Dolar

32,5452

Euro

34,9373

Altın

2.444,02

Bist

9.716,77

Tunus geçiş süreci ve Nahda Harekatı

Tunus'ta seçim sürecini takip etmek ve IŞİD araştırması yapmak amacıyla iki ay içerisinde yaklaşık altı kezTunus'ta temaslarda bulundum. Tunus Arap Baharı'nın ilk başladığı coğrafya olması amacıyla son derece dikkatle takip ediliyor. Devrim sonrası iktidara gelen Nahda Haerekatı Türkiye'deki Gezi benzeri eylemlerle iktidarı bırakmak zorunda kaldı...Bu ayın sonunda Tunsu'ta seçimler var

10 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-11 23:56:19

Tunus geçiş süreci ve Nahda Harekatı

TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK

Tunuslular ekim ayı sonunda parlamento seçimleri için sandık başına gidecekler. Bu demokrasi sınavından, bir ay sonra da devlet başkanını seçmek için yine sandık başında olacaklar. Tunuslular aslında sandık başına giderken aynı zamanda Arap Baharı sonrası demokrasiye geçişi de tamamlamak istiyorlar. Devrimden belli bir süre sonra muhalefet liderinin öldürüldüğü, Gezi Parkı gibi meydanın Burgiba Caddesi'nde oluşturulduğu ve Nahda'nın iktidarı paylaştığı ve yeni anayasa yaptığı Tunus'ta seçim öncesi siyasi durumu, Tunus demokrasinin geleceğini görmek amacıyla yaklaşık 16 gün boyunca Tunus'ta incelemelerde bulundum ve halen de bulunmaya devam ediyorum. Bu araştıramadan öğrendiğim sonuç Tunus halkı, Zeynel Bin Ali sonrası demokrasi yürüyüşünü tamamlamaya çalışıyor ve bu konuda da oldukça istekli, Tunus'un demokrasi yürüyüşünü tamamlatmak istemeyenler de bunun gerçekleşmemesi için bir o kadar karanlık ve pervasız işler peşinde. Tunus, Arap Baharı'nın başlangıç yeri olması ve hala bunu devam ettirme iradesi gösterdiği ve bunu toplumun yüzde 94'ünün kabul ettiği bir anayasa ile taçlandırdığı için özel olarak araştırmayı hak eden bir coğrafya. Yanıbaşında Libya'daki gelişmeler de Tunus'u ve siyasetini etkileyen faktörlerin başında geliyor.




NAHDA HAREKETİ'NİN SİYASETİ
Tunuslular Arap Baharı sonrası Doğu ve Batı konsepti arasında ülkelerinin örnek gösterilebilecek tek model olduğunu ifade ediyorlar ve bunda da haksız değiller. Türkiye ve Tunus bu anlamda 'İslam ve demokrasi' bağlamında örnek gösterilecek modeller arasında yerini alırken özellikle bölge ülkelerini incelediğimizde Tunus Modeli sadece Tunus içinde değil bölgedeki radikalizmin yükselmesine karşı desteklenmesi gereken bir model olarak okunmalı. Ancak ne Batı Dünyası ne İslam Dünyası ne de Tunus muhalefeti Nahda Hareketi'nin ortaya koyduğu geçiş sürecini kazasız belasız tamamlaması için yaptığı fedakarlıkları görmekten ziyade her şeyi iyi veya kötü olma babından okuyarak Tunus'un kazanımlarını ve Arap Baharı'nın arka planını görmezden gelerek bu modelin kıymetini bilmemekte ısrar etmektedir.

İslam Dünyası'nda ortaya çıkan IŞİD, El Kaide, Boko Haram, Şebap, Ensar El Şeria vb. hareketlerin uyguladığı şiddetin esas sebebinin diktatör rejimler olduğunu unutmamak gerekiyor. Bütün bunlar gözönündeyken aranan modellere en uygun yönetimin sergilendiği ülkelerin başında devrim sonrasındaki Tunus geliyor. Nahda Hareketi'nin barışçıl, demokrasiye ve çoğulculuğa inanan yapısı ve devrim sonrasında öç alma duygusu ile hareket etmemesi bu modelin daha da anlamlı hale gelmesine yol açıyor. Nahda Hareketi'nin lideri ve İslam dünyasının en önemli mütefekkirlerinden Raşid Gannuşi'nin de ifade ettiği gibi İslam özgürlüklerle birlikte büyüyen gelişen bir harekettir. Eğer özgürlükleri yok ederseniz, diktatör rejimlerde ısrar ederseniz bu şiddetten başka bir şey doğurmaz... Bu söz ve bunun etrafında gelişen siyaset algısı 'radikal örgütlere' karşı model olacak bir anlayışı da ortaya koyuyor.

Nahda Hareketi'ne baktığımızda Tunus'un demokratikleşmesi ve siyasi görüşlerin hayata geçmesi anlamında ezber bozan bir yapıda olduğunu gösteriyor. Öyle ki anayasada birden fazla evliliğin yasaklanması, Tunus Parlamentosu'nda Nahda adına bulunan 89 vekilin 45 tanesinin kadın olması pek alışık olduğumuz bir durum değil. Nahda Hareketi'nin en önemli başkan yardımcılarının da bir tanesinin kadın olması aslında Nahda'da bu anlamda kadın katılımının Avrupa'da birçok ülkesini geride bıraktığı gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakıyor.

Manifestonun açıklandığı salon önüne asılmayı bekleyen Tunus bayrağı





NAHDA'YA ALGI OPERASYONLARI
Nahda'nın iktidara gelmesi ile birlikte 'İslamofobia' üzerinden oluşturulan korku ve daha sonra toplumsal gerginliği artırma adına yapılanlara baktığımızda aslında meselenin yeni bir dizayn olduğu ve eski rejimde imtiyazını kaybetmek istemeyenlerin oluşturduğu yapay bir korkudan ibaret olduğu gerçeğidir. Öyle ki bu korkuyu toplumda pekiştirmek adına. Daha önce ülkede tartışma konusu olmayan camiler, medreseler ve vakıfların Nahda iktidarı ile birlikte tartışma konusu haline getirildiğini gördük. Öyle ki Nahda'yı sıkıştırmak ve algı operasyonları yapılması adına bu kurumlar Nahda üzerinden tartışmaya açıldı ve Nahda bu anlamda suçlanmaya başlandı. Öyle ki ülkede 800'den fazla türbe saldırıya uğradı ve bunların hiçbir tanesinin faili ne yazık ki yakalanmadı. Aynı şekilde bazı camiler hızlı bir biçimde toplumda kabul görmeyen 'Radikal' din adamlarına verildi ama Nahda bu oyunu kısa sürede bozarak resmi imamları bu camilere atayarak oyunu bozdu.

Öyle ki ülkenin en saygın kurumlarından olan Zeytuna Camii ve Zeytuna Şeyhi basın üzerinden çok ciddi anlamda yıpratılmaya başlandı ve Eylül'ün ilk haftasında Zeytuna'da kürsüye çıkan Zeytuna Seyhi Huseyin Abudi ağlayarak özerk olan kurumlarının siyasete karıştırılmasına karşı çıktı ve bu noktada kendi ayakları üzerinde durduklarını ifade etti. Hüseyin Abudi'nin, 'Türkiye ümmetin kalbidir. Rabbim sizi muhafaza eylesin' diyerek iki ülkenin örnek modelliği üzerinde durarak bu anlamda Türkiye ve Tunus'ta oynanan oyunun benzerliğine dikkati çekti.

Nevzat Çiçek Nahda'nın kurucularından Abdülfettah Moro ile


CİNAYETLE GELEN DEZONFORMASYON VE ALGI OPERASYONLARI
Ülkede muhalefet liderinin öldürülmesinden sonra etik olarak Nahda suçlandı. Bu cinayet üzerinden Nahda iktidarını paylaşmak zorunda bırakıldıysa da yine en çok zararı gören Nahda Hareketii oldu. Cinayetin faillerinden Ensar El Şeria'nın terör listesine alınmasının gecikmesi Nahda'ya karşı yapılan en büyük eleştiri olurken, Nahda yetkilileri bu gecikmenin sebebi olarak meselenin barışçıl bir yolla çözülmesi için çaba harcandığına vurgu yapıyorlar. Nahda yetkilileri bu gerginlikler üzerinden bir algıya da dikkat çekiyorlar: 'Aşırı gruplar bizim düşmanımız laik partiler demediler ve düşmanımız Nahda dediler. Ancak yine de biz suçlanıyoruz.'

Öyle ki Tunus'ta medya üzerinden Nahda'ya çok ciddi bir algı operasyonu yapılıyor. Nahda fedakarlık yapıp Tunus'ta bir anayasayı yapabilmesine, gücü paylaşmasına rağmen oluşan koalisyon hükümetinin bütün başarısızlıkları da Nahda'ya mal edilmeye devam ediyor. Medyada Nahda üyelerine her türlü hakaret edilmesine rağmen Nahda bugüne kadar ne bir gazete kapattı ne de bir gazeteciye dava açtı. Nahda, 'Her konuda eleştirebilirsiniz ama özel hayata müdahale noktasında asla bizi eleştiremezsiniz' diyerek kendine olan özgüvenini ve siyasetini net biçimde ifade etmekten çekinmiyor.

Libya'da devam eden kriz ve Libya'nın Tunus'a komşuluğu ile birlikte Libya'daki krizin hafiflemesi için yapılan arabuluculuk ve barış çalışmalarında Libya'nın güvenliğinin Tunus'un güvenliği olduğuna özellikle Nahda dikkat etti ve bunu kamuoyu ile paylaştı. Bu yapılırken askeri tedbirlerin alınmasına ne kadar dikkat edilse de Nahda terör sorununun ulusal bir sorun olduğunu ve bu sorunun çözümü için ulusal bir mutabakatın gerekli olduğunu defalarca ifade etmesine rağmen bu muhalefet tarafından dikkate alınmadı. Medya da ne yazık ki bu konuda bir empati yapmış değil ve bu işin hem siyaseti hem hükümeti yıprattığını bile bile bu kampanya ve algıdan uzak durmamaya özen gösteriyor.

Bin Ali döneminin yakın korumalarının silahlarını alan grupların oluşturduğu derin yapıların işleri ne yazık ki bir iktidar hırsı olarak sunulsa da Tunus'un demokrasisinin en büyük çıkmazını oluşturuyor. Bu yapılar üzerinden Tunus'u karıştırmak isteyenlerin cezaevlerinde yıllarını geçiren ve sonra hükümet olan Nahda üyelerinin intikam hırsıyla hareket etmeyerek adaletle davrandıklarını unutmamaları gerekiyor. Bugün seçim önündeki en büyük tehlike de bu derin yapıların geçiş sürecini sabote edecek siyasi cinayetler ve gerginlik oluşturması olarak karşımıza çıksa da Tunus toplumunun kandan nefret eden yapısı ve entelektüel derinliği ve beraberliği bu plan karşısındaki en büyük settir

Nahda Harekatı'nın seçim manifestosu Gannuşi ve kurmayları tarafından açıklandı


ÖÇ ALMA DUYGUSU
Tunus toplumun Nahda'ya yönelttiği en büyük eleştirilerden bir tanesi de eski rejim kalıntılarının devam eden etkinliği. Bin Ali adamlarının sahip oldukları ayrıcalıkları önce devrim süreci ile sonra da Nahda'nın iş başına gelmesi ile zayıflamasına rağmen hukuksal bir süreç ve hesaplaşma olmadığı için bu adamların ayakta kalması Tunusluların çok zoruna gidiyor. Nahda yetkilileri kendilerine cezaevinde işkence eden bu adamlara karşı asla bir öç alma duygusu ile hareket etmeyeceklerini hukuk önünde her şeyin hesabının sorulmasının devam ettiğini ifade ederek, 'Tunus hepimizin, yanlış yapan hukuk karşısında' hesap verir diyerek demokratik hukuk devletine atıf yapıyorlar. Şu an iktidarda bulunan teknokrat hükümetin birçok mensubunun hala eski rejim mensubu olması ne yazık ki Tunus'un demokrasisinin en büyük çıkmazını oluştursa da sürecin bir geçiş süreci niteliğinden çıkmadığını ve normalleşmenin tam sağlanamadığının herkes farkında.

Ticaretinin yüzde 80'nini AB ülkeleri ile yapan Tunus'un en büyük ticari partneri Fransa. AB Tunus sadece ekonomide en büyük partner değil aynı zamanda kültürel olarak da en yakın müttefik olarak göze çarpıyor. Fransa da en büyük ekonomik partner olmanın yanı sıra Tunus iç siyasetine en çok müdahale eden ülke konumunda bulunuyor ki ülkenin daha önce Fransa tarafından işgal edildiğini ve bu işgalin 1956 yılına kadar devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.



MODEL OLARAK NAHDA
Tunuslular kendi serbest iradeleri ile sandığa gidecekler eğer geçiş süreci başarılı olursa Tunus barışçıl bir şekilde kandan uzak nasıl bir dönüşüm yaptığını bütün dünyaya göstermiş olacak. Nahda'nın burada model olması başka ülkelerdeki radikallere karşı da bir model olması açısından son derece önemlidir. Nahda Tunus'ta elbette demokratikleşme konusunda tek parti değildir ama en önemli ve en örgütlü partidir. Bugün Tunuslu siyasetçilerin eski rejim siyaseti üzerinden siyaseti Tunus'un geleceği açısından terk etmesi gerekiyor. Eğer dünün işkence görenleri, ülkesini terk etmek zorunda kalanları bugün fedakarlık yapıp Tunus'un kazanımlarını her şeyin üstünde tutup iktidarı paylaşabiliyor ve öç alma duygusu ile hareket etmiyorlarsa aslında Tunus demokrasisi kazanmaya başlamış demektir. Bugün Tunus demokrasisi önündeki en büyük sınav geçiş sürecinin kazasız belasız atlatılmasıdır.

Tunus ve Nahda deneyimi Arap alemindeki insanların demokrasiye inanç ve güven noktasındaki güvenleri için son limandır. Onların ve batının aradığı 'İslam temelleri demokrasi ile uyumlu bir noktada beraber yaşayabilir mi' sorusunun cevabı Türkiye ve Tunus'ta yaşıyor. Batı eğer samimi ise bu deneyimlerin yaşaması için elinden gelen yardımı yapar ve bu ülkelerin model olarak kalmasını sağlar. Bugün IŞİD'in karşısına konabilecek en iyi model Nahda Hareketi olabileceğini görmemiz gerekiyor. Tunusluların bu yürüyüşlerini tamamlayacaklarından asla şüphem yok. Çünkü Tunus Tunuslularındır ve Tunuslular mutlu ve huzur içerisinde yaşamayı başarmış bir millettir. Yeter ki Tunuslu siyasetçiler birbirini yerinden etmek için uğraşmasınlar çünkü Tunus parlamentosunda herkese yetecek kadar yer var.

Gannuşi ve ailesinin bir kısmı



Bu yazı 09  ve 10  Ekim tarihleri arasında YeniŞafak yorum sayfasında  
yayınlanmıştır

Haber Ara