Dolar

42,4900

Euro

49,5164

Altın

5.743,58

Bist

10.918,51

Ahlakın gücünü hâkim kılalım! (1)

1 Hafta Önce Güncellendi

2025-11-26 00:01:35

Yaşar Değirmenci

Top yekûn Müslümanlarca temsil edilmesine ne kadar da hasret kaldığımız çok önemli bir husus, güzel ahlâk meselesidir. Müslümana herkesten daha çok yakışan sıfat. Ahlâk, huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavram. Bu çerçevede ahlâk, ‘İnsanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır' şeklinde tanımlanabilir. Ahlakın gücünü hâkim kılalım, gücün ahlakını değil.

Müslümanın iyi davranışlara yönelip, her türlü kötülükten uzaklaşması olan güzel ahlakının, iki temel kaynağı, Kur'an ve Sünnettir. Yegâne önder ve örneği ise, Kur'an'ın canlı örneği ve tercümanı Peygamberidir. Çünkü Rabbimiz O'nu insanlığın önüne model olarak koymuş ve Rasulüllaha tâbi olunmasını, ‘üsveyi hasene' (güzel örnek) olarak uyulmasını tavsiye etmiştir.

İşte şu ayet-i celile ve devamında gelen hadis-i şerif bunu ifade ediyor: “Sen en yüce bir ahlâk üzeresin” (el-Kalem, 68/4) Peygamberimiz de “Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim” buyuruyor. (İbn Hanbel, Müsned) Allah Teala, Peygamberinin ahlakını önce inşa ediyor, sonra övüyor, daha sonra da biz Müslümanlardan böyle olmamızı bekliyor.

Allah'a karşı kendini sorumlu hissederek hareket etmek, İslam ahlâkının temel prensiplerindendir. Bunun yansımaları ise, Allah'tan korkma, onun emirlerine saygı gösterme ve bu emirleri asla aksatmaksızın yerine getirme, yasakladığı her şeyden de kaçınma gibi noktalarda ortaya çıkar. İslami güzel ahlakın bir yönünü de Müslümanın, kendi cinsleri de dahil, bütün mahlûkâta karşı, son derece merhametli, adaletli, şefkatli davranması, zayıf ve muhtaçlara yardım etmesi, ana ve babaya saygılı olması ve onların gönüllerini kazanmaya çalışması gibi hususlar oluşturur. Bunun için de Müslüman, duygularına hâkim ve tevazu ehli olmalı; sabır, edep, hayâ ve insaf sıfatları onun mizacını şekillendirmelidir. Bütün bunlardan dolayı da toplum içinde güzel ve hoş karşılanmayan her türlü kötü davranış ve alışkanlıklar, zamanla değiştirilmelidir. Kötü huy ve davranışlardan kurtulmak ise, iradenin kontrol altında tutulup, ona sahip olmakla mümkündür. İradenin kontrolü ancak Allah emri olan ibadetlere sımsıkı sarılmak suretiyle olabilir.

Dünyaya hükmeden gücün ahlak ve basiretten yoksun olması, insanlığın içinde bulunduğu krizin asli sebebidir. Güç, para, iktidar… Şeytan ve dostları en çok bu üç kelimeye kulak kabartırlar. Şeytan ve dostları en çok güç, para ve iktidarın olduğu yerde yoğunlaşırlar. Bu üçünün bir araya geldiği yerleri mesken edinir, insanları bunlarla ayartır ve saptırırlar. Ahlak, insanda en çok bunların bir arada olduğu yerde lazımdır. Ahlaksızlığın en zararlısı, gücün ve güçlünün ahlaksızlığıdır. Güçsüzün ahlaksızlığının zararı kendinedir. Güçlünün ahlaksızlığının zararı gücünün yettiği herkesedir.

Sahabenin âlimlerinden “Tercümanu'l Kur'an” lakaplı İbn Abbas'a göre Kur'an'da dört kısım ayet vardır: itikad (iman), ahlak, ibadet, muamelat. Aslında bu dörtlü tasnif din binasının katlarını ifade eder. Bu dört unsurdan birincisi itikattır. İtikat (iman) zemini olmadan din binası çöker. İman (itikat) esastır. Ahlak, amel ve muamelat/hukuk siyasî münasebetler iman kaidesi üzerine bina edilince insanın her ameli değer kazanır.

Ahlak, dinin emir ve yasaklarının gayesidir. Bu sebeple 23 yıllık nübüvvet sürecinin ilk yıllarında nazil olan ayetleri konu tasnifine tabi tutacak olursak, bu ayetlerde itikatten sonra ahlakın geldiğini görürüz. İlk yılda nazil olan Kalem suresinin ayetlerinden biri de adeta peygamberlik görevinin niçin Hz. Muhammed aleyhisselama verildiği sorusuna cevap sadedinde gelen “Çünkü sen muhteşem bir ahlak üzeresin” ayetidir. Ahlak, ibadetin değil imanın cilasıdır. Ahlakî davranış sadece iyi şartlarla sınırlı bir sorumluluk değil, her hal ve şartta yerine getirilmesi gereken bir hükümlülüktür. Şartların değişmesiyle değişen bir davranış, ahlaki olma özelliğini kaybetmiştir. Mü'min deyince ilk akla gelen özellik ‘güvenilir olma ve güvenme' özelliğidir.

Muamelat, insanlar arası ilişkilerimizi düzenleyen ilahi yasalar demektir. İnsanın mutluluğu için gönderilen ilahi vahyin, insanın sosyal ilişkilerini ihmal etmesi beklenemezdi. Sosyal bir varlık olan insanın eşiyle, yakınlarıyla, toplumla, çevreyle, tabiatla münasebetlerini düzenleyen muamelata dair hükümlerin temeli de, İslam'ın sosyal alandaki merkezi kavramı olan adalettir. Biz ise bu binanın katlarını tarumar ettik. Hatta binayı tahrip ettik. Bu Kur'ani sıralamanın tahrip edildiğini görüyoruz. İbadeti ahlakın yerine ikame ettiğinizde, ortaya bir tür ahlaksız abid ve zahid çıkıyor. Dini siyasileştirenler ise din binasının ikinci katı olan ahlak katına muamelatın sadece siyasetle ilgili kısmını yerleştiriyorlar. Ahlaka ise din binasında ya hiç yer vermiyorlar yahut çekme kat kabilinden lütfen yer veriyorlar. Bu tahrif, hayatımızın bütün alanlarına yansıyor. Üsveyi hasene olan Peygamber Efendimizin sünneti/hadisleri/yaşadığı hayat tarzı hayatın dışına çekiliyor.

Servetin, makam ve mevkinin, dünya nimetlerinin, iftihar için değil, imtihan için olduğu unutturuluyor. Sizin kendi inancınız için ne dediğiniz değil, Allah'ın sizin inancınız için ne dediği önemlidir. İnancında eğrilik olan ve bunun farkında olan bir gün düzelebilir. İnancında eğrilik olan ve doğru inandığını zanneden asla düzelemez. Muamelat kısmında bunları düşünmeyi de ihmal etmemeliyiz.

İslam'ın asliyet dairesi değişmez. Asırlar geçse de binlerce yıl geçse de değişmez. Zaman üstüdür. Dinimiz, ‘hayat tarzı'mızda görülmelidir. Yoksa inandığımız gibi yaşamazsak, yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. (Devam edeceğim İnşallah…)

Yaşar Değirmenci \ Timeturk

Tüm Yazıları

SON VİDEO HABER

Endonezya'daki büyük sel felaketinde 753 kişi hayatını kaybetti

Haber Ara