Dolar

32,5327

Euro

34,9157

Altın

2.436,89

Bist

9.716,77

Bayramoğlu, 'istifaların iç yüzünü' yazdı

Ali Bayramoğlu, HDP'li bakanların istifalarının arkasında yatan detayları ele aldı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-09-24 11:14:09

Bayramoğlu, 'istifaların iç yüzünü' yazdı

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "İstifaların iç yüzü..." başlıklı yazısında geçici seçim hükümetinin HDP'li, Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan ve Avrupa Birliği (AB) Bakanı Ali Haydar Konca'nın istifalarını değerlendirdi. Bu istifalar, yazılı istifa metni ve bu metnin yapısı, içeriği göz önüne alındığında merkezi bir kararın sonucu olarak görülüyor, ifadesini kullanan Bayramoğlu, "HDP'liler, bu istikamette kurdukları keskin denklemi o denli ileri götürmüş durumdalar ki, zorunlu seçim hükümetini “bir savaş hükümeti” olarak tanımlamak, bunu istifa gerekçesi olarak göstermek gibi zamanlama, durum, hükümet yapısı açısından tümüyle tutarsız unsurlara dayanabiliyorlar" dedi.

İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:

Bayramın ilk günü haberler daha iyi gelsin ister insan. Temenni eder, ölümler bitse, örgüt ateşkes ilan etse...

Geçtiğimiz günlerde de yazdım, beklentim, her şeye rağmen, bu yönde. Örgüt bir noktada ateşkes ilan edecektir. Edecektir zira, silahla götürdüğü güç siyaseti yanında, parlamenter siyaset imkanlarını elden bırakmak istemeyecektir. Aksi takdirde hem elindeki bir aracı sakatlayacak, hem Türk siyasal sistemini şiddet ve terör yoluyla bloke ederek ağır bir sorumluluğun altında kalacaktır.

Gazeteler Zübeyir Aydar, Murat Karayılan gibi isimlerin taleplerini yansıtsa da, bu, şimdilik varsayımdan öte bir durum değil.

HDP'li bakanların istifasını, biraz bu nedenle çatışma alevlenmesinin işareti olarak ele almamakta fayda var.

Bu istifalar, yazılı istifa metni ve bu metnin yapısı, içeriği göz önüne alındığında merkezi bir kararın sonucu olarak görülüyor.

Bu istifaların anlamı seçim kampanyasına dair kamuoyuna verilen ilk ipucu, arzu edilen siyasi iklim pekişmesine dair bir hamledir.

İstifa kararında üç unsur öne çıkıyor...

1. Yaşanan çatışmanın tüm faturasını, savaşı keyfi bir iktidar kararı olarak tanımlayıp, AK Parti'ye, özellikle Tayyip Erdoğan'a çıkarmak,

2. Haziran seçimlerinde olduğu gibi Kasım seçim kampanyasını çatışmacı bir dille Erdoğan karşıtlığı üzerine kurmak,

3. Bunların gereği olarak AK Parti'yle her tür temas ve işbirliğinden uzak durmak.

HDP'liler, bu istikamette kurdukları keskin denklemi o denli ileri götürmüş durumdalar ki, zorunlu seçim hükümetini “bir savaş hükümeti” olarak tanımlamak, bunu istifa gerekçesi olarak göstermek gibi zamanlama, durum, hükümet yapısı açısından tümüyle tutarsız unsurlara dayanabiliyorlar.

Bakanların istifa metninde yer alan şu cümleleri birlikte okuyalım:

“Dolmabahçe Mutabakatı ile aralanan barış kapısı, Saray'ın ve AKP'nin iktidar hesaplarıyla tamamen kapatılmış, Kürt illeri başta olmak üzere tüm Türkiye adeta bir cehennem yerine pervasızca çevrilmiştir. Ülkemiz ve halklarımız polis, asker, gerilla, sivil, kadın, genç, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın her gün onlarca yurttaşımızın yaşamını yitirdiği kanlı bir girdaba Saray ve AKP eliyle itilmiştir...”

HDP'nin varlığını, önemini her zaman teslim ederim. Bu siyasi partinin önündeki engellerin kaldırılmasını, siyasi hareket alanın genişlemesini her zaman savundum. Ancak açıktır ki, bugün geldikleri nokta kurucu ve yapıcı siyaset anlayışının tümüyle dışındadır. İleri sürdükleri mantık önemli ölçüde gerçeklerden kopuktur.

HDP'li bakanlar madem böyle düşündükleri için istifa ediyorlar, 28 Şubat tarihli Dolmabahçe mutabakatı, Erdoğan tarafından daha 3 Mart tarihinde reddedildiğine ve bölgede çatışmalar seçim hükümetinden önce başladığına göre, hükümette görev almayı neden kabul ettiler?

Görev almayı kabul etmeyen Levent Tüzel neden milletvekili listelerine konulmadı?

HDP'nin kimi taktik hamlelerini, kamuoyu oluşturma çabalarını, ilke ve ilkesel siyaset olarak lanse etmesinin tadı iyice kaçtı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara