Dolar

42,7230

Euro

50,0575

Altın

5.931,98

Bist

11.311,95

Devrim Şiirleri Gecesi

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-29 11:52:00

Devrim Şiirleri Gecesi
Ayıptır söylemesi, ben bazen şiir yazarım. Varlık dergisi, ağustos sayısı için “Yazarın Bakışıyla Ergenekon Davası ve Askerî Darbe Girişimleri” başlıklı bir anket hazırlıyor. Bana da gönderdiler soruları. Bir tanesi şöyle:

“Türkiye’de aydınlarla askeriyenin tarihsel bir ittifakı var. Bu durum 12 Mart, 12 Eylül gibi dönemeçlerde kırıldı. 28 Şubat’tan sonraysa bazı aydın ve sol çevreler askerin girişimlerine destek vermeye başladı. Böyle bir ittifakın oluştuğunu düşünüyor musunuz, olmalı mı?”

Soruların Özdemir İnce’ye de gönderildiğini mail mesajının tepesindeki “gönderilenler” listesinden görünce, aynı cümlede “mağara adamı” ve “Özdemir İnce” ifadelerini kullanma fırsatını tepmek istemedim, soruları cevapladım.

Ne cevap verdiğimi uzun boylu anlatmayayım. Kısaca, “Evet, aydınlarla askeriyenin ittifakı oluştu, ama zaten hep vardı. Hayır, olmamalı” şeklinde özetlenebilir.

“Hep vardı” derken, örnek veremedim kısa bir anketi cevaplarken. Burada vereyim.

Tesadüf bu ya, geçenlerde eski gazeteleri karıştırıyordum. Gözüme çarptı, 25 Temmuz 1960 tarihli Ulus gazetesinin baş sayfasında bir manşet: “Devrim Şiirleri Gecesi yapıldı”. Manşetin altında bir spot: “Toplantıda Milli Birlik Komitesi üyeleri ve şairler hazır bulundular.”

Konuya aşina olmayan okurlar için tercüme edeyim: “Devrim”, 27 Mayıs darbesi demek; baktığım gazetenin tarihi de darbeden iki ay sonra. “Milli Birlik Komitesi”, darbeci subaylar demek. Peki, “şairler” ne demek? Örneğin, Behçet Kemal Çağlar, şair.

Gazetenin haberine göre, gecenin birinci bölümünde “Behçet Kemal Çağlar konuşmuş ve inkılap hareketinde sanatçılarımıza büyük işler düştüğünü söylemiştir”.

Çağlar, kendisini tanıttığı bir yazısında şöyle der: “Anayurt gibi Atatürk’ü de yakından tanımak talihim var; bazı mısraları sofrasında yazdığım oldu.”

Nasıl mısralar örneğin? Şöyle:

“Atatürk! Burçlarında bekliyoruz biz nöbet;
Bizce birdir seninçin yaşamak, ölmek; emret!
Emret: Kanı çekilmiş damarlarla dolaşalım;
Bir an senin izinden saparsak kahrolalım...”

Mısraların edebî değerini isterseniz hiç tartışmayalım. Ama bir şairin, Ebedî Şef’e hitaben “Emret! Emret!” diye çırpınması, uğruna ölmek istemesi, “aydın” ile “emir eri” kavramlarının birbirine karışmış olduğu hissini uyandırıyor bende.

Aynı gece, Çağlar’ın ardından Milli Birlik Komitesi üyesi Alparslan Türkeş bir konuşma yapmış. Evet, bildiğiniz Türkeş; darbeyi sabah radyolardan halka duyuran davudî sesin sahibi, Türk faşizminin başbuğu Türkeş. Şöyle demiş: “Türkiye’de yeni bir devir başlamıştır. Bu, yükseliş, kalkınış, şahlanış devridir. Bu devrin, bu kurtuluş hareketinin öncüsü, ışığı Türk sanatçıları olacaktır.”

Ve gecenin ikinci bölümünde “birçok şair devrimlere dair şiirlerini okumuşlardır”. (Bu şairlerin kim olduğunu çok aradım, bulamadım. Bir bilen bana da bildirirse, müteşekkir olurum.)

O gece Alparslan Türkeş’in ardından şiirlerini okuyanlar gibi, bugün de Türkiye’nin yükseliş, kalkınış, şahlanış devrine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önderliği ve koruması altında gireceğine inananlar var. Çok değil, ama var. Behçet Kemal Çağlar’ın çocukları hâlâ aramızda.

Örneğin, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Harp Akademileri’nde konuşurken herhangi bir üniversite birinci sınıf öğrencisi gibi Weber’den bir iki alıntı yapması üzerine, köşeyazısına “Genelkurmay Başkanı’ndan entelektüel ders” başlığını atan Özdemir İnce kimin çocuğudur sizce?

İnce, Çağlar kadar talihli değil. Atatürk’ün sofrasında mısralar yazamamış. Ama mısralarını Ulu Önder’in fotoğraflarına bakarak kaleme aldığını tahmin edebiliriz. Bir başka köşeyazısında şöyle yazıyor çünkü: “Milliyet Gazetesi çok önemli bir girişim yaptı. Gazetede yayınlanan habere göre: Bugüne kadar Atatürk’ün gün ışığına çıkmayan fotoğrafları, Milliyet okurlarının özel arşivine sunuluyor... Ben Milliyet Gazetesi’nin Cumhuriyetçi girişimini bu satırlarla kutlamak istiyorum.” Sesi heyecandan titriyor adeta: “3 bin 500 fotoğraf arasından seçilen 100’den fazla fotoğraf.. lüks kuşe kâğıda basılarak kitaplaştırılmış.. bu özel kitap, 29 kupon biriktiren okurların evine ulaştırılacakmış.”

Aydınlar ve şairler söz konusuyken Özdemir İnce’yi gündeme getirmeme şaşıranlarınız olabilir. Lütfen saçmalamayın! İnce’nin aydın olduğunu çok sağlam kaynaklardan teyit etmiş bulunuyorum.

Kendisi de önemli bir aydın olan Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya, “Türkiye’nin övünç duyduğu bir aydın, şair ve yazardır Özdemir İnce” demiş.

Türkiye “Komünist” Partisi ise, “Özdemir İnce de hemen her gün, bu bağlamda değerlendirilebilecek ve üzerinde düşünülmesi gereken değerli yazılar kaleme alıyor” demiş.

Türkiye’de aydınlarla askeriyenin tarihsel bir ittifakı var mı? Var. Türkiye’de “aydın” kelimesinin tanımını yeniden düşünmeye gerek var mı? Var.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Gece hesabından 60 bin TL kredi çekildi, banka kusurlu bulundu

Haber Ara