Dolar

42,8103

Euro

50,1911

Altın

5.956,93

Bist

11.306,34

Toparlanış, arınış, direniş ve muazzez bir silkiniş günlerindeyiz!

2 Saat Önce Güncellendi

2025-12-19 12:30:50

Yaşar Değirmenci

Rahmet ve mağfiret, muhabbet ve bereket vesilesi olan üç ayların manevi gölgesi üzerimize düştü. Bizleri bu müstesna günlere ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü sena, mübarek vakitleri nasıl değerlendireceğimizi öğreten Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselama salat ve selam olsun. Allah'a kullukta şuurlanmanın gün ve gecelerinde bulunuyoruz. Girdiğimiz Üç Aylar ve kandiller bu gafletten kurtulmanın vesileleridir. Hususiyle Recep ayı, Kadir Gecesini içinde bulunduran Ramazan ayına hazırlanmanın, kendimize çeki-düzen vermenin, muhasebe yapmanın, tövbeye koşmanın, gün ve geceleridir. Kameri aylardan peş peşe gelen üç ay olan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Müslüman halkımızın ortak hafızasında “üç aylar”dır. Sahte kutsallardan kurtulup kendi mukaddeslerimizle buluşma günleridir. Modernizmin, paganizmin, egoizmin tasallutundan kurtulduğumuz günlerdeyiz.

Bütün benliğimizle, aile ve komşularımızla, mahallemiz ve şehrimizle, ülkemiz ve gönül coğrafyamızla manevi coşkuyu daha yoğun yaşadığımız, günahlarla sarsılan varlık âlemimizi ve kalbimizi yeniden imar ettiğimiz günlerin gecelerin geliş müjdesi olsun. Nefis muhasebesi yaptığımız, ibadet ve taate, tövbe ve istiğfara, hayır ve hasenata, iyilik ve güzelliklere daha fazla yöneldiğimiz rahmet, mağfiret, arınma ikliminin girişidir üç aylar. Bir toparlanış, arınış ve direniş, muazzez bir silkiniş, diriliş ve herkese ruh üfleyici, herkesi kendine getirici, yol gösterici derin bir manevi havayla buluştuğumuz günlerdir, gecelerdir. Üç aylardan Recep ve Şaban, bizleri ruhen ve bedenen ramazana hazırlar. Bu sebeple Resul-i Ekrem Recep ayı girdiğinde, “Allah'ım! Recep ve Şaban'ı hakkımızda mübarek eyle, bizi ramazana ulaştır!” diye dua etmiş ve üç ayları sevinçle karşılamıştır.

Bize manevi derinliğinde arınma ve bağışlanma fırsatı sunan bu mübarek gün ve geceler, hayatımızda kalıcı değişiklikler meydana getirmediği müddetçe tam anlamıyla idrak edilmiş sayılamaz. Bu sebeple ibadetlerimizde, ahlaki yaşantımızda, sosyal hayatımızda istikrar ve istikametin önemli bir husus olduğunu bilmeli, her ayı ramazan, her gün ve geceyi Kadir, her nefesi son nefes gibi yaşamaya gayret etmeliyiz.

Dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine; sevgiyi, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmalı, yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeli, onlara yardım elimizi uzatmalıyız.

Bu mübarek aya yaklaştıran bu hazırlık aylarının değerlendirilmesini ihmal etmeyelim. İnternet ağının hepimizi sardığı, ışıltılı ve pırıltılı âletlerin esaretinden kurtulalım. Bu ‘üç aylar'da kulluk şuurunu gerçekleştirelim. Rabbimizin ilâhi lütuf zamanları olarak bahşettiği, duaların kabulüne ve günahların affına vesile kıldığı üç ayların manevi ikliminden istifade edelim. Allah'a kul olmak, sadece belli vakitlere mahsus değildir. Yılın hangi ayı, hangi günü ve hangi saati olursa olsun kulluk bilinciyle geçirilen her ânımız kıymetlidir. Dünya ve ahiret saadeti, Cenâb-ı Hakk'a iman eden, sadece O'nun rızasını gözeten ve her ânını salih amellerle bereketlendirenlerin olacaktır. Muhasebe, akıl nimetinin sahibi insanoğlu tarafından hayatın bütün safhasında yapılması zorunludur. İyi bir muhasebe (oto kontrol veya nefs muhasebesi) fert ve toplum, hatta ülke ve dünya çapında nice sağlıklı adımların atılmasına yardımcı olacaktır. Eksiklikleri tesbite ve bilinmeyenleri keşfe götüren bu yol, başkasında eksik ve ayıp aramaya fırsat da bırakmaz. Bu sebeple, bir saatlik tefekkür nice yılların nafile ibadetine denk kabul edilmiştir. Muhasebe, insana kendini seyretme imkânını sağlayan şeffaf ayna mesabesindedir. Bu iş, din, akıl ve vicdan gibi üç temel ölçünün kabul ettiği prensipler çerçevesinde yapılmalıdır.

Günahlarımızı küçük görmeyip, kime karşı işlediğimize bakacağız. Nimetleri küçük görmeyip, onu bize gönderenin büyüklüğünü düşüneceğiz. Bütün mübarek gün, gece ve aylarda Rabbimizin bizlere âdeta nida ettiğini düşüneceğiz. “Affını isteyen yok mu, Affedeyim. Rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. Dertli yok mu, istesin ona derman vereyim. Hasta olan yok mu, istesin ona şifa vereyim. Sıkıntısı olan yok mu, istesin sıkıntısını gidereyim.”

Tertib-i İlahi elimizden tutmuş, bizi, hidayet ve istikamet üzere rahmet mecralarının bir kenarına götürmüş. Şükürden aciziz, ama bu halin şuurunda olmaya, mazhar kılındığımız nimetleri veren Rabbimizi unutmayalım. Bunca himaye ve lütuf sonrasında gafletten büyük bela olmaz. Mazeretimiz yoktur. Gafletten kurtulmanın, Allah'a kullukta şuurlanmanın gün ve gecelerinde bulunuyoruz.

Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Hatanın, günahın, kusurun, itirazın, hâyasızlığın küçüklüğüne bakmayın. Hata, günah, kusur, itiraz veya hâyasızlık işlediğinizde, kime isyan ettiğinize bakın” buyurdu. Günümüzde yaygınlaşan seküler hayat anlayışı toplumdaki eski dayanışma ve kaynaşmayı son derece etkiledi. Akrabalık, komşuluk arkadaşlık ilişkilerimiz, çok zayıfladı. Sabır, şükür, kanaat gerektiren bir imtihan/sınav dünyasındayız.

Günümüzde “örnek Müslüman” olma şartlarını taşıyan şahsiyetler oluşturmaya bu toplumun o kadar ihtiyacı var ki! İnsanımız ümitsiz, tedirgin, bunalımlı, yorgun, yalnız, gâyesiz. Haliyle, kaaliyle, ahlakıyla, itikadıyla, ameliyle, muamelâtıyla “üsve-i hasene” olmasıyla. Dillerin susup hallerin İslam'ı konuştuğu “Ahlak-ı Muhammediye”yi sosyal hayata hâkim kılan örnek insan! Örnek Müslüman!

Bu milletin sosyal dokusu. Kendi fıtrat ve asliyetinin dışında başka hiçbir bünye ile bağdaşmaz

Bu mübarek gün ve gecelerde ‘imanla gitme'mize mâni olan her türlü ‘sekülerleşme faaliyetleri'ne karşı dikkatli olalım. İmanlı insanların istikameti mutlaka “Kur'an ve Sünnet”tir. Bu zedelenemez. Yaşadığı hayat tarzı din haline getirilemez.

Rabbim bizleri, düşmana karşı celalli, Mü'minlere karşı müşfik, vefalı ve fedakâr kullarından eylesin...

Yaşar Değirmenci \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara