AK Parti’nin gündeme getirdiği Anayasa değişikliği tasarısını olumlu bulanlar, sebep olarak içeriğindeki bazı hususları gösteriyorlar. Diyorlar ki: “Anayasa Mahkemesi üyelerinin TBMM tarafından atanacak olmasını olumlu karşılıyorum” ya da “12 Eylül darbecilerinin sembolik de olsa yargılanmasıyla ilgili bir madde bulunmasını destekliyorum”, “Askerin de normal vatandaşlar gibi yargılanabilecek olmasını destekliyorum” vs. vs. Liste böylece ama içerikle son derece ilişkili şekilde uzayıp gidiyor.
Yine sokak röportajlarında, Anayasa değişikliğini desteklemediklerini söyleyen vatandaşların, aynen muhalefet partileri gibi içeriğe dair hiçbir gerekçe göstermemesi, hükümete güvensizlikten dem vurması ilginç bir durum. Merak ediyorum, içerikle gerçekten hiç ilgilenmedikleri için mi, yoksa içerikle aslında mutabık olukları için mi, içeriğe hiç değinmiyorlar?
Adeta bir dejavu gibi, son cumhurbaşkanlığı seçiminde oluşturulan havayla yeniden karşı karşıyayız: “Bu hükümet Anayasayı değiştiremez!”
Kusura bakmasınlar ama bu boş meydan okumayla, ancak kendi yandaşlarını ikna edebilirler. Çünkü “Bu hükümet Anayasayı değiştiremez!” demenin, aslında bu Hükümeti iktidara getiren oy sahiplerinin siyasal tercihlerini bel altı vuruşlarla etkisiz hale getirmek anlamına geldiğini vatandaş çok iyi biliyor. Bu yüzden, AK Parti’ye oy verenlerin kendi iradelerine karşı girişilen bu “darbe”lerden etkilenmeyecekleri de gün gibi ortada. Ancak partinin kendisi bu fırtınadan hasarsız çıkabilecek mi, orası pek belli değil.
İsmet Berkan Radikal’de AK Parti’nin ileri gelenlerinin “bir uçurum kenarı” siyaseti yaptığını yazmış. Doğru, karşılıklı restleşmelerin sertliğine ve keskinliğine bakıldığında, haklı bir tespit. Ancak bu siyaset tarzını hiçbir “itilmişlik” olmadan, AK Parti’nin kendi tercihiyle ürettiği bir tutum olarak tasvir etmek de bir haksızlık kanımca. Hepimizin bildiği ve yüzlerce kanıtın ortaya koyduğu gibi, AK Parti iktidara geldiği günden beri “statükonun yararlanıcısı güç odakları” tarafından uçurumun kenarında siyaset yapmaya mecbur edilmiş bir partidir. AK Parti’nin en büyük başarısı da, itildiği bu dar ve tehlikeli alanda, siyaset yapmak için son derece olumsuz koşulların varlığına rağmen, siyaset yapmayı becerebilmiş olmasıdır.
Bu yüzden Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi bu son tasarıda da, gerginliğin faturasının AK Parti’ye çıkarılmasını insafsızlık olarak görüyorum. Uzlaşmanın, yumuşamanın hep AK Parti’den beklenmesi de bir haksızlık! İçeriğinde hiçbir sakınca görmedikleri (görmüş olsalardı yer gök inlerdi çünkü) bir Anayasa değişikliği teklifini dahi kabul etmemek, darbe hükümetlerine bile layık görülen yetkiyi vatandaşın oylarıyla iktidara gelmiş bir partiye layık görememek de neyin nesi?
Muhalafetin demokrasiye artık alışması gerekiyor!
Star
Yorum Yap