Akademisyenler için akademik özgürlük öncelikli gerekliliktir. Böyle olmaz ise akademisyenler araştırma, inceleme, tartışma, öğretme gibi akademik faaliyetlerini gerçekleştirmekte etkisiz ve yetersiz kalırlar. Akademisyenler, akademik faaliyetleri hem bireysel hem de ekip olarak gerçekleştirme özgürlüğüne sahip olmaları gerekir.
Ancak, akademik kurum akademik özerkliğe sahip değilse akademisyenlerin akademik faaliyetleri akademik ölçütlerde gerçekleştirmesi mümkün değildir. Akademisyenlerin gerçekleştirdiği araştırma, inceleme, tartışma, öğretme gibi faaliyetlerin toplumun hizmetine sunulması, ulusal ve uluslararası düzeylerde işbirlikleri sağlanması akademik kurumun özerkliği ile yakından ilişkilidir. Özerk bir akademik kurum, akademisyenlerin özgürlüğünü sağlamak için diğer toplumsal veya kamu kurumlarından bağımsız hareket etme yeterliliği ve yetkinliğine sahip olması gerekir. Bu nedenle, akademisyenlerin özgürlüğü ile akademik kurumun özerkliği birlikte işleyen temel koşullardır.
AKADEMİK PRESTİJ
Akademisyenlerin ve akademik kurumların prestiji ve özellikle toplumsal itibarı hem o akademik kurumun hem de akademisyenlerin akademik etik ilkelere uymaları ile sağlanır. Her akademisyen, içinde yer aldığı her türlü akademik faaliyet içinde akademik dürüstlüğü esas alarak şeffaflık ilkesine uygun davranmalıdır. Her akademisyenin hem kurumuna hem de topluma karşı dürüst ve sorumlu davranması itibar ve saygınlık için çok önemlidir.
EKONOMİKLİK VE HESAP VEREBİLİRLİK
Akademik bir kurum içinde yer alan her akademisyenin tüm akademik faaliyetlerini gerçekleştirirken ekonomiklik ilkesi gereği çalışmalarında verimliliğe öncelik vermesi gerekir. Zira akademik kurum da bir kamu kurumudur ve kamu bütçesi ile finanse edilmektedir.
Kamu bütçesi söz konusu olunca hesap verebilirlik esası devreye girer. Hesap verilebilirlik hem kurum yönetimi hem de çalışanı için geçerli bir ilkedir. Bu nedenle, yönetim ve çalışanlar bir işi, bir görevi gerçekleştirmek için kendilerine emanet edilen kamusal ya da özel kaynakları kullanırken hesap verebilir olmaya dikkat etmelidir. Yükseköğretim kurumları mensuplarının ister yöneten olsun isterse de çalışan olsun kamu kaynaklarının kullanımı, görevin nasıl ve ne oranda yerine getirildiği konusunda açıklamada bulunma, şeffaf olma zorunluluğu vardır.
TEMEL HAKLARA SAYGI
Diğer yandan, yükseköğretim kurumlarının, kendi mensuplarının temel hak ve özgürlüklerini koruması ve desteklemesi de elzemdir. Kendi mensuplarının temel hak ve özgürlükleri ile birlikte toplumun tüm fertlerinin temel hak ve özgürlüklerini koruması ve desteklemesi de yükseköğretim kurumunun misyonudur.
Kamu kurumu olan yükseköğretim kurumları ve çalışanlarından bireylerin farklılıklarına saygı duyması ve değer vermesi beklenmektedir. Ayrımcılık yapmak, psikolojik veya fiziksel taciz gibi davranışlarla mobbing uygulamak yükseköğretim kurumlarının sakınması gereken, istenmeyen davranışlardır.
Bir yükseköğretim kurumunda meslektaşlar, çalışanlar, öğrenciler, paydaşlar ve üniversite dışı birimler ve şahıslara da saygı ve nezaketle muamelede bulunmak esas olmalıdır. Gerek yönetim kademesindeki yöneticilerin gerekse çalışanların onur ve kişilikleri konusunda hassasiyet önemlidir.
LİYAKAT
En önemlisi de özellikle yükseköğretim kurumlarında liyakat esasının hâkim olmasıdır. Kurum mensuplarının bir işe veya göreve aday olmaları, akademik yükselme veya yönetime terfi gibi durumlarda adayların yetenekleri, nitelikleri, deneyimleri esas alınarak değerlendirme yapılmalıdır. İşin veya görevin gerektirdiği standartlar dikkate alınmadan seçilme, atanma ve görevlendirilme liyakat esasına aykırı olduğu için torpil veya adam kayırma devreye girer. Kamu bütçesi kullanan bir kamu kurumunda torpil veya adam kayırma o kurumun prestij kaybetmesine ve akademik ölçütlerden uzaklaşmasına yol açar.
ETİK DAVRANIŞ İLKELERİ
Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri adlı belge, yükseköğretim kurumları mensuplarının, mesleki yaşamlarını organize ederken titizlikle uymaları gereken etik değer ve ilkelerin neler olduğu ile ilgili olarak başvuracakları bir rehber olarak Yükseköğretim Kurumlarına gönderilmiştir.
Bu belgede, öğretim elemanlarının topluma karşı sorumlulukları (a) Toplumun ekonomik, sosyal, kültürel ve entelektüel kapasitesinin geliştirilmesinde, topluma hizmette etkin bir rol oynamak için çaba harcamak; (b) Topluma yönelik açıklamalarında bilimsel bulgular ile kişisel görüşlerini birbirinden ayırt etmek; (c) Herhangi bir idarî konu ile ilgili beyanda bulunduğunda, kendi görüşleri ile üniversitenin kurumsal görüşleri arasında ayrım yapmada dikkatli davranmak; (ç) Ülkenin bilimsel, kültürel, sosyal ve ekonomik yönlerden ilerlemesini ve gelişmesini ilgilendiren sorunlarını öğretim ve araştırma konusu yapmak, sonuçlarını toplumun yararına sunmak, düşünce ve önerilerini toplumla paylaşmak olarak sıralanmaktadır.
Ayrıca, yükseköğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek ve bütün yükseköğretim kurumlarının ve üst kuruluşlarının teşkilatlanma, işleyiş, görev, yetki ve sorumlulukları ile eğitim-öğretim, araştırma, yayım, öğretim elemanları, öğrenciler ve diğer personel ile ilgili esaslar 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda düzenlenmektedir.
YASAL SORUN! HANGİ KANUN GEÇERLİ?
Ancak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu yanında bir de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu var. Yükseköğretim kurumu, akademisyenlerin topluma karşı sorumluluklarını yerine getirirken 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu devreye girince işler karışmaktadır. Bu kanunda “Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek”, “yetkili olmadığı halde basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren memurlar” olarak yorumlanmaktadır.
Buna bağlı olarak “basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren” akademisyen, ilgili kanuna aykırı davranmakla suçlanabilmekledir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda böyle bir kısıtlama yok iken akademisyenin bazen 657 bazen da 2547 sayılı kanuna tabi tutulması bir özgürlük kısıtlaması getirmez mi?
Bir yanda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, diğer yanda 657 sayılı Devle Memurları kanunu var. Bir başka yanda da Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri adlı belgede akademisyenlere verilen topluma karşı sorumluluklar listesi var.
Kamu kurumunda çalışan ve topluma karşı görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmek isteyen akademisyenlerin cevap bekleyen ve netleştirilmesi gereken iki sorusu şöyle: Bir akademik kurum mensubu, topluma karşı sorumluluklarını yerine getirirken 2547 sayılı Yükseköğretim Kanuna mı uyacak? Yoksa 657 sayılı Devle Memurları Kanuna mı uyacak?
657 sayılı Devle Memurları Kanunu ile getirilen “yetkili olmadığı halde basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren” akademisyen Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri adlı belgede sıralanan topluma karşı sorumlulukları nasıl yerine getirecek?
AKADEMİK ÖZGÜRLÜK VE ENTELEKTÜEL SERMAYE
Akademik özgürlük, akademisyenlerin yapıcı eleştirisi, üretkenlikleri ile topluma ve ülkemize katkı sundukları tartışılmaz. Akademik özgürlüğün yükseköğretim kurumu tarafından örtük veya açık olarak bastırılması, akademisyenlerin motivasyonunu olumsuz yönde etkiler ve Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri adlı belgede sıralanan topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmelerinde cesaretlerini kırar.
Akademik özgürlük denetim dışı kalmak anlamına gelmez. Akademik özgürlük, genel etik kurallara, bilim ahlakına, kamu menfaatlerine ve yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı davranma anlamına gelmez. Ancak, akademik özgürlük, öğretme-öğrenme, araştırma yanında akademisyenlerin topluma karşı sorumlulukları ile yakından ilgilidir.
Akademik özgürlük, akademisyenlerin özgür düşünce ve yapıcı eleştiri ile toplumsal sorunların çözümlerini ile de doğrudan ilişkilidir.
Akademik özgürlük, akademisyenlerin çalışmalarında ve düşüncelerini ifade etmesinde serbestliğe sahip olması anlamına gelir. Bilinenleri sorgulayarak, çelişkili görüşleri dikkate alarak ihtiyacımız olan entelektüel sermayenin oluşması da akademik özgürlük ile ilişkilidir.
Entelektüel sermaye ise ülkemize uluslararası boyutta rekabet avantajı sağlarken ulusal boyutta bilgi, teknoloji, yenilik yolunu açar ve ülkemizin hem entelektüel olarak hem de profesyonel olarak yetkinlik ve potansiyelini açığa çıkarır.
Unutmayalım ki en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey yetkin, yetenekli, entelektüel insan kaynağı. Akademik özgürlük insan kaynaklarının geliştirilmesi yanında entelektüel sermayemizin de devamlılığına sağlayacaktır.
Prof. Dr. Mehmet Şahin \ Timeturk