Dolar

32,4877

Euro

34,9314

Altın

2.434,83

Bist

9.716,77

IŞİD Türkiye’den ne istedi?

Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü (ODE) ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cengiz Tomar IŞİD'in Türkiye'ye yönelik saldırılarını ele aldığı makalesinde ''Suruç saldırısı sürpriz değil. Amaçları, bir Türk-Kürt çatışmasına yol açıp, Türkiye’de de Irak ve Suriye’deki gibi devlet nizamını zayıflatarak kendisine alan açmak'' diye yazdı.

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-08-04 14:03:09

IŞİD Türkiye’den ne istedi?

Tomar'ın Al Jazeera'de yer alan makalesi şöyle;

20 Temmuz 2015'te Suruç'a DAİŞ (IŞİD) tarafından yapılan saldırı bölgede dengeleri köklü bir biçimde değiştirmiş görünüyor. Aslında DAİŞ'in (IŞİD) internet üzerinde yaptığı yayınları izleyenler açısından Suruç saldırısı pek de sürpriz sayılmaz. Zira son aylarda Türkçe yayınlara ağırlık veren IŞİD'in internet üzerinden yayımlamaya başladığı Konstantiniyye (İstanbul) dergisi bunun işaretlerini veriyordu. DAİŞ'in (IŞİD) bir yıldan fazla zamandır yayımladığı Dabık adlı İngilizce dergide Türkiye adı çok fazla geçmezken, Konstantiniyye dergisinde Türkiye aleyhine bir tutum sergilendiği açıkça göze çarpıyordu.

Konstantiniyye adlı Türkçe derginin Şaban 1436 (Mayıs-Haziran 2015) tarihli ilk sayısının kapak konusu “Konstantiniyye'nin Fethi”ydi. Dergiye göre, Hz. Peygamber'in “İstanbul bir gün mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisinde verilen müjde henüz gerçekleşmemişti. Yazıya göre, İstanbul'un 1453'te Osmanlılar tarafından fethi bu hadiste müjdelenen fetih değildi ve esasında bu fetih Kıyamet'e yakın bir zamanda kendileri tarafından gerçekleşecekti.

Yazının yer verdiği başka bir hadise göre “Romalılar Dabık'a (Halep'in kuzeyinde IŞİD'in günümüzde hâkim olduğu bölgeler) inmedikçe Kıyamet kopmayacaktır ve Romalılarla yapılacak bu savaşta galip gelen Müslümanlar İstanbul'u fethedeceklerdir.” Yazıda yer alan başka bir hadise göre de bir tarafı karada bir tarafı denizde olan şehir (İstanbul) Beni İshak'tan 70 bin kişi tarafından fethedilmedikçe Kıyamet kopmayacaktır”. Dergi, Kıyamet'e yakın İstanbul'un fethiyle ilgili diğer bir hadisi de delil göstererek İstanbul'un Kıyamet'ten önce barış yoluyla fethedileceğini, bunun da IŞİD (DAİŞ) eliyle olacağını ifade ederken, nihai olarak Türkiye'yi hedef aldığını açıkça belirterek İstanbul ve dolayısıyla Türkiye'yi tehdit ediyordu. Ancak işin ilginç tarafı DAİŞ'in (IŞİD) Kur'an'da bilgi bulunmayan Kıyamet alametleri, Mehdilik ve Deccal'le ilgili olarak pek çoğu uydurma ve zayıf hadisleri amacına uygun bir biçimde kullandığı da gözden kaçmıyor.

Derginin ikinci makalesinin başlığı ise “Demokrasi Tutuştu” idi. Bu makalede, Türkiye'nin ismi verilmeden “bir tağut nizamı ve bir din olan demokrasi ile İslam'ın asla bağdaşamayacağı” izah edilmeye çalışılarak, İslam dünyasının ender demokrat ülkelerinden Türkiye'de “sistemin yıkılmasının yakın olduğu” çeşitli örneklerle ele alınıyordu.

Derginin İslam Devleti Araştırma ve Fetva Kurulu tarafından kaleme alındığı ifade edilen üçüncü yazısı “Türkiye'den Getirilen Etlerin Hükmü” başlığını taşıyordu. Bu yazıda Türkiye'de halkın çoğunun mürted (dinden çıkmış, kâfir) olduğu belirtilerek Türkiye'den gelen etlerin haram olduğu ve yenilmemesi gerektiği ifade ediliyordu.

Bu makaleyi “Mürted Kime Denir?” başlıklı ve muhtemelen Türkiye'yi de hedef alan bir yazı takip ediyordu. Yazıda ‘mürted'in tanımı yapılarak Türk halkının büyük kısmının mürted hükmünde olduğu ima ediliyordu.

Derginin “Ölülere Kur'an, Dirilere Demokrasi” başlıklı yazısında, Türkiye'de çok yaygın olan cenazelerin ardından Kur'an okunması geleneğiyle isim verilmeden alay edilerek “Kur'an'ın sadece ölülere tahsis edilerek, yaşayan Müslümanların Allah'ın kitabından uzaklaştırıldıkları ve Kur'an hukukundan (şeriat) uzak bir demokrasiyle avutuldukları” ifade ediliyordu. Bu makalede, Haricilerin de temel şiarı olan “La hükme illalah”, yani “Allah'tan başka hüküm verecek yoktur” ayetine yer verilerek Allah'ın egemenlik hakkı olan “Hükmün” gasp edilerek tağutlara verildiği ifade ediliyor. Dergiye göre, yasama ve hüküm koyma yetkisinin Allah'tan alınarak tağutlara verilmesi şirktir.

Yayınların hedefi açıkça Türkiye

Derginin ikinci sayısında (Şevval 1436/Temmuz-Ağustos 2015) “Hilafet'le Savaşmak Riddet midir?” başlığını taşıyan makalede, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suudi Arabistan Kralı Selman'ın birlikte yer aldıkları fotoğrafın alt yazısında iki lider DAİŞ'e (IŞİD) karşı savaşanlar (derginin tabiriyle sahavat) olarak adlandırılıyor ve bunları destekleyenler tağut olarak nitelendiriliyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na açıkça saldırılıyor.

Bu sayının diğer bir makalesinin başlığı ise “Erdoğan'ın Kürt Devleti”. Yazı tamamen Türkiye'ye ayrılmış. Makale, bir hilafet olarak İslam Dünyası'nı yüzyıllarca sömürgeci Avrupa'ya karşı koruyan Osmanlı Devleti'ni bile “Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyen, kabirperestliğe davet eden şirk kubbeleri (türbeler) için savaşan Osmanlı Devleti olarak adlandırıyor” (s. 49). Türkiye'yi ise “ırkçılık ve dinsizlik üzere inşa edilen laik Türkiye” olarak niteliyor. Dergi Türkiye'deki seçimleri “şirk seçimleri”, seçilenleri de “müşrik olarak” tavsif ediyor.

Makalenin 50. sayfasında paradoksal bir biçimde “DAİŞ (IŞİD) tarafından Irak ve Suriye'de ağır kayıplar verdirilen ve hezimete uğratılan ateist PKK ile uzantılarına Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın açıkça destek verdiği” ifade ederek özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan hedef alınıyor. Aynı makalede “laiklik şirkine batan Türkiye'nin DAİŞ'e (IŞİD) hiçbir destekte bulunmadığı gibi PKK ile Özgür Suriye Ordusu'na yaptığı yardımlardan” bahsediliyor.

Suruç saldırısı öncesinde gerek dergilerinde gerekse web sitelerinde Türkiye'ye ve özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na yönelik sürekli dozajı artan bu saldırgan dilin Mayıs ayından itibaren ortaya çıktığı görülüyor. Buradan da DAİŞ'in (IŞİD) Suruç saldırısının ipuçlarını verdiği ve özellikle Türkiye ile Kürtler arasındaki Çözüm Süreci'nden rahatsız olduğu anlaşılıyor. Nitekim bu saldırının Türkiye ile Kürtler arasında zaten kesintiye uğramış Çözüm Süreci'ni baltalayarak, DAİŞ'in (IŞİD) iki düşmanını birbirine düşürmek gibi bir amaçla yapıldığını da öngörmek gerekir. Beşşar Esed'i de rahatlatan bu saldırının ardından PKK'nın Türk güvenlik güçlerine yaptığı saldırılar IŞİD tarafından memnuniyetle karşılanmış olmalı.

Ancak olayın bir başka boyutu daha var. DAİŞ (IŞİD) Irak ve Suriye'de devletlerin buharlaştığı bir ortamda kendisine rahatlıkla alan açarken birdenbire güçlü bir devlet olarak Türkiye'yi karşısına aldı ve Türkiye'nin aktif bir biçimde kendisine karşı oluşturulan koalisyona katılmasını sağladı. Böylece ABD de üsleri kullanmak suretiyle DAİŞ (IŞİD) hedeflerini daha rahat vurabilecek. DAİŞ (IŞİD) bir Türk-Kürt çatışmasına yol açarak Türkiye'de de Irak ve Suriye'de olduğu gibi devlet nizamını zayıflatmak suretiyle kendisine alan açmayı planlıyordu. Ancak bunu başaramazsa kendisi için sonun başlangıcı da görünüyor olabilir.

Haber Ara