Sıra dışılığı ve karizmatikliği ile tüm dünyanın beğenisini kazanan 59 yaşında, Venezuela’nın devlet başkanlığını 4 kez art arda kazanan Hugo Rafael Chavez Frias, darbelere, cuntalara evrensel emperyalizmin oyunlarına göğüs gerebildi ama 5 Mart 2013’de ölüme teslim oldu. İlk kez Haziran 2011'de kanser teşhisi konulan Chavez, son olarak geçen yıl 11 Aralık'ta kanser ameliyatı içinKüba'ya gitmişti. Zalime karşı hep mazlumlarının yanında yer aldığımdan, küresel emperyalizme karşı olan Chavez’ı, fakir halkına yaptığı yardımlar ve diğer Latin Amerika’daki ezilmiş halkların bir nevi emperyalistlere karşı sözcüsü olduğu için kendini sevdim. Ası ve gerilla ruhlu bir kişiliği vardı. Fakir bir ortamda dünyaya gelen Chavez’in dedesi de bir gerilla idi. O da haksızlığa karşı eski diktatör General Juan Vicente Gomez’e karşı savaşmış.
Ülkesi olan Venezuela'ya 18 Şubat'ta dönmesinden sonra Chavez'in tedavisine Caracas'taki askeri bir hastanede devam edildiği ileri sürüldü. Üç değişik ameliyat geçiren Chavez büyük ihtimalle ölü olarak ülkesine gönderildi. En son kızları ile çekilen fotoğrafa baktığımızda gülüyor gibi gözükse de aslında makyajlı olduğu net bir şekilde belli oluyor. Ülkede iç karışıklık çıkmaması için ön tedbirler alındı. Birçok kişi tutuklandı, ABD’li bazı diplomatlar sınır dışı edildi. Ayrık otları ayıklandı. Her şey süt liman olduktan sonra Chavez’in ölüm haberi duyuruldu. Genel Kurmay başkanı ’da açıklama yaparak anayasaya sadık kalacaklarını, yani darbe teşebbüsünde bulunmayacaklarını açıkladı.
Bu tedbirleri almak zorundalar. Çünkü bu ülke ABD’nin arka bahçesi idi. Burayı kaybetmemek için az mücadele vermedi. Sonra Chavez ve ekibi de askeri darbe işlerini iyi bilirler. 16 yaşında okumaya hak kazandığı askeri akademide asi bir öğrenci olarak nam saldı ve buradan 1975 yılında mezun oldu. Latin Amerika’nın en önemli bağımsızlık kahramanı olan Simon Bolivar’a hayrandı. 1980'lerin başında ordu içinde, gizli bir yapılanma olarak bilinen Bolivarcı Cunta Hareket'ini kurdu. Hiç bir askerin böyle illegal bir yola başvurmaması gerekir.
1992 yılında henüz yarbay iken yolsuzlukları ayyuka çıkmış bulunan devlet başkanı Carlos Andres Perez'e karşı darbe girişiminde bulunmuş fakat başarıya ulaşamadı. İyi ki de ulaşamadı. Cuntacılıktan hapse atıldı. 1994 yılında halkın desteğiyle affedilir ama pes etmez. Bu kez Cunta veya darbe ile değil normal halkın desteğini alarak demokratik yollarla başa geçmek için mücadele verdi. Beşinci Cumhuriyet Hareketi partisini kurdu ve seçimlere katıldı.1998 yılındaki seçimlerde yüzde 56 oy oranıyla devlet başkanlığına ilk kez seçilir, ama güdümlü muhalefet rahat durmaz. Muhalefet tarafından meşruiyetini kaybettiği iddia edilen Chavez, yönetimde kalıp kalmaması için 16 Ağustos 2004'de yapılan halk oylamasında, oyların yüzde 94'ünü alarak seçimi ezici bir çoğunlukla kazandı.
Ne kadar hileli yola başvurduysa da ABD Chavez’i bir türlü alaşağı edemedi. Latin Amerika’daki ülkeler teker teker iktidarları değişti, ABD karşıtı olan kişiler kazanmaya başladı. Bu kişiler hem kendi aralarında ittifaklar yapıyor hem de ABD’nin ezeli düşmanı olan Küba ile yakın ilişkiye geçmesi ABD’yi derinden etkiledi. 2002’de Ordu içindeki adamları vasıtası ile bir plan hazırlanıyor ve ordu yönetime el koydu. Chavez bırakın teslim olmayı hemen karşı atağa geçti ve 48 saat için de darbe yapanları etkisiz hale getirerek gücünü bir kez daha göstermiş oldu.
Geçen Ekim ayındaki seçimde dördüncü kez devlet başkanı seçilen Chavez, normalde 10 Ocak'ta yapılması planlanan yemin törenine de hastalığı nedeniyle katılamamıştı. Böylece bu seçimi kazandı ancak yemin edemeden öldü. Kendisine bir şey olması durumunda, yerine Devlet Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro'nun geçmesini isteyen Chavez’in na’şı için 8 Mart 2013’de devlet töreni yapıldı. Başkent Caracas'taki törende 2 milyon kişinin yanı sıra 33'ü devlet başkanı olmak üzere 55 ülke temsilcisi katıldı. 7 günlük ulusal yas ilan edildi. Milyonlarca Venezüellalı vasiyet gereği eğlence havasında, Chavez'in na’şının bulunduğu Hap Akademisi'nin önündeki meydanda, dev ekranlardan töreni izledi. Ancak toprağa gömülmedi. Çünkü Chavez’in na’şı mumyalanacakböylece liderlerini ölümsüz yapacaklar. Maduro, na’şın başındaki konuşmasında, Chavez'in siyasi mirasına sadık kalacaklarını söyledi. Maduro, Chavez'in na’şının cam mozolenin içinde daimi olarak devlet başkanlığı sarayının yanındaki Devrim Müzesi'nde sergileneceğini açıkladı.
“Senin zaferin bizim zaferimiz”
Dünyanın 5. büyük petrol üreticisi olan Venezuela halkının yüzde 60’den fazlası fakir ve tenekeevlerde yaşamaktadır. Ülkenin petrolleri ABD ve diğer emperyalist ülkelerin elindedir. Afrika’da olduğu halk açlıktan kırılırken sömürgeci güçler halkın elinden servetlerini kaçırıyorlar. Chavez iktidara gelince sosyal politikalar uygulamaya başladı. Bazı petrol şirketleri kamulaştırıldı. Kamulaşan petrol şirketlerinden gelen paralarda fakir halkın ihtiyaçları için kullanılmaya başlandı.Varoş diye adlandırılan yerlerde yaşayan halkın ayağına kadar hizmet gitmeye başlayınca Hugo Chavez geri dönülemez bir yöne gitmeye başladı. Halk artık Chavez’i bir lider ve bir baba gibi görmeye başladı. Halk arasında Milli Kahraman ilan edildi. Şimdi ölümünden sonra büyük ihtimalle ülkenin Milli Kahramanı olarak ilan edilecek. Halkın giydiği kırmızı tişörtler ve afişlerle her yerde “Senin zaferin bizim zaferimiz” diye yazdılar. Fakir halkı adam yerine koyan bu lider bu sevgiyi gerçekten hak ediyor.
Evsiz, yurtsuz olan insanlara devlet imkânı ile ev, işsizlere bir nebze de olsa iş imkânı ve düşkün olanları devlet hastanelerinde tedavi imkânı verdi. "Barrio Adentro" adını verdiği proje ile yüzlerceKübalı doktoru Venezuela'ya getirerek, ülkenin en yoksul mahallelerinde yeni sağlık ocakları açtı. Çokuluslu şirketlerden el konan on binlerce hektarlık toprağı tarım yapmaları için Venezuelalı yoksulköylülere dağıttı. Halk artık ziraat yaparak kendi geçimini sağlamaya başladı. Önceki yönetimler arazileri boş tuttu halkına kullanmak için izin vermedi. Chavez tam tersini yaptı. Yani ABD’ye giden para musluklarının bir kısmını kesti ve halkına dağıttı. Bu zaten halkın parası ve serveti idi. Ama şimdiye kadar gelen kukla politikacılar halkına ve ülkesine ihanet ederek küçük bir menfaat uğruna hem şerefini hem de ülkesini satarak yabancı güçlere hizmet ettiler.
Bu satılmış politikacılar sadece Venezuela’da yok. Kendi ülkemize bakalım. Aşağı yukarı aynı pis oyunlarla geri bırakılmadık mı? Yıllarca koca ülke bir iki ” Moron” politikacıya mahkum kalmadı mı? Biri sağı öteki de solu temsil etti ama sonuçta hep kazanan emperyalistler ve cuntacı askerler oldu. Kaybeden ise hep halk oldu. Hala bu cunta kalıntıları temizlenmiş değil. Medya’da, finansta ve uluslararası arenada ne kadar güçlü olduklarını hayretler içinde görüyoruz. Askerliği, terörü bir kenara bırakıp “nasıl darbe yaparız?” diye oturup plan yapıyorlar. Sen daha askerliğin icaplarını yerine getirememişsin koca ülkeyi bu kuş beyninle nasıl yöneteceksin?
Her şeyi bilen Chavez
Hugo Chavez saatlerce konuşan ve yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatan bir kişi idi. Belli müddet sonra konuşmaları can sıkmaya başlamıştı. Çünkü saatlerce aynı şeyleri konuşup dururken her şeyi kendinin en iyi bildiğini ve yapabildiğini anlatıyordu. Çok merkeziyetçi bir yönetim tarzı benimsemişti, bütün kurumlar ona bağlı çalışıyordu. Ondan habersiz bir şey yapılmıyordu. Ama üstesinden de gelebiliyordu. Gerçekten çalışkan ve başarılı bir lider oldu. Sosyalizmi kendi bünyesinde toplamıştı, demokratlık da kendisinde idi. Milliyetçiliği zaten kaçınılmaz bir şekilde kendisi temsil ediyor en son kilise kalmıştı, onu da kendisine bağladı. Cebinden haç çıkararaköpmeye başlıyor ve halkın papazlara değil kendisine inanmasını haklı olarak söyledi. Çünkü kilise yoksul halkın yanında değil zengin olan yüzde 20’lık kesimin yanında yer alıyordu. Ücretsiz sağlıkhizmetleri, konut ve eğitim imkânlarıyla fakir halkın sevgisini kazanan Hugo Chavez, her hafta TV’de yayınlanan ''Alo Başkan'' adlı televizyon programıyla siyasete ve hayata dair görüşlerini halkla paylaşıyordu. Bunca konuşmasına rağmen halk yine de onu çok seviyordu. Kimse dinlemese de başkan konuştuğu zaman TV’ler ve radyolar açık duruyordu.
Şov yapmayı çok seviyordu. Şovu ile sadece Latin Amerika’yı değil tüm ulusların sevgisini kazanmıştı. Her fırsatta ABD’ye çatıyor onun vahşi kapitalist politikalarını eleştiriyordu. “Eğer bana bir şey olursa, bunun sorumlusu olan kişinin adı George Bush’tur” diye beyanatlar veriyordu. 2006 yılında BM genel kurulunda unutulmayacak bir konuşma yapmıştı. ( aynı yıl Kaddafi’de BM yasasını fırlatmıştı) Chavez, Kendinden bir gün önce konuşma yapan ABD başkanı George Bush’u kast ederek, şeytan kovmak için yapılan Hristiyan istavrozunu çıkardıktan sonra “ Dün, şeytan buradaydı” diyerek Bush’a ve ABD’ye karşı olan tavrını ortaya koymuştu.
Hızlı ve baş döndürücü bir hayat yaşadı. Kafasına daha ilk günlerde ülkesinin lideri olma fikri vardı.İdealine ulaştı. Fakir halkına el uzattı ve onların gerçek dostu oldu. Ezilenlerin sesi veemperyalistlerin korkulu rüyası oldu. O fakir ve varoşların sevgi seli arasında cenaze töreni yapıldı. Belki dünyadan erken göçtü ama tam Chavez’e uygun karnaval havasında bir cenaze töreni oldu.
Yorum Yap