Dolar

32,5530

Euro

34,9365

Altın

2.443,22

Bist

9.716,77

Hangi şartlar 'tamam' olduğunda ihtilal 'meşru hak' olur?

Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan tekrar tekrar Gezi Parkı olaylarının gündeme getirilmesini eleştirdi. Neden hala Gezi'yi konuşuyoruz? sorusunu soran Kaplan soruyu da kendisi şöyle yanıtlıyor.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-16 12:14:24

Hangi şartlar 'tamam' olduğunda ihtilal 'meşru hak' olur?

Kaplan'ın Neden hala Gezi'yi konuşuyoruz? yazısı

Son zamanlarda sıkça sorulan bir soru. Gezi, bir kırılma noktası olduğu için mi? Türkiye tarihindeki en eşsiz hadise olduğu için mi? Yeni bir çağın gelmekte olduğunun müjdecisi olduğu için mi? Yoksa Ak Parti'ye yakın olanlar, Gezi'nin tekrarlanmasından korktuğu için mi? Benim cevabım: "E: Hiçbiri."

Gezi ve onun temsil ettiği fay hattı, "Türkiye'yi seçilmişler mi bürokratik oligarşi mi yönetecek?" mücadelesindeki son durağın orantısız zekâ güzellemeleriyle bezenmiş bir yeni sürümünden ötesi değil. Dolayısıyla Gezi, dinamikleri itibariyle, demokratik hayata geçtiğimiz 1950'lerden beri ne olduysa onun devamı. Yani pek eşsiz ve biricik de sayılmaz.

PAROLA BUGÜN DE OLDUĞU GİBİ...

Demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş ilk hükümeti devirme çalışmaları, Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında başlamıştı. Parola, bugün de olduğu gibi, "Hürriyet"ti. Özgürlükler kısıtlanıyor, iktidar zorbalaşıyordu, istibdat her yerdeydi ve her şey sandık demek değildi. Demokrat Parti, 'ekseriyet tahakkümü' uygulamakla, yani 'çoğunluk diktası'yla suçlanıyordu.

Darbenin işaret fişeği olan 27 Nisan tarihli konuşmasında anamuhalefet lideri İsmet İnönü ne demişti: "Biz ihtilalden gelmiş bir nesiliz... Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam. Şimdi arkadaşlar, şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır."

Şimdi bunu okuyup da CHP lideri Kemâl Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz ay, yine mecliste sarf ettiği şu sözleri hatırlamayan var mı:

"Bugün geldiğimiz nokta yeni bir süreçtir. Anayasası askıya alınmış bir devlet var. Parlamentosu yürütmenin baskısı altında, yargı yürütmenin kontrolü altında, dolayısıyla bu süreç biraz daha hızlanarak giderse halkın direnme hakkı ortaya çıkacaktır."

İnönü'nün darbeyi çağıran konuşmasının ertesi günü üniversitelerde başlayan olaylarla ilgili sosyolog Sencer Divitiçioğlu'nun, sokaklara akın eden gençlerin çeşitliliğine "liberal ya da müdahaleci burjuvalar olduğu gibi, sosyalist, Türkçü, Turancı öğrenciler de var" diyerek övgüler düzmesi, onları "diktatörlüğe karşı başkaldıran çeşitli siyasal eğilimlerin işbirliği" olarak tanımlamasını da gözünüz bir yerlerden ısırabilir.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara