Dolar

42,5284

Euro

49,6258

Altın

5.777,46

Bist

11.000,01

Sağlam kalemiz: Ailemiz

3 Ay Önce Güncellendi

2025-09-14 20:17:00

Yusuf Sarıkaya

“Kendi cinsinizden eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet oluşturması da Allah'ın yüceliğinim kanıtlarındandır. Bunda düşünen toplumlar için (ders alınacak çok büyük) hikmetler vardır.” (Rum Suresi/21)

Aile hayatının iki temel taşını, eşleri birbirine helal kılıp, aralarında evlilik bağı oluşturmayı mümkün kılan yaratanımız bize böyle sesleniyor. Nikâh engeli olmayan kadın ve erkeğin evliliğinden oluşan ve çocuklarla şenlenen aile yuvası en huzurlu, en paha biçilmez bir zenginliktir. Bu değer her çağda kıymetli olmuştur. Değerini hiç yitirmemiştir.

Toplumu büyükçe bir beden olarak düşünürsek aile bu bedeni oluşturan hücrelerdir. Hücreler sağlıklı olursa, birbiri ile dayanışma içinde uyumlu çalışırsa büyük bedeni oluşturan hücre konumundaki ailelerden meydana gelen toplum da sağlıklı olur. Âdeta sağlam kaleler beden şehrini tehlikelere karşı koruyan surlardır. Şayet beden şehrini oluşturan hücreler yani aileler bozuk olur, birbirinden bağımsız hareket eder ve aralarında dayanışma olmazsa işte o zaman beden korunaksız kalır. Düşman oradan içeri sızar ve kaleyi çökertir. Bir toplumu çökertmek istiyorsanız aile yuvasını bozacak planlar yapmanız yeterli olacaktır. Maalesef bizim toplumumuz da aile yuvasına yapılan saldırılarla zayıflatılmak isteniyor. Dikkat etmek gerekir.

“Sizin en hayırlınız ailesine hayırlı olanınızdır. Ben sizin en hayırlınızım. Çünkü aileme hayırlı olanım.” (Tirmizi, Menakıp/63) Der peygamberimiz. İslam Hukuku kaynaklarında ailenin hukuki yönü enine boyuna konu edilir. Nikâhlanacaklarda aranan şartlardan tutun, nikâhtaki şahitler, mihr, nafaka, emzirme, denklik, kadının görevleri, kocanın görevleri, hayız (aybaşı hali), nifas (lohusalık zamanları) dönemleri ile ilgili hükümler bir-bir kayıt altına alınmıştır. Talak(boşanma) şartları, boşanma anlamına gelecek söz ve hareketler, iddet (eşinden boşanan kadının üç ay; eşi ölen kadının dört ay on gün, hamile ise doğum yapıncaya kadar geçen süre) , nesebin tespiti, nikâh kıyarken kullanılacak sözcükler dahi tespit edilmiştir. Nikâh ve talakta kullanılacak kavramlar üzerinde o kadar titizlikle durulmuştur ki, şaşkınlık içinde kalırsınız. Başka ihtimale sebep olacak kavramları bile kullanmayı nikâh akdinde geçersiz görmüş İslam âlimleri. Örneğin Arapça ‘da geniş ve gelecek zaman manasını içine alan “muzari zaman kipini” nikâhta kullanmayı uygun bulmamışlardır. “Mazi” yani geçmiş zaman kipi olan “Kabul ettin mi?- kabul ettim. “ demeyi zorunlu kılmışlardır. Bu ve buna benzer kuralların konması evlilik hayatına ciddiyet kazandırmak ve aile hayatını sağlam temeller üzerine oturtmak içindir. Bazı kaynaklarda nikâh sözleşmesinin bir yönüyle de ibadetlerin koruyucu zırhı olduğu düşüncesiyle hemen ibadetlerden sonra konu edilip ondan sonra diğer akit ve sözleşmelere geçilmesi de tesadüfi değildir. “Bir kimse evlendiğinde dinin yarısını tamamlamış olur.” Demiştir peygamberimiz (İbn-i Mace, Nikâh, 1) “Nikâh ve talakın ciddisi de ciddi şakası da ciddidir” buyurulması yine konunun önemine işaret eder. Yani bunların şakası olmaz. Evlilik ciddi iştir. Ciddi adamların işidir.

Evliliğin geciktirilmesinin ve sürdürülememesinin de sebeplerini iyi tahlil etmemiz gerekir. Tespitlerime göre bu sorunun altında yatan sebeplerden bazıları (elbette tek sebep değildir ama) bunlar şunlardır diye düşünüyorum: Öncelikle İslam ahlakının diriltici nefesinin nesillerimize aktarılamaması önemli sebeptir. Belki de aile reislerinde de bu güzel hasletler yoktur da, bu da doğacak nesillere geçememektedir. İslam'da evlenmek gayet sade ve kolay iken, boşanmaya dair üç aşamalı süre konup zorlaştırılırmıştır. Düşünme payı bırakılmıştır. Bizler tarafından ise tam tersi evlenme zorlaştırılırken boşanma kolay halele getirilmiştir. Gelenekçi evlilik diye çok eleştirilen evlilikler daha başarılı olmuştur. Dolayısıyla hiç tanımadığı, ailesini ve geçmişini bilmediği birisiyle evlilik yapmak her iki tarafa da zarar açabiliyor. Aile müessesesinin sağlam olması ekonomiden de sanayiden de önemlidir. Bugün eskiye göre ekonomik yönden çok daha ilerideyiz ama sığınma evleri, sevgi evleri, analı babalı yetimlerin çokluğu sosyal yapıyı aşırı yormaktadır. Kadın cinayetleri, kadına veya bazen erkeğe şiddet olayları durmadan artmaktadır. 6284 sayılı yasadaki delil yetersizliğinde “Kadının beyanı esastır” hükmü yuvaları tahrip etmektedir. Mağdur sayısını artırmaktadır. Şiddete sebep olanı evden uzaklaştırmak, ayağına kelepçe takmak şiddeti tırmandırmaktadır. Elbette kadına şiddete sonuna kadar hayır diyoruz. Daha doğrusu her türlü şiddete hayır diyoruz. Şiddet insanlık dışıdır. Ancak buna sebep olan düzenlemeleri gözden geçirmek gerekir.

Televizyon dizilerinde, sosyal medyada kullanılan dil bilinçaltında aile yuvasını tahrip ediyor. “Erkek arkadaşı, ev arkadaşı, dostu, sevgilisi” gibi kavramlar resmi kanallarda bile fütursuzca kullanılarak yasak ilişki meşrulaştırılıyor. Sonra da bu birliktelikler evlilikle sonuçlanmak için kurulmadığından özellikle kadınların mağdur olduğu genelde de cinayetlerle son bulan ayrılıklara neden oluyor. Bu durum evlenerek yuva kurup sağlam toplum meydana getirme yerine yasak ilişkilere neden oluyor. Sonuç olarak ya evlilik oranı düşüyor, ya da evlenenlerde boşanma oranı yükseliyor. Bu durumda doğal olarak doğum azalıyor. En az %2.1 olması gereken nüfus artışı %1.57'ye düşerek nüfus yaşlanıyor.

Sonuç: Helal haram çizgisi korunmalı, nefsin çılgın ve azgın istekleri helal yolla yerine getirilmeli, teşhircilik, genel adap ilkeleri her bireyin koruması gereken kırmızıçizgisi olmalıdır. Bunun için dinimiz ve ondan beslenen İslam ahlakı nesillerimize uygulamalı eğitim olarak verilmelidir. Zira toplum aile ile yücelir, aile ile bozulur. Hep birlikte en sağlam kalemiz ailemize sahip çıkalım.

Tüm Yazıları

Haber Ara