Bütün Müslümanları aynı tornadan çıkmış kalemler gibi tek tip hale getirme çabası hoş değildir ve zaten beyhudedir.
Farklı farklı mizaçlar oldukça farklı farklı ‘ekoller', cemaatler, tarikatlar da olacaktır.
Devletin ‘Şu andan itibaren falanca çerçeveye girmeyen Müslüman kalmayacak, bütün Müslümanlar tek tip olacak!' diyerek cemaat ve tarikatların, dernek ve vakıfların tepesine binmesiyle değişmez bu durum.
Silah zoruyla da değişmez.
Bir süreliğine değişmiş gibi görünse de o görüntü yanıltıcı olur.
Tek parti diktatörlüğünün hüküm sürdüğü 1930'lu-40'lı yıllarda bu iş kesinkes hallolmuş gibi görünüyordu; halbuki cemaat ve tarikatlar o amansız baskı ortamında bile neşvünema bulabildiler.
***
Siyaset dili gönüllerin süruruna yetmez.
Siyasi iktidarın dayatması olan bir ‘maneviyat dili' de yetmez buna.
Su, kendi mecrasında akmak ister.
Hür gönül, hürriyet içinde tercih yapmak ister.
Kimi Risale-i Nur okumalarında bulur huzuru, kimi de zikir halkalarında.
Kimi gelenekçiliğe mütemayildir, kimi de ıslah ve tecdide.
Bu böyledir ve böyle güzeldir; gökkuşağı gibi.
Tek renkli gökkuşağı olmaz.
Tek tip dindarlık da olmaz.
O ‘tek tip'i belirleyenler allame-i cihan da olsalar ve o ‘tek tip' aliyyülâlâ da olsa, gene olmaz.
Tekrar: Farklı farklı mizaçlar oldukça farklı farklı ‘ekoller', cemaatler, tarikatlar da olacaktır.
Bu, eşyanın tabiatının gereğidir.
‘Devlet bütün İslamcı grupların, cemaatlerin ve tarikatların kökünü kazısın!' diyenler, devleti eşyanın tabiatına isyan etmeye çağırıyorlar.
***
FETÖ ve “IŞİD” gibi tecrübelerin korkunçluğuna istinaden yoğurdu tabii ki üfleyerek yiyeceğiz; yoğurdu külliyen çöpe atmak ise olacak şey değil.
Belirli bir ‘ekol', cemaat veya tarikata eleştirimiz varsa söyleyelim ve ilgili konuları enine boyuna tartışalım.
İslami gruplar arasında ve bunlarla devlet arasında nasıl bir hukukun olması gerektiğini de tartışalım.
Suça bulaşan bir grup olduğunda bunun gereğini de yapalım.
Ama cemaatçiliği, tarikatçılığı, fikrî gruplaşmaları suç gibi görmeyelim / göstermeyelim vesselam.