Geçtiğimiz hafta “Kadına Karşı Şiddeti Önleme” konusunda, KSGM, BM Nüfus Fonu ve İçişleri Bakanlığı’nın birkaç yıldır birlikte yürüttükleri bir projenin yeni bir aşamasında çeşitli illerden emniyet görevlileri ile bir aradaydım. Farklı kıdem ve görevlerde bulunan polislerin genel düzeyi ile konuya gösterdikleri hassasiyet gerçekten memnunluk verici bir durumdaydı. Demek ki oluyor! Demek ki, bir meseleyi ciddiye alıp, çözülmesi gereken bir sorun olarak belirleyip, bütçe ve zaman ayırıp, işin uzmanlarıyla bir araya gelirseniz, meşhur deyimiyle “helva” yapabiliyorsunuz. İnanın böyle emekle, istekle ve doğru malzemeyle pişirilen bir helva tadından yenmiyor.
Şiddet mağdurlarına karşı polisin görevi ilk başvuru yerlerinden biri olan karakollarda başlıyor. Buraya başvuran mağdurların-ki çoğunlukla kadınlardan oluşuyor- başvurularının resmi kayıt altına alınması bile çok önemli bir gelişme. Daha önce size bu köşede aktardığım gibi yaklaşık iki yıl önce bizzat şahit olduğum bir başvuru olayında, polisler karakola götürdüğüm kadını kabul etmek istememişlerdi. Tatlı sert bir üslup kullanarak, kadını hiçbir işlem yapmadan evine geri dönmeye ikna etmeye çalışmışlardı. Ancak yurt genelinde “40 bin” polise verilen bu eğitim sayesinde, kadınlara iyilik gibi görülen bu ikna- barıştırma-evine geri gönderme gibi davranışların aslında pek çok durumda iyilik olmadığı anlaşılmış durumda. Çünkü polisler artık bu tür müdahalelerin, hem kadınların yasal haklarını kullanmalarını engellediği ve hem de kadınların maruz kaldığı şiddetin yaptırımsız bir suç olarak sürmesini kolaylaştıran sonuçları olduğunu biliyorlar. Sadece bunları değil, kadınlarla erkekler arasındaki adaletsiz güç dağılımının, eşitsizliklerin kadınların maruz kaldığı şiddeti kolaylaştıran, normalleştiren ve neredeyse bir tür kader haline getiren sonuçları olduğunu da biliyorlar.
Sadece polisler değil, yargıçlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları da, ilgili bakanlıklar arasında yapılan protokoller sonucu bu tür eğitim çalışmalarına katılmaktalar. Şimdiye kadar 250 yargı mensubu (Aile Mahkemesi hâkimleri ile Cumhuriyet savcıları) konuyla ilgili mevzuat ve yaklaşımlara ilişkin farkındalık ve duyarlılığının arttırılması amacıyla düzenlenen eğitim çalışmalarına katılmış durumda. Ancak 40 bin polise karşılık sadece 250 yargı mensubunun bu çalışmalara katılmış olması, yargı mensuplarıyla ilgili protokolün daha sonra imzalandığı gibi makul bir açıklamaya dayansa da, önemli bir eksikliğe de işaret ediyor. Umarız bu sayı bir an önce artar da, şiddete karşı adaletin mekanizmalarına ihtiyaç duyan kadınlar önemli bir güvenceye kavuşmuş olur.
Star
Yorum Yap