Bana kalırsa, İstanbul zirvesinden sonra bölgede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bundan sonraki yol haritası için önce şu Amerikan seçiminin sonucunu beklemek gerek. Bir hafta sonra Amerika'da dananın kuyruğu kopacak.
ABD'de işler kolay kolay yoluna girmeyecek. Kim kazanırsa kazansın, bu bıçak sırtı bir kazanım olacak. Kimse sonuçtan tatmin olmayacak.
Eğer Demokratlar kazanacak olursa Trump'ın işi biraz daha zorlaşacak, hareket alanı daralacak. Zaten bugün için Trump'ın gitmesi sorunu çözmüyor. O giderse yerine gelecek kişi daha radikal biri.
Türkiye özellikle İstanbul'da Putin, Macron ve Merkel'le yapılan zirve ardından hem ekonomideki iyileşme hız kazandı, hem de Ankara'da hem Fırat'ın Doğusunda, hem de Ege'de, hem de Doğu Akdeniz'de bayrak gösterdi.
Göz ucu ile İsrail'i ve Suudi Arabistan'ı izlemek gerek. Muhtemelen Kaşıkçı olayının içinde ABD de vardır. Bu ülkeler kötü bir şekilde köşeye sıkıştılar. Gündemi değiştirmek için sansasyonel bir olay için düğmeye basabilirler..
Yine bu süreçte başta FETÖ olmak üzere, PKK-PYD ve diğer Türkiye karşıtlarının da harekete geçmesi sürpriz olmayacaktır.
Havayı koklayınca, sanki önümüzdeki günlerde sansasyonel açıklamalar olacak gibi. Bunlar internet üzerinden, sosyal medya üzerinden bu saldırıları yapabilirler. Bu sansasyonel haberlerin hedefinde, işadamları, bazı siyasetçi ve bürokratlar da olabilir..
Terörle mücadele konusunda bazı operasyonlarla ilgili farklı bilgiler servis edilebilir. Soylu'nun “algı operasyonu” dediği olayların benzerleri gündeme gelebilir..
CHP sanki 10 Kasım'a doğru “Atatürkçülük” üzerinden AK Partiye yüklenmeye çalışacak gibi.
AK Parti, çok yönlü bir saldırıya hazır olmalı. FETÖ, PKK, Ulusalcı Kemalistler birlikte hareket edecekler gibi..
Öte yandan, bu süreçte FETÖ'ye yönelik gözaltılar yeniden hız kazanacağa benziyor. Aynı şekilde Kandil, Münbiç ve Fırat'ın Doğusu ile ilgili operasyonları ile ve açıklamaları ile Türkiye kendinden söz ettirecek.
Fırat'ın Doğusundan başlatılan operasyon aslında öncü operasyonlar. Bir imha operasyonundan çok caydırıcı bir kararlılık gösterisi. Bu operasyonlar aynı zamanda ABD'ye verilen bir mesaj. Bilindiği gibi ABD, bölgedeki PYD'lilerle bu işin olmayacağını görmüş, bölgede adına ARAP NATO'su denilen, Suudiler tarafından finanse edilen, asıl ağırlığını Mısır ordusunun teşkil edeceği ve içine PYD ve PKK'lıların da enjekte edileceği bir ordu senaryosu üzerinde çalışıyorlardı. Bölgede ABD'nin desteklediği diğer paralı askerler de bu yapıya eklemlenecekti. Kaşıkçı olayından sonra bu iş artık zor. Türkiye, bölgedeki para-militer unsurları sınır bölgesinden uzaklaştırarak ve geri çekilmeye zorlayarak aslında, bölgede toplanan terör unsurlarını dağıtmayı hedefliyor.
Tabi bir yandan bu işler olurken, bir yandan da partiler başkan adayları için çalışmalarını sürdürüyorlar. Kimi gençleşmeden yana, kimi kadın sayısını artırma çabasında, kimi eski politikacıları yerel yönetimlerde öne çıkarma gayretinde, kimi aşiretinden birini öne çıkartıyor, kimi aileden biri, ya da babasının oğlunu bir yerlere sokma çabasındalar.
Hani şu ehliyet ve liyakat meselesi aday adayları için fazla bir anlam ifade etmiyor. Herkes en iyi adayın kendileri olacağı fikrindeler sanki. Özellikle babaların oğullarını öne çıkarmaları aslında kendilerine de, oğullarına da, partilerine de iyilik etmiyorlar. İşadamı, siyasetçi, bürokrat olarak kadrolaşmaya çalışanlar da gelecekte yerel bir şeytan üçgeni oluşturma potansiyeline sahip olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Hem dış tehditleri, hem de iç tehditleri doğru değerlendirmemiz gerek.
Yerel seçimler darbe bölge seçimleri olduğu için, kapalı kapılar arkasında belirlenen adayları belirlemek yerine, diğer partilerin adaylarından daha iyi bir aday göstermesi gerek.
Seçmen de çok fazla ehliyet ve liyakat derdinde değil. Hemşericilik de yapacaktır, kendi alt kimliklerini de önceleyecektir. Kimi kendi cemiyetini ya da cemaatini önceleyecektir.
Bir de flaş, tanınmış, sansasyonel isim merakı var. Politik starlar da her zaman iş yapıyor maalesef.
İnşallah, bilgili, doğru - dürüst, cesur bir aday çıkarılır..
Ya da çok da derdim değil. Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Herkes layık olduğu gibi idare olunacak. Toplumun hali bu olunca, elbette çok iyi bir adayın kazanma şansı çok yüksek değil.
Keşke Allah'ın rızasına en uygun adayı seçecek bir seçmen kitlesi sonucu belirleyecek sosyal bir ağırlığa sahip olsa.
Şu günler, bir gözümüz dışarıda, bir gözümüz içeride olmalı. Dikkatli ve sabırlı olalım. Övgü ve sövgülerle dolu sözlere itibar etmeyelim. Kafamızı kiraya vermeyelim. Fasıklar bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım, tahkik edelim. Şahsi menfaatini önde tutan, ahlaki zaaf içinde, kibirli, fahşaya meyilli, ağzı bozuk, cahil ve zalim, yalancı, ikiyüzlü, muhteris tiplerden uzak duralım.
Bugünlerde yayınlanacak kamuoyu araştırmalarına pek itibar etmeyelim. Herkes kendine göre sonuçlar uyduracak.
Seçilecek olanlar size vekâlet edecek. Şehir bizim evimizdir. Evinizin anahtarını kendilerine emanet edemeyeceğiniz kişilere oy vermeyin.
Gerçekleri farklı açılardan sorgulayın ve farklı çevrelerin iddialarını dinleyerek gerçeği anlamaya çalışın. Bilgi ve hikmet içermeyen hakaret, küfür, tehdit, galiz sözlerle insanları aşağılayan, tehdit edenlerin sözlerine itibar etmeyin.
Aşk ve öfkenin gözlerini kör ettiği insanların gözleri ile bakarsanız gerçeği göremezsiniz.
İçerideki ve dışarıdaki olayları sorgularken, bunların birbirinden bağımsız şeyler olmadığını da unutmayalım.
“Evinizin anahtarını kime emanet edeceğiniz” konusunda ince eleyin, sık dokuyun.
Selam ve dua ile.