Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım anlattı: İlde genel müdürün de katılımıyla, branşla ilgili sorunların müzakere edildiği bir toplantı yapılıyor. Toplantının sonuna doğru, öğretmenlere söz hakkı verilerek görüşleri soruluyor. Arkadaşım ve bir başkası (yani iki kişi) söz alarak alanla ilgili birkaç sorun sıralıyorlar. Genel müdür teşekkür ediyor ve toplantıyı bitiriyor. Ancak bu iki öğretmen ertesi gün, okulunun bağlı olduğu ilçe milli eğitim müdürü tarafından okul müdürleriyle birlikte ilçeye çağrılıyorlar ve azarlanıyorlar. Neymiş efendim, genel müdürün huzurunda hiç kimse konuşmazken, bunun ilçesinin öğretmenleri söz alıp görüş beyan etmişler! Ne gerek varmış! Genel Müdür bilmiyor muymuş? Akıl vermek bunlara mı düşmüş? Vs. vs.
Durumun vahametini görüyor musunuz? Böylesi bir makam mevki budalalığıyla nasıl başa çıkılabilir acaba? Bu budalalık maalesef daha çok küçük mevkilerde bulunanların duçâr olduğu bir illet. Bu tip insanların kendi aralarındaki muameleleri, birbirlerine hitapları, amirlerine ve memurlarına karşı hitapları, iş yapma biçimleri gerçekten komedi filmlerine konu olacak cinsten. Tez elden pek çok idarecinin, hiyerarşi, otorite, yönetişim ve iletişim gibi konulardaki yeni yaklaşımlardan haberdar olacakları hizmet içi kurslardan geçirilmeleri gerekiyor diye düşünüyorum.
Eski bir bakanla yaptığım bir seyahatte şahit olduğum olaylar da beni fazlasıyla bunaltmıştı. Sayın Bakan’ın sürekli önden yürümesi ve arkadaşları da olsa diğerlerinin arkadan gelmesi tuhaf bir teamül. Benim gibi bu tarz teamüllere aşina olmayanlar, olunca da hoşlanmayanlar için kolay katlanılır şeyler değil. Ayrıca, sürekli bir ihtiram ve aşırı hürmet halinin hiç bir doğallığı yok. Uzun el sıkma, saygılarını bildirme kuyrukları, dönüş yolunda talep, rica kuyruklarına da dönüşebiliyor. Bu kadar abartının bakan için de fazla olduğuna şüphe yok ancak bu alışkanlıkları kırmak da hiç kolay değil.
Demokrasiyi, 12 Eylül zamanında yapılmış yasalarla rehin alan büyük bürokratların elinden henüz kurtaramadığımız için, kurumsal demokratikleşme meseleleriyle yeterince uğraşamıyoruz. Ancak bazı mücadelelerin geç kalmaması gerekiyor. Her kurumun demokratikleşmesi üzerine kafa yorulması ve çözüm önerileri üzerinde düşünülmesi, tartışılması gerekiyor. Çünkü bu tartışmalar zaten zaman alıyor.
28 Şubat döneminde şahit olduğumuz pek çok çarpıcı durum, bu yeni dönemde ortaya çıkan pek çok sıkıntılı yapılanma, darbe odakları, bunların sivil işbirlikçileri vs. bu ülkede hepimizin selameti açısından demokratikleşmeden başka bir çaremiz olmadığını gösteriyor.
Star
Yorum Yap