Dolar

32,3285

Euro

35,0759

Altın

2.301,62

Bist

9.038,72

Seçim yapalım da İhvan mı gelsin? Batı bu suçun ortağıdır!

Üsame Ebu Erşid, el-Araby el-Cedid’de “Halklara diz çöktürme aracı olarak geri kalmışlık ve kaos” başlıklı makalesinde “Birçok lider ve elit, muhafazakârlık, gelenekselcilik, modası geçmiş siyasi ve iktisadi yapıda yenileşmeye karşı çıkmak gibi konularda son derece tutucuyken; toplumlarını değer, dini ve sosyal sistemler düzeyinde Batılılaştırmaya ve tabularını yıkmaya heveslidirler. Hakimiyetlerini garanti altına alırken, halklarını sosyal ve kültürel olarak köleliklerine layık olacak şekilde 'yükselten' sistemler istiyorlar!” tespitinde bulunuyor.

2 Yıl Önce Güncellendi

2022-09-02 16:22:37

Seçim yapalım da İhvan mı gelsin? Batı bu suçun ortağıdır!

­­­TIMETURK | ÇEVİRİ

Üsame Ebu Erşid*

Bazı Arap ülkelerinde ve birçok üçüncü dünya ülkesinde, liderlerinin ve elitlerinin değerler, kültür, eğitim ve deneyim açısından Batı'ya ait olduğu, ancak bunların hiçbirinin etkisini görmedikleri; ekonomileri, yönetişim ve yönetim sistemleri üzerinde, kaos, kötü yönetim ve baskınınhakim olduğu bir paradoks var. Yolsuzluk ve adam kayırmacılık hakim. Bu liderler, seçkinler ve yönettikleri araçlar, çoğu zaman halkları geri kalmışlıklarından ve talihsizliklerinden sorumlu tutmaya ve ilerleme, refahve medeniyet yolundaki diğer ulusların yolundan çekilmeye çağırırlar. Bu, doğulu kibir tonu olmasa bile yüksek derecede küstahlık içeren asılsız bir suçlamadır, ancak mesele bundan çok daha derin olabilir ve başka boyutları ve hedefleri de vardır; halklarının ezilmesi ve hatta insanlığı ortadan kaldırmak pahasına belirli kesimlerin hâkimiyetini sürdürmesini sağlamaya yöneliktir.

Seçim yapalım da İhvan mı gelsin?

Yaklaşık yirmi yıl önce ünlü bir Amerikalı gazeteci, Batı'da eğitim görmüş, Batı'nın kendisine ve değerler sistemine duyduğu hayranlığı gizlemeyen bir Arap lidere yaptığı bir televizyon röportajında; kültürel ve siyasi Batılılaşmasını açıkça göstermesine rağmen insan haklarına değer vermeksizin özgürlükleri tanımayışı ve diktatöryal bir yönetimi sahiplenmesini, ülkesinde demokrasinin olmamasının nedenini sormuştu:

Bu liderin cevabındaki sürpriz, halkının henüz karar alma süreçlerine katılmaya hazır olmadığı ve kademeli bir plan içinde seviyesini yükseltmek için çalışmasıydı (ve aşağıdaki ifadeler benden), hakettiği onur ve insanlıkla yaşayacak şekilde! Ondan önce veya sonra başka bir Arap lider, bir Amerikan gazetesine verdiği röportajda, rejiminin adil seçimler yapmayı reddetmesini, bunun Müslüman Kardeşler'in onlar üzerinde kontrolü anlamına geleceğini söyleyerek haklı çıkardı! Başka bir deyişle, her iki durumda da Arap halkları, bu iki liderin mantığına göre, kendilerini başarmış ve taklit edilebilecek başarılı deneyimler sunmuş diğer halklara ayak uydurabilecek kadar henüz olgunlaşmamışlardır.

Batı bu suçun ortağıdır!

Tabii ki, önceki iki örnek, genelleştirilebilir oldukları kadar, iki Arap devleti veya bir üçüncü dünyalıkla sınırlı değildir. Burada belirtilmesi gereken bir diğer gerçek de, Batı'nın, demokrasi ve iyi yönetişimin pekiştirilmesi dışında, her düzeyde kendisiyle özdeşleşmeye çalışan bu tür lider ve seçkinlerin modellerine aldanmadığıdır. Batı'nın genel olarak emperyalist siyasi tarafıyla kastettikleri, etkin yönetimde liberal değerleri benimsemedikleri için boş söylem düzeyinde sitem ederken, ajandasına, çıkarlarına ve egemenliğine sadık aktörlerin varlığıdır. Başka bir deyişle, Batı, hükümet kurumları düzeyinde, bu suçta suç ortağıdır.

Tutucu muhafazakâlık ve modernizm

Bu makalenin başladığı paradokslar bağlamında; birçok lider ve elit, muhafazakârlık, gelenekselcilik, modası geçmiş siyasi ve iktisadi yapıda yenileşmeye karşı çıkmak gibi konularda son derece tutucuyken; toplumlarını değer, dini ve sosyal sistemler düzeyinde Batılılaştırmaya ve tabularını yıkmaya heveslidirler. Hakimiyetlerini garanti altına alırken, halklarını sosyal ve kültürel olarak köleliklerine layık olacak şekilde "yükselten" sistemler istiyorlar!

Düzen eksikliği ve kurumsal kaos

Burada pek çok kişinin dikkat etmeyebileceği bir konu var: Üçüncü Dünya ülkelerinin pek çok yerindeki düzen eksikliği ve kurumsal kaos, kendilerine yöneliktir. Bir yandan, rejimlerin baskılarını, yolsuzluklarını, onurlarını çiğnemelerini ve haklarından mahrum etmelerini haklı çıkaran Batı tahayyülünde bu halkların olumsuz ve barbar bir klişesini sürdürüyor. Bu, Üçüncü Dünya halklarının diğer insani olarak gelişmiş toplumlarla eşit muamele görmeye henüz olgunlaşmamış olduğu iddiasına bir geri dönüştür. Öte yandan, hayatın tüm yönlerini düzenleyen kanun ve prosedürlerin olmayışı veya bunları harekete geçirememesi, insanların hayatlarını yönetmeye ve işlemlerini tamamlamaya çalışarak zamanlarını tüketmektedir. Bu nedenle, baskıcı rejimler, kendilerini onlardan korumanın bir yolunu bulamazken, insanların kendilerini korumak için onlara hala ihtiyaç duymasını sağlar.

Kısacası, Arap ülkeleri de dahil olmak üzere birçok üçüncü dünya ülkesinde gördüğünüz idari gevşeklik ve ölümcül bürokrasi, hayatın akışını düzenleyen yasa ve prosedürleri içeriklerinden boşaltmak, tahakkümlerini sürdürmek ve diz çöktürmek içinhalkları kontrol altında tutma planı bağlamına giriyor... Felaket, kurbanın kendisini celladının ağlarına zincirlemiş suç ortaklığıdır.

*Washington'da yaşayan Filistinli araştırmacı-yazar... Erşid'in bu yazısı 02/09/2022 tarihinde yayımlandığı el-Araby el-Cedid gazetesinden TIMETURK tarafından çevrilmiştir. Ara başlıklar TIMETURK tarafından eklenmiştir.

Haber Ara