Dolar

42,5209

Euro

49,6465

Altın

5.781,40

Bist

10.926,04

Antropoloji ve Eğitim

2 Ay Önce Güncellendi

2025-09-30 10:39:45

Prof. Dr. Mehmet Şahin

Sosyal Bilimler, önceki yüzyılda bir toplumun özgün bilimini ifade etmek için kullanıldı. Günümüzde toplumla ilgili en geniş manada kullanılmakta ve antropoloji, arkeoloji, iktisat, ilahiyat ve din bilimleri, beşeri coğrafya, dil bilimi, işletme, müzik bilimi, siyaset bilimi, psikoloji, hemşirelik gibi alanları içine almaktadır.

Sosyal bilimler içinde yer alan antropoloji de insan, insanın oluşturduğu toplumu ve kültürünü inceler. Antropoloji de başlangıçta küçük ölçekli toplumlar olan toplulukları, şeflikleri ve kabileleri içine alıyordu. Günümüzde bu alan da genişledi ve artık küresel ölçekli toplumları kapsayacak şekilde çalışmalar yapılmaktadır. En son noktada da antropoloji, insanın kültürel çeşitliliğini anlamak için toplumlar arasında karşılaştırmalı çalışmalar yapan bir alan haline gelmiştir.

Antropoloji, insan psikolojisinin belirli yönlerini incelemesi yanında insanların nasıl kültürlendiğini de incelemektedir. Bu bakımdan eğitimle yakından ilgilidir. Bilindiği gibi eğitimin en önemli işlevi kültürlemedir. İnsanlar, hangi davranışın uygun olduğunu veya hangi davranışların uygun olmadığını kültürlenme yolu ile öğrenirler. Öyle ise kültürleme bir tür öğretim iken kültürlenme de bir tür öğrenmedir. İnsanlar kültürlenme yolu ile hayata ve dünyaya bakışlarını şekillendirmektedirler. İnsanın hayat ve dünya hakkında anlayış ve kavrayışlarını belirleyen kültürlenme ile şekillenen kalıplardır. Bu düşünme ve davranış kalıplarının oluşumunda kültürel aktarım çok önemlidir. Bir çeşit kültürel gen aktarımına aracılık eden kültürleme eğitimin temel amaçlarından biridir.

Eğitim sürecinde çocuğa insani değerleri aşılamak eğitimin bir işlevi olarak görülmektedir. Çocuğun veya öğrencinin kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, özgürlük, eşitlik, dostluk ve dayanışma gibi insani değerlerle donatılması bir çeşit kültürlemedir ve bu kültürleme işi eğitimin bir parçası ve işlevidir. Bu insani değerleri içselleştiren insanlar karşılıklı farklılıkları anlarlar ve kabul ederler. Eğitimin başlangıcında sosyal ve kültürel en küçük yapı olarak değerlendirilen bir aile içinde yenidünyaya gelen bir çocuk o ailenin sahip olduğu kültürü alarak eğitim sürecine dâhil olmaktadır. Eğitim bu süreçten başlayarak karakterini oluşturan çağa kadar, önce aile, arkadaş, komşu, çevre, okul ve medya gibi unsurlar ile eğitilmekte veya kültürlenmektedir.

Farklı toplumların farklı düşünme biçimleri ve davranış modları o toplumların aktarılmış veya öğrenilmiş kültürleri ile doğrudan bağlantılıdır. Bir toplumda görülen saldırganlık eğilimi, kadına şiddet, hayvanlara karşı tutum ve davranış, içe dönük veya dışa dönük hayat tarzı gibi hem bir toplumun tümünü hem de o toplum içinde yaşayan bireylerin kültürel genlerinin çözümlenmesi ile daha iyi açıklanabilir. Bir başka ifade ile kişilerin ruhsal sorunlarını çözümlemek için geriye doğru gidip o kişinin çocukluğuna, çocukluğunda yaşadığı olaylara inme gereği duyuluyorsa aynı zamanda içinde yaşadığı toplumun kültürel geninin de dikkate alınması gereği vardır. Öğrenilmiş davranış veya düşünce kalıpları aynı zamanda kültürel boyutludurlar. Öğrenilmiş düşünce ve davranış kalıplarını kültür dikkate alınmadan açıklayabilmek mümkün değildir.

Bir başka ifade ile insanlar gibi toplumların da düşünce ve davranış kalıpları vardır. Bu nedenle bazı toplumlar, örneğin, felsefeyi sevmezler. Veya bir diğer topluluk müzik alanı ile çok ilgilidir. Bir başkası matematikte veya ticarette ilgili ve baskın olabilmektedir. Bireylerde baskın zekâ alanlarının baskınlı dereceleri bireyin düşünce ve davranışını doğrudan etkilediği gibi toplumların da baskın kültürel gen alanları toplumun düşünme ve davranış kalıplarını etkilemektedir.

Biraz daha ileri gidersek öğrenilmiş düşünce ve davranış kalıpları bir toplumun anlama ve kavrama düzeyini de etkiler. Bu nedenle günümüzdeki toplumlar farklı alanlarda çok ileri düzeyde inek bazı topluluklar yine farklı alanlarda daha geriden gelmektedir. Yani yaşayan ve yaşamış toplumların yaşam biçimlerini anlamanın yolu onların sahip oldukları veya mirasçısı oldukları kültürü anlamaktan geçer.

Ancak toplumlara nasıl bakılacağı veya onların kültürleri veya kültürel değerlerine karşı antropoloğun tutumunun ne olacağı önem arz etmektedir. Bir başka ifade ile tüm insanlara ve kültürlere nasıl bakılması gerektiği ve onların nasıl değerlendirilmesi gerektiği önemlidir. Kültürler arasında dile getirilen üstünlük veya aşağılık yargıları yerine insanı, insan toplumlarını ve onların kültürlerini takdir etmeyi tercih eden bir bakış açısı benimsenen bir yaklaşım haline gelmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki eğitimin hedefleri arasında yalnızca kültürel farklılıkları bilen ve saygı duyan insanlar yetiştirmek yoktur. Aynı zamanda farklılıkları takdir eden bir dünya görüşü oluşturmak eğitimin uzun vadeli hedefi olan evrensel kardeşliğin geliştirilmesi mümkün olacaktır.

Bu bağlamda denilebilir ki Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ancak ve ancak kültürleme ve kültürlenme sürecini gerektirmektedir.

Prof. Dr. Mehmet Şahin \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Bakan Bayraktar: Enerji filomuzun 6'ncı gemisi Türkiye'de

Haber Ara