Dolar

32,5458

Euro

34,9088

Altın

2.444,35

Bist

9.716,77

TÜFE mi önemli ÜFE mi? Dolarizasyonun yerine liralaşma mı?

'Kur fiyatları üzerinde özellikle kurumların döviz tevdiat hesaplarını 17 Şubat’a kadar kur korumalı TL mevduatına dönüştürmeleri halinde Kurumlar Vergisi’nden muaf olmalarının sağlanmasıyla kurlar üzerinde önemli bir baskılayıcı nitelik ortaya koyacaktır'

2 Yıl Önce Güncellendi

2022-01-28 23:57:20

TÜFE mi önemli ÜFE mi? Dolarizasyonun yerine liralaşma mı?

Son dönemde yurt içinde gerek enflasyon gerekse döviz kurunun çıpası ile ilgili yoğun bir tartışma yaşanırken ekonomi polotikalarının ne derece ve nasıl uygulandığı hususunda da vatandaşların merak ettiği hususlar sözkonusu...

Son dönemde ekonomide yaşananları değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Murat Adil Salepçioğlu, yaşanan enflasyon sorunu için asıl mücadele edilmesi gereken odağın tüketici enflasyonu kadar, üretici enflasyonu olması gerektiğini söyledi.

Dolarizasyon yerine "liralaşma"

Dolarizasyonun yerini ‘liralaşma'nın almasının önemine dikkat çeken Salepçioğlu ayrıca, ekonomi politikalarında toplumsal bir konsensüs için, yeni bir İzmir İktisat Kongresi'nin toplanması gerektiğini ve 12'nci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın öne çekilmesinin elzem olduğunu kaydetti. Salepçioğlu, ekonomide yaşanan ve “türbülans” dediği enflasyonist süreçte dikkat edilmesi gereken verinin, vatandaşın market ve pazarda gördüğü fiyatlardaki enflasyondan çok, üreticinin ve sanayicinin girdi maliyet ve fiyatlarında yaşanan enflasyon olması gerektiğini söyledi.

Hangi eko-politik süreç uygulanmalı?

Türkiye'nin içinde bulunduğu “yapısal enflasyon” sorununun çözümü için kısa vadeli para politikalarıyla değil, orta vadeli maliye politikaları ve uzun vadeli öngörülebilir iktisat politikalarını da ortaya koymasının gerekli olduğunu ifade eden Dr. Salepçioğlu, Türkiye'de enflasyonun ilk defa 1971 yılında çift haneye geldiğini hatırlatarak, “1971'den beri, yani 50 yıldır enflasyon bir ‘paradoks' olarak kendini gösteriyor. Ülkemizde 2021 yılının son çeyreğinden itibaren de bir ‘enflasyonist türbülansa' girildiği görülüyor. Kimi uluslararası raporlarda ise 2022 sonunda yüzde 50'lerde bir enflasyon beklentisinden bahsediliyor. Bu türbülanstan çıkış için ortodoks politikalardan ziyade heterodoks politikaların dile getirilmesi, paradoksun derinleşme ihtimaline karşı, ani ve güçlü yanıtlar vermeyi gerekli kılmasından dolayı önem taşıyor.” dedi.

Büyüme, inovasyon ve rekabet

Bu süreçten çıkışın, adına “BİR Ekonomi” dediği “Büyüme, İnovasyon ve Rekabet” odaklı bir anlayışla mümkün olduğunu ifade eden Salepçioğlu, “Türkiye ekonomisinin makro dengeleri açısından optimum enflasyon, rantabiliteyi sağlayacak üretim ve stabil bir kura olan ihtiyacı aşikar. Bunlar ise, ülke ekonomisinin dengeli bir büyüme, inovatif bir iş modeli ve verimliliğe dayalı bir rekabetçi üretime dayanmasını ve yeni bir ekonomik yaklaşımı kurgulamamız gerekliliğini ortaya koyuyor. Biz buna ‘BİR Ekonomi' diyoruz, yani ‘Büyüme, İnovasyon ve Rekabet' odaklı bir ‘yapısal çözüme' ihtiyacımız olduğunu ortaya koymamız gerekiyor”, değerlendirmelerinde bulundu.

Devlet müdahalesi artar mı?

Açıklanan heterodoks politikalar kavramının bir bakıma fiyat oluşumları ve ücretlere daha fazla devlet müdahalesi anlamına da geldiğine dikkat çeken Dr.Salepçioğlu, “Eşzamanlı fiyatların ve ücretlerin dondurulması kadar, eş anlı olarak artırılmaları anlamına da gelebilir. Ancak her halükarda üretici, tüketici ve piyasa dinamiklerini etkileyecektir. Bu bağlamda “Kur Korumalı TL Mevduat” enstrümanı bir risk kalkanı olarak başarılı olmuştur. Ancak, kur şoklarından oluşan enflasyon kadar veya dünya genelinde görülen başta enerji ve gıda enflasyonu yanı sıra, tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki makas da oldukça had safhada açılmıştır. Diğer taraftan kur fiyatları üzerinde özellikle kurumların döviz tevdiat hesaplarını 17 Şubat'a kadar kur korumalı TL mevduatına dönüştürmeleri halinde Kurumlar Vergisi'nden muaf olmalarının sağlanmasıyla kurlar üzerinde önemli bir baskılayıcı nitelik ortaya koyacaktır. Bu da TCMB'nın dile getirdiğine benzer bir “Liralaşma Stratejisi” oluşturulmasına imkan verebilecektir.” diye konuştu.

Haber Ara