Yeni başlayanlar için Dink cinayeti
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-24 07:33:45
Hrant Dink cinayeti üzerine Devlet Denetleme Kurulu'nun raporu konuyu gündeme taşıdı.
Mahkemenin 'örgüt yoktur' kararının karşılaştığı tepki ve DDK raporu dosyanın yeniden ele alınma umudunu doğurdu. Bu vesile ile cinayette adı geçenler hakkında hafıza tazelemekte fayda var.
İstanbul'daki özel yetkili cumhuriyet savcılığının artısı, Trabzon'daki güvenlik birimleriyle ilgili 11 maddelik kapsamlı suç duyurusu. Bugünlerde bazı yazarların ileri sürdüğü gibi savcılar, MİT konusundaki hassasiyeti bu konudan esirgememiş. Selim Berna Altay ve Fikret Seçen'in suç duyurusuna Trabzon savcılığı soruşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Dink ailesinin avukatlarının çabası da sonuçsuz kaldı. Rize Ağır Ceza Mahkemesi de itirazı reddederek soruşturmanın önünü kapadı. Savcıların hatası iddianame hazırlandığında örgüt vurgusunun yeterince güçlü yapılmamış olması. Hafifletici sebep ise Ocak 2007'de Dink öldürüldüğünde henüz Ergenekon'la ilgili gelişmeler yaşanmamıştı. Haziran 2007'de Ümraniye cephaneliğinin bulunmasından sonra bazı şeyler netleşti. Savcılık daha sonra Ergenekon'la irtibatı ihtiva eden mütalaa sundu, ancak somut bağlantılar üzerine gidilemedi. Mahkemeye 15 Aralık 2010'a kadar Erkan Çanak'ın başkanlık ettiğini unutmamalıyız. Soruşturmanın genişletilmemesi eleştirilerinin büyük kısmını o döneme yüklemek gerekiyor. Çanak, bir uyuşturucu çetesiyle irtibatı gündeme gelince emekliliğini istemişti. Emniyet İstihbaratı süreçte en çok tenkit edilen birim oldu. Trabzon İstihbarat Şubesi bir yıl önce Yasin Hayal ve örgütünün niyetini kayıt altına almıştı. İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'ti. Örgüte sızılmış, bilgi elde edilerek hem Ankara hem de İstanbul'la paylaşılmıştı. İstihbarat Şube müdürü, İstanbul'daki muadilini aradığını ve bilgiyi şifahi olarak da ilettiğini söylüyor. Akyürek'in Ankara'ya tayininden sonra gelen Reşat Altay'ın döneminde muhbir Erhan Tuncel ile iletişim sorunu yaşanıyor ve 'yardımcı istihbarat elemanı' konumuna son veriliyor. Bu önemli bilgiye daha önce ulaşmış birim olarak arkasının getirilmemesi önemli soru işareti. Gelelim Ankara'ya. İhbar yapıldığında İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, C Şube Müdürü ise Ali Fuat Yılmazer. Ankara, iller arasında bilginin akışının sağlamasını yapan bir kontrol mekanizması. Bilginin İstanbul'a ulaştığı teyidinden sonra İstihbarat Değerlendirme Projesi adlı ana arşiv sistemine kaydı yapılıyor. Bu işlemlerin hiçbirinde Yılmazer'in imzası yok. Çünkü Uzun'la birlikte yurtdışı görevine gitmiş. Emniyetin üçüncü ayağı İstanbul da eleştirilerden nasibini aldı. Gelen bilginin gereğini yapmamak ve Dink'i korumamak en önemlisiydi. Nedim Şener, İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'i savunurken 'O yıl imza attığı 25 bin 540 imzadan biriydi, hatırlamaması normaldi.' diyor. Bütün yazışmaların Ankara'dan geçtiğini düşünürsek o 25 bin 540'ın da içinde bulunduğu birkaç yüz bin evraktan bahsediyoruz. Ve Şener, Güler'i muaf tuttuğu işten dolayı yüzbinlerce yazının geçiş noktası olan Ankara'yı suçluyor. İşin ilginç yanı Güler ve Yılmazer aynı sahte liste ile 'F tipi' olmakla suçlanıyor. Birini Şener gibilerin nazarında tu kaka, öbürünü badem gözlü yapan, Yılmazer'in hasbelkader Ergenekon soruşturmalarında görev yapması. Belki Güler görevde kalsa aynı suçlamalara muhatap olacaktı. Jandarma, eleştirinin ötesinde suçlamaların hedefi oldu. Zira suikast bilgisini almasına rağmen kayıtlara geçirmemek, ilgili mercilere iletmemek ve polis bölgesi dışında yaşayan örgütü çökertmemekle suçlanıyor. Cinayet ortaya çıktıktan sonra ise delil karartmak ve yargıyı yanıltıcı bilgi ve belge üretmek de diğer cürüm atıfları.
Milli İstihbarat Teşkilatı, en az hasarla atlattı. Hem de İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz'ın valilikte Dink'i tehdit ettiği iddialarına rağmen. Dink tehdit, yetkililer uyarı diyor. Uyarı da olsa Dink neden korunmadı? MİT'le ilgili soruşturmalar zaman aşımına takıldı. Trabzon MİT görevlisi olduğu iddia edilen İhsan Kasap'la ilgili ilerleme sağlanamadı. 2003'ten itibaren misyonerlik ve Pontosçuluk tehdidi altında olduğu gerekçesiyle MGK bölgeyi yakın takibe almışken MİT'in ortalarda olmaması akla yatmıyor.
Dink cinayeti siyaset ve hukukun namus davası. Bunu çözmeden hukuk devleti olduğumuza inanmak ham hayal.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap