Dolar

32,5433

Euro

34,9416

Altın

2.445,81

Bist

9.716,77

Erol Erdoğan: 'Kurban' gereken inceliklerle yaşanırsa bir bayram onlarca kitaba bedel olabilir

İlahiyatçı Sosyolog Erol Erdoğan, Kurban ibadetinin gereken inceliklerle gerçekleştirildiğinde özellikle çocuklar için 'onlarca kitaba bedel olacağını' söylüyor...

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-08-30 11:23:43

Erol Erdoğan: 'Kurban' gereken inceliklerle yaşanırsa bir bayram onlarca kitaba bedel olabilir

TIMETURK | 5 SORU

Her kurban bayramında olduğu gibi bu yıl da 'çocuklarla' ilgili uyarılar gelmeye devam ederken neredeyse her gün farklı bir psikolog çocukların kurban kesim alanlarından uzak tutulması gerektiğini söylüyor. Özellikle 12-13 yaş altı çocukların belli bir yaşa kadar kurban bayramını yetişkinlerden çok daha farklı algıladıkları bilinirken, ibadetin 'hayvan kesmek'ten ibaret olmadığının nasıl anlatılacağı da gündeme geliyor.

5 SORU'nun bugünkü konuğu İlahiyatçı Sosyolog Erol Erdoğan, bu noktada sorumluluğun ailelerde olduğu belirterek, ibadetin inceliklerinin özenle yaşanması gerektiğini vurguluyor. Erdoğan "Aile, kesim esnasında, hayvanı incitmeden keserse, geleneğimizdeki hayvan dostu ritüelleri uygularsa, temizliğe dikkat ederse, kurbandan komşulara ve ihtiyaç sahiplerine pay verirse, bütün bunları çocukları da işin içine katarak yaparsa, bir kurban bayramı onlarca kitaba bedel olur" diyor.

İşte Erdoğan'ın açıklamaları:

1- 2000'li yılların başında hangi hayvanların kurban edilebileceğine dair tartışmalar sırasında bazı insanlar büyükbaş hayvanların, bazıları ise küçükbaş hayvanların kurban edilebileceğini söylüyordu. Kimileri horozun bile kurban olarak kesilebileceğini savundu. Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?

Dini içerikli bir tartışmadan, din ve dindarlık adına kazançlı çıkmak ve insanlara o konuda dinin sahih yaklaşımını anlatabilmek için, tartışmanın veya müzakerenin dingin bir usul ve hikmetli dille anlatılması gerekir. Fikrine-inancına güvenen ve onu hikmetli ve makul biçimde savunacak yetiye sahip olan, her türlü tartışma zeminini, hakikatin lehine çevirir. Dini alanda, bazen magazin, bazen ihtiyaçların tetiklemesi, bazen polemik amaçlı bazen de düşmanlık hissiyle başlatılan tartışmalara bu gözle bakarsak, süreci insanların dini daha iyi anlamaları için fırsata çevirebiliriz. Uç bir örnek vereyim. Mesela, ABD'de ikiz kulelerin yıkılmasıyla başlayan küresel İslam düşmanlığı, dünyanın her köşesinde İslam'a dair soruların sorulmasını sağladı. Evet, amaç düşmanlık idi, amaç İslam korkusu oluşturmaktı. Ama bu süreçte milyonlarca insan da ilk defa İslam, Kur'an, Muhammed gibi isimleri duydu. İşte tam bu noktada, biz iletişim mecralarını en hızlı ve en doğru biçimde kullanabilseydik, bizimle ilgili hale gelmiş milyonlara inancımızı anlatabilir ve onların düşmanlığını değil dostluğunu kazanabilirdik. Bunun için dingin olmak lazım, insanlara etki edecek üsluba ve kanallara sahip olmak gerekir, bilgili olmak ve toplumun psikolojisini bilmek gerekir. En önemlisi de, savunmacı, kavgacı, düşmanlaştırıcı değil anlayıcı-anlatıcı, dinleyici ve ikna edici olmalıyız. Hangi hayvanların kurban edileceği konusuna gelince… Ben, asırlardır devam eden geleneği ve bu konudaki icma oluşmuş hükümleri tercih ediyorum. Son dönemdeki tartışmalar zaten toplumda karşılık görmedi. Yani koyun, keçi, sığır (inek, öküz gibi) ve deve kurbanlık hayvandır. Horuz “kurban” olmaz; bunun yanı sıra isteyen horoz, tavuk, hindi gibi hayvanları sevap kazanmak amacıyla sadaka olarak verebilir.

2- Diyanet İşleri Yüksek Kurulu, kurbanlıkların kredi kartı, banka kredisi ve taksitle alınabileceğini ancak bankanın gecikme veya faiz uygulamasından sakınmak gerektiğini söyledi. Fakat bu kafaları karıştıran bir açıklama oldu. Banka kredisi ile kurban kesilir mi?

“Kurbanlıkların kredi kartı, banka kredisi ve taksitle alınabileceği” fetvası müstakil bir yaklaşım değil, bankacılık hizmetleri ile ilgili, daha önceden ortaya konulmuş hükümlerin sonucu. Dolayısı ile “Banka bizim için ne anlama gelir?” gibi bir soru ile tartışmayı esastan başlatmak gerekir. Sadece kurban için değil hac ve umre dâhil benzeri birçok amel için aynı soruları sormak durumundayız. “Banka kredisi ile kurban kesilir mi?” sorusuna, doğrudan cevap vermeyeceğim ama gençliğimden beri kurbanlık hayvanımı nakit para ile aldığımı söyleyerek kendi yaklaşımımı söylemiş olayım. Ayrıca, bir kişinin parası yoksa borçları varsa, yani kurban kesecek varlığa sahip değilse zaten kesmemeli. İnsanın, kendisine dinen gerekmediği halde kurban kesmek için borç alması veya elzem olan diğer harcamalarını kısıtlaması zaten doğru değildir. Hele hele faize bulaşması büyük hata olur. Sünnet sevabı için harama bulaşmanın ne gereği var?

3- Bayramda gündeme gelen ‘kimin ne kestiği' , ‘kurbandan kaç kilo et çıktığı' yönündeki konuşmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Söz konusu söylemler için “kurbana ‘et' gözüyle bakmak” denilebilir mi ve bu durum kurban ibadetini zedeler mi?

Maalesef kurban bazen sadece “et”, bazen sadece “paylaşmak”, bazen sadece “küslerin barışması” bazen de “sıla-i rahim” gibi bir hususa indirgeniyor. Bu indirgeme bazen sosyal ihtiyaçların tetiklemesi ve geleneğin etkisi, bazen hikmet arayışı, bazen modern durumlara karşı savunma amacı ile yapılıyor. Bir ibadet Allah tarafından bizden istenirken ortaya hangi gerekçe konulmuşsa esas olan odur. O amelin sosyal, kültürel, tıbbi, ekonomik pek çok sonucu-faydası olabilir ama biz o ibadeti bu faydalardan hiç birine indirmemeliyiz, hiçbir sonucu da varlık sebebi olarak da öne çıkarmamalıyız.

"BİR KURBAN BAYRAMI ONLARCA KİTABA BEDEL OLABİLİR"

4- İstanbul gibi kozmopolit ve kalabalık şehirler sıklıkla insanların birbirine yabancılaşması gerekçesiyle eleştiriliyor ve çoğu zaman kapı komşularının birbirine selam vermediği konuşuluyor. Böyle bir ortamda haliyle çocuklar da ‘dini faaliyetlerin' çoğundan uzak kalarak büyüyorlar. Çocukların ‘kurban' ibadetine alışması ve ısınması için neler yapılmalı?

Pek çok ibadet ama özellikle oruç ve kurban çocuklar için besleyici, eğitici, kaynaştırıcı ortamlar oluşturuyor. Bu zamanları olabildiğince değerlendirmeliyiz. “Değerlendirmek” deyince çocuklara sürekli bayramın önemini anlatmayı kastetmiyorum. Çocuk, “yaşanan” ortamda, orada yaşanılan ahlak, gelenek, ibadet, sevgi, paylaşım, dayanışma, saygı gibi güzelliklerden payını alır. “Çocukların ‘kurban' ibadetine alışması ve ısınması için neler yapılmalı?” sorusunun en önemli cevabı: Büyüklerin kurbanı, onun ruhuna uygun biçimde en doğal haliyle yaşamasıdır. Mesela, aile, tüm kurbanlarını banka havalesi ile bir hayır kurumuna bağışlamışsa, o ailenin çocukları “bağış” konusunda duyarlı olurlar belki ama kurbanın o müthiş kuşatıcı zengin ikliminden nasipleri eksik kalır. Mesela, kurbanlık hayvan kesen bir aile, kesim esnasında, hayvanı incitmeden keserse, geleneğimizdeki hayvan dostu ritüelleri uygularsa, temizliğe dikkat ederse, kurbandan komşulara ve ihtiyaç sahiplerine pay verirse, bütün bunları çocukları da işin içine katarak yaparsa, bir kurban bayramı onlarca kitaba bedel olur. Bayramların güçlü bir çocuk damarı vardır. Bayramlarda ailede, mahallede, şehirde, ülkede, dünyada her çocuk bayramın neşesini yaşamalı, bayram sevinci her çocuğun kalbinden gözlerine yansımalı. Bayramda çocuk sesleri, sokaklara, camilere, pikniklere, yollara daha çok ve daha neşeli yansımalı. Harçlıkları unutmayalım tabii.

"HALKIN BAYRAMINI SAHİPLENMEK, BELEDİYELERİ HALK İLE YAN YANA GETİRİR"

5- Kadıköy Belediyesi'nin reklam panolarına 30 Ağustos Zafer Bayramı için 'bayramımız', Kurban Bayramı için ise 'bayramınız' ifadelerini kullanması kamuoyu tarafından tepki topladı. Siz bu durum için neler söyleyebilirsiniz?

Evet, o ilanları görünce Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu Beye, Twitter'da ki @ortaksoz profilim üzerinden “İkisi de ‘bayramımız' veya ‘bayramınız' olsaymış güzel olurmuş” mesaj gönderdim. Aynı tarihlerdeki biri dini diğeri milli iki gün için farklı aidiyetler ifade eden iki ayrı kelimenin kullanılmış olması, en başta dilin kullanımı ve belediye-halk ilişkisi açısından sorunlu. Hepimiz, dilin kullanımı konusunda dikkatli olmalıyız. Belediye bu konuda bir açıklama yapmadı. Bu söyleşi vesilesiyle, Kadıköy Belediyesi'nin ilgili birimine ulaştım. “Bir açıklamanız oldu mu, olacak mı?” diye sordum. “Hayır, bu konuda açıklamamız olmayacak” dediler. Zafer Bayramı için 'bayramımız' ifadesini kullanırken Kurban Bayramı için 'bayramınız' kelimesini kullanmak, Kadıköy Belediyesi'nin veya başkanın bilinçli bir siyasi-kültürel veya dini tercihi mi yoksa tasarım sektöründe sıkça başvurulan kopyalama tekniğinin sonucu mu olduğunu bilmiyorum ama Twitter'de Aykurt Nuhoğlu'nun 2014, 2015, 2016 yıllarındaki paylaşımlarına baktım. Gördüğüm kadarıyla, 2014, 2015, 2016'da da kurban ve ramazan bayramları için “bayramınız” ifadelerini kullanırken, 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos, 19 Mayıs için “bayramımız” demeyi tercih etmiş. Belediye başkanları halkın seçtiği inSanlardır. Halkın bayramlarını “bayramımız” duygusu ile sahiplenmek onları halk ile yan yana getirir. Ancak, Aykurt Nuhoğlu Bey, kurban ve ramazan bayramlarını kendisi için “bayram” kabul etmiyorsa, “Sen, ramazan ve kurbanı, bayram olarak içselleştireceksin” demeye gerek yok. İnsan özgürdür. Ben milletimin, 30 Ağustos Zafer Bayramını ve Kurban Bayramını tebrik ediyor, her iki bayramımızı bundan sonra da asırlarca özgürce yaşayabilmeyi diliyorum.

KİMDİR?

1989 yılında İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden, 1994 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. İnsan Mevsimi (2013), Çocuk Oyunları (2014), Oruç Mevsimi (2016), Günbegün (2017) adlarında yayınlanmış dört kitabı bulunan Erdoğan, halen, TURKUVAZ Medya çocuk dergilerinin yayın danışmanlığı ve ARGETUS Araştırma Şirketinin danışmanlığını yapıyor. Ayrıca çocuk, gençlik, eğitim politikaları, kültür ve medeniyet konuları ile ilgili çalışmalar yürütüyor.

 

Haber Ara