Dolar

32,5244

Euro

34,9402

Altın

2.438,47

Bist

9.716,77

Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin geleceği

Geçtiğimiz hafta sonu Merter'de düzenlenen Hocalı Sempozyumu'nda dikkat çekici sunumlar yapıldı. Pek çok farklı konunun tartışıldığı oturumun Türkiye - Azerbaycan ilişkileriyle ilgili kısmını dikkatinize sunuyoruz.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-24 13:17:29

Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin geleceği


Sayın başkan, değerli katılımcılar, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlarken bundan 23 yıl önce Hocalı’da katledilen şehitlerimizi saygıyla anıyor ve Allah’tan rahmet diliyorum. Böyle acı bir olayı bugün konuşmamıza ve tarihe not düşmemize vesile olan İHH İnsani Yardım Vakfı ve Azerbaycan Yurttaşlar Derneği yöneticilerine teşekkür ederim.

İHH’nın son 25 yılda yapmış olduğu çalışmalar; dünyanın neresinde olursa olsun, kim tarafından kime yapılırsa yapılsın, mazlumun ve yardıma muhtaçların yanında duruşu, zalime ve zulme karşı oluşu ile yaptığı sayısız faaliyetler, her türlü takdire şayandır. Hocalı gibi son dönem yaşanmış böyle büyük bir soykırıma dikkatleri çekmesi sebebiyle tekraren emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum. Son konuşmacı olarak şu ana kadar sunumlarını gerçekleştiren katılımcılara ve hassaten siz değerli dinleyicilere teşekkür ederim.

Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin geleceğini ele almak için, meselenin tarihi ve coğrafi boyutlarını irdelemek ve bunlarla ilintili olarak siyasi, stratejik ve ekonomik tarafları göz önüne almak gerekmektedir. En baştan şunu söyleyerek işe başlayabiliriz. Bu üç ülkenin geleceği, geçmişte olduğu gibi, sadece bu üç ülkeye bırakılmayacak gibi görünmektedir.
Uzun uzun stratejik ve ekonomik öneminden bahsedilebilecek, bu üç ülkenin içinde bulunduğu coğrafya, her dönem komşuları ve küresel güçler tarafından müdahaleye maruz kalmıştır. Önemi azalmayıp tam tersi artan bölgenin geleceğinde, küresel ve bölgesel aktörlerin ilişkilere müdahalesi, sorunların çözümünü zorlaştıracaktır.

Ermenistan Açısından İlişkilerin Durumu

Üç ülke açısında meseleyi ele almaya başlayıp sonra dış etkilere değinmeye çalışacağız. Ermenistan arkasına aldığı Rus desteği ile kolayca Karabağ’ı işgal etmiş ve son 150 yılda yapmış olduğu sayısız soykırım hareketlerine bir yenisi olarak Hocalı’yı eklemiştir. Hala Rus desteğiyle ayakta durmakta ve gelecekte de bu desteğe güvenmektedir. Karabağ’ı kaybetmesi halinde sıranın Erivan’a geleceğinden ve tümden yok olmaktan çekinmektedir. Türkiye ile ilişkilerinde Rus desteğinin yanında dünya kamuoyunu Ermeni Tehciri üzerinden kullanmaktadır. Bu baskı ile Türkiye’yi bölge dışında tutabilmeyi planlamakta ve Azerbaycan’ı yalnızlaştırmayı hedeflemektedir. Ermeni diasporası özellikle Rusya, Fransa ve ABD başta olmak üzere dünya kamuoyunda etkili olmaktadır.

Ermenistan tehdit algılamasında Azerbaycan’ı öncelemekte ve ne olursa olsun Karabağ’ı bırakmamayı düşünmektedir. Gürcistan dışında dünyaya ulaşamayan ve üç milyonluk bir nüfusa sahip Ermenistan’ın uzun süre çatışma tercihinde diretmesi, kendi açısından olumlu sonuçlar doğurmamıştır ve doğurmayacaktır. Türkiye ve Azerbaycan sınırı kapalıdır. Ermenistan’ın diğer komşusu İran da, kendi özel durumu hasebiyle onu dünyaya taşıyamamaktadır. Ermenistan adeta bir kapana sıkışmıştır.
150 yıldır yaşanan olaylarda bölgeden uzaklaşan ve etkinliği azalan millet Ermenilerdir. 10 milyonluk Ermeni nüfusun büyük çoğunluğu Ermenistan dışında yaşamaktadır. Rusya, ABD ve Fransa başta olmak üzere çok sayıda ülkeye dağılmış Ermeni nüfusunun soykırım iddialarıyla kazanabileceği hiçbir şey yoktur. Ermeniler Rus ve diğer ülkelerin politikalarına alet olarak sadece bölgeden daha fazla uzaklaşmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan olarak Türkler, yüzyıl daha bölgede Ermeni problemi ile uğraşabilirler, buna en basitinden nüfus olarak imkanları vardır. Ancak Ermenilerin böyle bir lüksü yoktur. Rus desteğiyle nereye kadar dayanabileceklerini iyi hesap etmelidirler.

Ermenilerin Karabağ’dan vazgeçmeleri için, gelecek tasavvuru anlamında bir yol olarak, Erivan’da Ermenistan varlığının Azerbaycan ve Türkiye tarafından garanti edildiği dile getirilmelidir. Gelecekte Ermeniler buna ikna edilebilirse, Karabağ sorunu çözülebilir. Türkiye ve Azerbaycan, Ermenistan’ı ortadan kaldırmak gibi bir hedeflerinin olmadığını, Ermenileri ikna eder şekilde ortaya koymalıdırlar. Ermeni düşmanlığını körüklemek, Ermenileri daha fazla Rus tarafına itmektedir. Geleceğe dair Türkiye ve Azerbaycan’ın bu noktada çalışmaları gereklidir. Öte yandan Ermeniler buna ikna olsa bile, Rus etkisinden kurtulmaları zaruridir. Zira Rusya bölgede Ermeni kozunu uzun süredir kullanmış ve kullanmak istemektedir.

Azerbaycan Açısından İlişkilerin Durumu

Azerbaycan açısından Karabağ’ın kaybedilmesi ve Hocalı katliamı, etkisi her gün hissedilen bir mesele olması sebebiyle, üç ülke ilişkileri bağlamında merkeze oturmuştur. Bir milyonluk göçmenin var oluşu, katliamlar ile binlerce can kaybı ve onun yaşattığı travmanın sürmesi, topraklarının %20’sinin işgal altından oluşu ve 20 yıllık ateşkesin sona ermesi ile mesele gündemdedir. İlham Aliyev’in Karabağ alınana kadar cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıklaması ve kendi cumhurbaşkanlığını Karabağ’ın tekrar alınmasına endeksler tutumu, meselenin bir dış politikadan çok bir iç politika unsuru haline geldiğine güzel bir örnektir.

Azerbaycan Karabağ’ı Ermenistan’dan ziyade Rusya sebebiyle savaş yoluyla geri alamamaktadır. Barış yoluyla denediği her girişimde ise Rusya’nın kendisine daha fazla etki etme eğilimi ile karşılaşmaktadır. Karabağ’dan vazgeçememekte çünkü ülke içinde bir milyonluk bir Karabağlı Türk nüfus barınmakta ve dönmeyi beklemektedir. Öte yandan kaybedilen bir toprağın geri alınması, ülke açısından milli bir meseledir. Bir şekilde Karabağ’ı almış ve sorunlarını halletmiş Azerbaycan, Güney Azerbaycan ve Borçalı ile daha rahat ilgilenebilir. Bu da İran ve Gürcistan açısından yeni problemler demektir. Bu ortamda Azerbaycan’ın Türkiye ile ortak, Rusya’yı yok saymadan, Ermenilerden Karabağ’ı alma yoluna gitmesi gerekmektedir. ABD ve Avrupa desteği, onların maşası olmayacak derecede alınmalıdır. Zira Ukrayna ve Gürcistan’ın Avrupa ve ABD’ye olan güvenleri Rus askeri müdahalesini engelleyememiştir.

Türkiye Açısından İlişkilerin Durumu

Türkiye açısından Ermeni Meselesinin sulh yolu ile kapatmak esastır. Türkiye bölgesinde istikrar ve huzur istemektedir. Güvenlik ve istikrar sayesinde ekonomik gelişmeyi hedeflemektedir. Enerji hatlarının üç ülkenin içinde bulunduğu Kafkasya bölgesi üzerinden dünyaya açılması tüm taraflar açısından müspet bir gelişme olacaktır. Türkiye açısından bundan daha önemli olan ve kendi ülkesinin huzurundan ayrı görmediği husus, Azerbaycan’ın dostluğu, kardeşliği ve huzur içinde var olmasıdır. Türk dünyası ile irtibatında Ermeni engelinin kalkması asli hedeftir. Bu hedefe ulaşmada karşılıklı güven ve anlayışla sonuca varmayı düşünmektedir.

Birinci Dünya Savaşı esnasında yapmak zorunda kaldığı Ermeni Tehciri, bugün Türkiye’yi dünya kamuoyunda sıkıştırmak isteyen herkes tarafından kullanılan bir kozdur. Bu kozun ortadan kalkması için Türkiye meseleyle yüzleşmekte ve karşı tarafa arşivleri açma, tarafsız tarihçilerce çalışma teklifi getirmektedir. Osmanlı dönemi Türkiye, Şark meselesi adı altından Rum, Sırp, Bulgar, Ermeni ve Arap unsurlar üzerinden parçalanmaya çalışılıyordu. Bugünde Türkiye benzeri meselelerle baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Girit benzeri Kıbrıs, günümüz Türkiye’sini uzun süre meşgul etmektedir. Ermeni meselesi geçmişten günümüze ve gelecekte Türkiye’yi etkilemek için bir araç olarak kullanılacaktır. Türkiye bu tutuma karşı yeni argümanlar da geliştirerek sağlam duruşunu devam ettirmelidir.

Ermeni meselesini Türkiye aleyhine kullananların başında son dönem ABD’deki Yahudi lobisinin olduğu görülmektedir. Mavi Marmara sürecinde Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerilmesi ve Gazze bağlamında devam eden durum sebebiyle Yahudi ve Ermenilerin beraber hareket etmekte oldukları gözlenmektedir. Oysa tarihte Ermeniler ve Yahudiler Türkiye’den hep dostluk görmüşlerdir. Gelecekte de bu dostluğu hak etmek istiyorlarsa gereğini yerine getirmeleri gerekir.

Türkiye’nin Milli Mücadele’de giriştiği Doğu Harekatı, ardından imzaladığı Gümrü, Moskova ve Kars Anlaşmaları’nda olduğu gibi, yakın dönemde Türkiye tarafından Ermenistan’a uzatılan dost eli hep çözüme yöneliktir. Türk devlet adamlarının her fırsatta dile getirdiği ve çeşitli girişimlerde bulunarak statükoyu değiştirme, yeni bir yol açma çabaları, meselenin gelecekte iyiye doğru gideceğine sinyallerdir. Türkiye gelecekte Kafkasya’da istikrar elde etmek, Orta Asya’ya güvenli bir şekilde ulaşmak için Ermenistan ile olan anlaşmazlığa son vermek durumundadır. Ermeni akademisyenler Rusya’da Türkiye ile ilgili araştırma enstitülerinde ve önemli noktalarda yer almışlardır. Türkiye’nin her Orta Asya hamlesini Turancılık şeklinde yansıtmakta etkilidirler. Bunun kırılması için gerekli ilmi çalışmalar yapılmalıdır. Sadece Gürcistan üzerinden bölgeye ulaşmak ve sadece Azerbaycan ile bir olmakla bölgede aranan huzur gerçekleşememektedir. Ermenistan ve onun arkasında olduğu güç olan Rusya ile bir mutabakata varılmalıdır.

İlişkilerde Rusya Faktörü

Meseleye Ermenistan’dan başlayarak Azerbaycan ve Türkiye açısından yaklaşmamızın ardından hemen Rusya’nın durduğu noktayı ele alalım. En başta, bugün konuştuğumuz Hocalı katliamı ve Karabağ meselesinde olduğu gibi Rus faktörü her zaman karşımıza çıkmaktadır ve çıkacaktır. Rusya Azerbaycan’ı tekrar tahakküm altına almak istemektedir. Gürcistan ve Azerbaycan’ın Rus etkisi altına girmesinde Ermenistan çok önemli bir görev ifa etmektedir. Bu sebeple Ermenistan bugün ve gelecekte anlaşma taraftarı olmak istese dahi Rusların buna izin vermesi gereklidir. Yine Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya ulaşmasını engellemede Ermenistan’ın önleyici rolü Rusya açısından vazgeçilmezdir. Ermeniler, tehcir meselesinde Türkiye’nin uzattığı dost elini tutmaya karar verseler, ilk karşı çıkacak olanlar Ruslardır. Çünkü tarihte Türk-Ermeni çatışmasından en fazla faydalanan ve gelecekte de faydalanacak olanlar Ruslardır.

Rusya sadece Karabağ meselesinde değil, eski Sovyet hakimiyet bölgelerinin tamamında çatışmayı, kendisinin bölgeye dönmesinde bir koz olarak kullanmaktadır. Son dönemde yaşanılan olayları kısaca dile getirelim. Suriye konusunda tümden Eset destekçisidir. Kırım ve Ukrayna olaylarında direkt savaşan ve işgal eden taraftır. 2008’de yaşanan Rus-Gürcü savaşı hala hafızalarda tazedir. Orta Asya ve Kafkasya bağlamında yaşanan ve yaşanabilecek olan tüm sorunlarda Rusya’nın eli ve çözüm yollarının kesiştiği hakemlik rölü hissedilir. Kırgız-Özbek çatışması, Ahıskalıların Özbekistan’dan çıkarılması, Gürcü-Abhaz ve Gürcü-Oset çatışma ve savaşları, Cavaheti bölgesi üzerinde Gürcü-Ermeni ve Ahıska bölgesi üzerinde Gürcü-Türk sorunları, Prigorodni üzerinde İnguş-Oset çatışması gibi olaylarda Rusya’nın direkt ya da dolaylı müdahaleleri görülür. Çözüme dair yapılan girişimlerin bir ucu Moskova’ya dayanır ve Moskova’nın hakemliğinde gerçekleşen ateşkesler hiçbir zaman gerçek barışa dönmez. İlerde tekrar müdahale için sebep teşkil eder. Bu kısır döngüde beliren tek husus bölgedeki Rus hakimiyetinin perçinlendiği ve dışına çıkmak isteyenlerin başına Hocalı benzeri katliamların geldiğidir. Askeri müdahale ve bir tarafa verilen destek ile diğerine etnik temizlik uygulamaları, Rus tarihi boyunca eşine az rastlanır türden olaylar değildir. Dolayısıyla Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve bölgenin geleceğinde Rusya’yı görmezden gelerek bir adım atmanın acı sonuçlar doğuracağı aşikârdır.

Meselenin Gürcistan Boyutu

En yakın komşu olarak Gürcistan’ın üç ülke ilişkilerinin geleceğine etkisi, özellikle bulunduğu stratejik konum açıdan son derece önemlidir. Gürcüler ve Ermeniler her ne kadar aynı dine mensup olsalar da kendi milli kiliseleri, dilleri, kültürleri ve ortak tarihleri sürekli iki milleti uyumdan ziyade rekabet içinde tutmuştur. Gürcistan açısından Karabağ sorununun devamı ve tarafların birbiriyle mücadelesi sebebiyle kendine dokunmamaları, yine onların dünyaya ulaşımlarında Gürcistan’ı güzergah olarak kullanmak zorunda oluşları, hep fırsata çevirilen hususlar olmuştur ve gelecekte de olacaktır. Karabağ sorununu çözmüş ve Türklerle anlaşmış bir Ermenistan’ın ilk işi Gürcistan’da yer alan Cevaheti bölgesini ve bölge Ermenilerini ülkesine dahil etmek olabilir. Diğer taraftan sorunlarını çözmüş Azerbaycan’ın Borçalı bölgesine dair talepleri olabilir. Bu bölgede yüz binlerce Türk yaşamaktadır. Yine Türkiye Ahıskalıların dönüşü için baskı uygulayabilir. Tüm bunların gelecekte gündeme gelmemesi için Gürcistan açısından, üç ülke arası Karabağ ve diğer problemlerin devamına ihtiyaç vardır. Ermenistan’ın dünyaya açıldığı tek kapı Gürcistan’dır. Azerbaycan’ın da dünya ile irtibatından Gürcistan çok önemlidir. Türkiye bölgeye Gürcistan üzerinden bağlanmaktadır. Tüm bunlar Gürcistan’a maddi kazanç getirmektedir. Statükonun bu anlamda devamı Gürcistan’ın tercihidir.

Komşu İran’ın Tutumu

Üç ülkenin geleceğine dış müdahale hususunda ve komşu ülkeler bağlamında İran’ı da göz ardı etmemek gerekmektedir. İran Güney Azerbaycan’da yaşayan milyonlarca Türk’ün Azerbaycan’la birleşme isteğinden hep çekinmiştir ve gelecekte de engellemek istediği en önemli husus budur. Bu sebeple güçlü ve sorunlarının üstesinden gelmiş bir komşu olarak Azerbaycan’ı istememektedir. Karabağ sorununun sürüp gitmesi ve Azerbaycan’ın problemlerle boğuşur halde kalışı tercihidir. Bu sebeple Karabağ sorununda ve diğer konularda olsun İran’ın geçmişte olduğu gibi gelecekte de Ermeni tarafının desteklemesi beklenmektedir. Hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ın bölgede güçlenmesi İran açısından tehlikeli görünmekte ve bu sebeple her iki ülkenin karşısında Ermeni meselesi iyi bir fırsat olarak telakki edilmektedir.

ABD ve Avrupa Etkisi

Üç ülkenin geleceğine ve şu anki durumun yaşanmasında Avrupa ve ABD’nin etkisine değinmemek olmaz. Sovetlerin yıkılışı ve soğuk savaşın bitimiyle ABD zafer edasıyla yeni bölgelere açılmıştır. Avrupa da oluşan boşluğu doldurmak için elinden geleni yapmıştır. Bu iki unsurun diğer bölgelere olduğu gibi Kafkasya’ya da girişi demokratikleşme, liberal yöntemler, ekonomik refah, özgürlükler vb söylemler üzerinden olmuştur. Gürcistan’da batı değerleriyle yetişen nesil sivil toplum çalışmaları sonucu Kadife Devrimle başa gelmiş, 2008’de Rusya ile savaşmış ve bugün kademeli bir şekilde yerini tekrar Rus yanlılarına bırakma sürecine girmiştir. Ukrayna’da yaşanan benzer yumuşak devrimler sonucu bugün bir savaş yaşanmaktadır ve problem bir hayli sürecek gibi görünmektedir.

Azerbaycan’da batı değerleriyle yetişen yeni nesil hem devlette hem de özel sektörde görev almakta ve darbeci bir tutum sergilememektedir. Ülkenin uzun vadede sağlıklı bir değişimle kalkınması ve her şeyden önce kendi içinde çatışmadan ilerlemesini ister görünmektedirler. Gürcistan ve Ukrayna örneği sonrası zaten ABD ve batının ipiyle kuyuya inilemeyeceği, Rusya’ya kafa tutulamayacağı anlaşıldığı için farklı bir gelişim olacağı muhtemeldir. Öte yandan Azerbaycan müslüman ve muhafazakar bir ülkedir, Gürcistan ve Ukrayna benzeri hızlı bir batı kriterlerine geçiş söz konusu değildir. Fakat ülkenin geleceğinde ve Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin geleceğinde, geleneksel zihniyetten ziyade bu yeni neslin meseleye yaklaşımlarının belirleyici olacağı kanaatini taşımaktayız.

Ermenistan’da da benzer bir durum söz konusu olabilir. Zira burada da batı değerleriyle yetişenler, Gürcistan ve Ukrayna benzeri bir etkinlik sağlayamadılar. Ermeni diasporası, geleneksel Ermenistan yönetimi ve Rusya bu tür bir etkinliği bertaraf etmiş görünüyor. Ancak bu ila nihaye gidecek bir durum değildir. Diasporanın asılsız iddiaları ne kadar sürecek ve etrafı çevrili küçük ülke Ermenistan daha ne kadar Rus politikasını güdebilecektir. Yeni nesil bir başka yaklaşım sergileme potansiyeline her zaman sahiptir.

Gelecekte Çözüm Arayışları ve Geçmişten Ders Alma

Üç ülkenin geleceğinde çözümü aramak esastır. Ermenistan, yakın veya uzak gelecekte, girmiş olduğu yolun sonunun olmadığının farkına varacaktır. Azerbaycan dış politikada başarılı olmanın iç politikaya bağlı olduğunu ve millet devlet bütünleşmesi ile sorunları çözebileceğini görecektir. Türkiye sorunu çözmek için tam bağımsız bir şekilde masaya oturmasının gerektiğini anlayacaktır. ABD ve Batının bölge taşeronu olarak Rusya ile yapacağı hiçbir münasebetten fayda sağlayamayacağı ortadadır. Geçmiş bunun örnekleri ile doludur.

Tıpkı Milli Mücadele döneminde olduğu gibi Türkiye, kendisi olarak Rusya ile anlaşmalıdır. ABD’nin öncü kuvveti olarak Rus kilidini açamaz. Milli Mücadele dönemi iki tarafın ortak düşmanı İngiltere idi ve Türk-Rus anlaşması gerçekleşti. Bugün Türkiye her şeyi ile ABD ile düşman olup Ruslarla anlaşsın demiyoruz ama Türkiye ABD’ye rağmen bağımsız hareket etmeli ve Ruslarla makul noktada anlaşmalıdır diyoruz. Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin geleceği Türk-Rus ilişkilerinin sağlamlığına bağlıdır.

Sözlerime son verirken, gelecekte yeni katliamların yaşanmamasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. Sempozyuma emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyor ve hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.





Haber Ara