Aman dikkat! Bu dönemde belediye başkanlığına ve belediye meclisi üyeliğine seçilecekler var ya, onlar bir sonraki başkanlık ve milletvekili seçimlerinin neticesinin belirlenmesine vesile olacaklardır icraatları ile.
Yani bu seçim, sadece yarınki yerel yöneticileri değil, bir sonraki seçimde, başkan ve milletvekillerini seçecek seçmene yol gösterecektir.
Havayı kokluyorum, soruyorum, ortalıkta birçok isim dolaşsa da, Veysel Eroğlu adı özellikle bugünkü şartlarda tabanda en fazla gönül rahatlığı ile oy verilecek isim gibi görünüyor.
Hayırlısı olsun. Ben sadece üzerimize düşen görev açısından doğru bir tercihte bulunma adına bir görüş sahibiyim. Gerisi de beni ilgilendirmiyor.
Başkaları kötü, daha kötü olduğu için “siz” değil, siz zaten hakkınız olduğu için tercih edilmelisiniz..
Evet yaptıklarınız, yapacaklarınızın teminatıdır, ama şunu şunu yaptık diye çok fazla tekrarlamayın.
Oğlunuza, kızınıza bile aynı şeyi tekrar tekrar söyleseniz sıkılırlar. Hatta bir süre sonra bu sözleri “başa kakma” şeklinde anlamaya başlarlar..
Yaptığınız iyilikleri çok tekrarlamayın. Bir de insanlar, “tamam yaptın ama, kaça maloldu” diye soruyor artık. “Kime yaptırdın” diye soruyor.
Tamam AK Parti döneminde insanlar daha yüksek refah seviyesine kavuştu. Serçe otomobili alanlar ya da dün 90 m2lik bir kooperatif dairesinde başını sokacak bir ev sahibi olduğu için şükür secdesine kapananlar, bugün jeep taksidini, yazlık taksidini ödemekte zorlandıkları için ağzına geleni söylüyor.
Bu işler böyledir. İnsanoğlu kan dökücü, nankör ve unutkandır. Çabuk unutur. 40 gün hep kazanmıştır, birkaç gün işleri ters gitsin, ağzına geleni söyler..
Daha fazla veriyorsunuz ya, o çok daha fazlasını ister. Eskiden alttakilere bakıp şükredenler, bugün üsttekilere bakıp kıskançlık krizine giriyorlar.. Artık herkes diplomalı ya, ağzını kapatamazsınız artık. Ağzı olan konuşur. Bu işler böyledir.. Parası olan aklınca “akıllıdır”.. Para “aklın, çalışmanın ödülüdür” ona göre, nasıl kazandığına bakmadan. Karun da öyle diyordu Hz. Musa'ya, oysa o, Tevrat'ı Hz. Musa ve Harun aleyhisselamdan sonra en iyi bilen kişi idi.
Siyaset biraz da “şöhret”dir. Defterdar Sarı Mehmet Paşa der ki: “Nola tutsa cihanı kibr-ü riyâ / Halk-ı alem esir-i şöhrettir. / Sakın ey zinete tefahur eden / Gâfil olma ki, şöhret âfettir”. (Kibir ve riyâ yayıldığında, Halk şöhrete esir olur. Ey ziynetiyle (Süsü, markası, zenginliği ile) övünen kişi, Aldanma! Şöhret felâket getirir) Reklam Ajansları, Lobiciler, PR şirketleri, Meddahlar yandı!
Seçime giderken, bütün partiler için söylüyorum: Ankara'da durum nedir? Kibir ve ikiyüzlülük ile ilgili manzara, yani nazar ettiğinizde / baktığınızda gördüğünüz şey nedir?
Eskiden “Beni bana bırakma Rabbim” diye dua eden dervişlere ne oldu? Devlet malını “yetim malı” gören, “Yaklaşma!” emri karşısında durup düşünen, “yaklaşacaksan” uyarısı ile yapacağı işin zahmetine ancak ilahi rıza karşılığı tahammül edebileceğini düşünenler nereye gittiler.
Şimdi şöhreti yakalamak için lobicilik yapan, PR yapan, trollerle anlaşan, kesret için arama motorları ya da sosyal mediadaki “follow”larını artırmak için 40 takla atanlar kimler.
Şöhret bazıları için hakedilmemiş, bazıları için aslında taşınması zor bir yükten başka bir şey değil.
Önünde eğilenen politikacı, kapısında beklenen bürokrat, alkış bekleyen sanatçı, serveti ile övünen zengin, yeryüzünde kibirlenerek yürüyen herkes aslında hem bu dünyada, hem de ahirette kendilerini yiyip tüketecek bir yanlışın peşinde koşuyorlar.
“Kamu görevi istenmez verilir” kuralı görev verecek olan için de geçerli olacak mı? O görevi onlara kim verdi? İlahi bir görevlendirme mi sözkonusu? Tamam, her şey Allah'ın iradesine bağlı da, olan şey O'nun rızasına uygun mu? Yani kıral aynı zaman da kutsal mı? Yok canım. Kıral ne tanrının kılıcını taşır, ne de onun yeryüzündeki temsilcisi ya da gölgesidir. Bana Peygamberim bile “ümmetim” derken, beni “kul”u gören kimse ona “LA” diyorum. Allah'a kul olan kula kulluk etmez! Emreden Kıral da olsa masiyette itaat yoktur. İslam tarihinde de, kamuda bir göreve talip olmak edep meselesi olarak görülmüştür. “Kamu görevi istenmez verilir” kuralı, MÖ'sinde de vardı. Bu kural Eflatun'nun “Devlet” kitabında da var.. Ona göre kişi kendi ve ailesinin bile sorunları ile başetmekten aciz iken, bir başkasının sorumluluğunu üslenmek konusunda nasıl istekli ve cür'etkar olabilir ki! Yoksa insanlar üzerinde hüküm koymak ve onları terbiye etmek için olmasın, kamu malına ve makama, silaha ve güce olan zaafı ve ihtirası onu böyle bir şeye meylettirmesin. Ya da cahilliğinden olmasın sakın. Eflatun bunu sorar ve ekler, kimi Kamu alanında bir sorumluluk üslenecekse, yaş ve tecrübe itibarı ile dünya umurunu kalmamış kişilerin, halkın tercih ve teveccühü ile ücret almaksızın, geçici bir süre için bu işi yapması ve cam evde oturup, yaptığı her şeyin, söylediği her sözün hesabını vermesi gerekir. Bu Eflatun'un görüşü. Eflatun, Tarih-i Taberi'ye göre, bu toprakların çocuğudur ve İskender-i Zülkarneyn'in hocasıdır.
Geçen gün Nihat Genç bir Cengiz Han taktiğini yazdı: Kurtlar saldırmadan önce sürülerin hareket kabiliyetini yavaşlatacak kadar yemelerini beklermiş. Rantiye şişti. Onları avlamak zor değil artık. İnanın ihtiyaç duyduğumuz dolardan daha fazlası, şu bizim sırtımızdan semiren, yakın çevredeki dost görünen rantiyecilerin kasasında mevcuttur. Bugün onlar “bize”, çok yakın!? Hep dışarıdaki “düşman”dan söz ediyoruz da, içeridekileri beslemeye devam ediyoruz ama. Hem unutmayalım ki, Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamaz. Yine aynı şekilde, bizim talebimiz, Allahın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktan başka bir şey de olamaz.
BİR DEFA DAHA SÖYLEYEYİM: “Def-i mazarrat celbi menafiden evladır.” İyiliklerinizi anlatmadan önce, onları değersiz kalan kötülükleri önleyin. Önce ADALET. Yargıda sorun var. Bir AK Parti il başkanı vardı. MÜSİAD başkanı bir işadamı. FETÖ'cü olmadığı halde hâlâ yargılanıyor. Hapis yattı, işkence gördü. Ona tuzak kuranlar ise terfi ettirildi. ADALET MÜLKÜ TEMELİDİR. Yılardır tutuklu hâlâ iddianamesi hazırlanmayan işadamları var. “O kadar tutuklu kaldı, şimdi bir ceza vermezsek biz zor durumda kalırız diye” düşünen adalet fukarası insanlar var. Hakkını almak için rüşvet vermek zorunda olanlar var. Bunlar 1-3-5 değil. Rüşvet, torpil, suiistimal yapanların yaptıkları yanlarına kâr kalmamalı. İtirafçı olmuş, bir sürü itirafı var, onlar soruşturulmuyor. Ama suçsuz insanların da ismini vermiş, onları perişan etmişler. Suçsuz oldukları halde suçlananlar hakkında delil de bulamıyorlar. Ama suçsuz insanlar mağdur. Ben biliyorum, FETÖ'nün üzerine gittiği, onları ihbar ettiği için görevden alınan var. Hapis yatan var, davaları hâlâ sürüyor. Bir üst düzey siyasi tarafından bir ilçenin belediye başkanı yapılmak istenen birine engel olmak için partilerine mektup yazanların (ki bunların içinde biri Tayyib beyin yakından tanıdığı biri) işyerlerine, maliyeden, Çalışma Bakanlığından müfettiş gönderiliyor. Gönderilsin de, ne oluyoruz arkadaşlar. Yabancıların içerideki adamları, Örgütçüler ve onları himaye edenler, FETÖ'cü olmayıp, onları taklit eden, onların ayak izinden gidenler, helali haramlarını gizlemek için istismar edenler, rüşvetle ve torpille bir yerlere gelenlerle bir yere varamazsınız. Yıllardır belli seviyede bir yere çakılıp kalan bir bürokrat diyor ki, “Hatırlı birinin bir yakını geliyor, yeni mezun olmuş, ona işi öğretiyoruz, yetiştiriyoruz, adam iki kursa gidiyor şef oluyor, sonra bir başka yere yükselip gidiyor, biz bu adamlardan artık randevu bile alamıyoruz.” FETÖ'cüleri kınıyorduk, şimdi birileri de onların ayak izinden gidiyor” diyor. FETÖ'cü olup terfi edenler de var, FETÖ olmayıp, hâlâ FETÖ'cü olmadığını ispatlamak için çabalayanlar da. Bunları temizlemek gerek önce.
3 dönemi tamamlayan 80 belediye başkanının gözü Erdoğan'da. Bunların küçük bir kısmının yine aday olması bekleniyor. Seçim manifestosunda hesap verebilir, şeffaf, istişareye dayalı, ekip ruhu ve kolektif çalışma öne çıkan ilkelerden olacak. Bu güzel. Verilen sözler de öyle, bunların ne kadarının listelere yansıyacağını göreceğiz. Bugünlerde aday listelerine son şekli veriliyor sanırım. İnşallah korkulan olmaz. İnşallah uyarılar karşılığını bulur.
Bu konu burada bitmeyecek gibi, yarın da bu konuya devam edelim..
Selâm ve dua ile.