Dolar

42,8413

Euro

50,6521

Altın

6.170,58

Bist

11.371,09

Mensuplarına adalet dağıtamayan yargı

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-15 05:03:00

Mensuplarına adalet dağıtamayan yargı

Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı yargı reformu da biraz sele kapıldı. Henüz Meclis açılmadığından tartışmaların yeniden başlaması için yeterli zaman var.

Erkler arasındaki dengenin dayanak noktası diyebileceğimiz yargının ferdi haklar konusundaki işlev de göz önüne alınınca meselenin ehemmiyeti iyice tebarüz ediyor. Yargıyı bir iktidar aracı olarak görenler bu konudaki her girişime mevzi kaybı endişesiyle yaklaşıyor. Yargıtay başkanının itirafıyla biriken bir milyona yakın dosya ve her yıl bunlara eklenen 200 bin yeni dosya bile tek başına faciayı özetlemeye yetiyor. Yargı camiası bu haliyle adaletin değil adaletsizliğin aracı haline gelme riski taşıyor.

Tartışma, yakın zamandaki sıcak çekişmenin de etkisiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerine odaklanıyor. "Kurulun, ideolojik yaklaşımları ve devletçi refleksleri adil davranmasını engelliyor" eleştirilerine, Ergenekon savcı ve hakimleriyle ilgili girişimler de eklendi. HSYK'nın tavırları, adliyeyi kendi mensupları arasında dahi adaleti dağıtamayan bir kuruma dönüştürüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla tescil edilen bu adaletsizlik, üzücü olduğu kadar utandırıcı bir durum. Topyekün bir düzeltme gerekliliği kadar işe HSYK'dan başlanmasının kaçınılmazlığı da ortada. Tayin ve terfi gibi kariyer planları bir yana Ferhat Sarıkaya örneğinde olduğu gibi ekmek parası tehlikede olan hakim ve savcının adalet dağıtmasını beklemek fazla iyimserlik olur. Bunca olumsuzluğa rağmen büyük çoğunluğun fedakâr çabası her türlü takdiri hak ediyor. Balığın baştan kokmasını engellemek için HSYK'nın demokratik ve adaleti önceleyen bir yapıya büründürülmesi lazım.

Durum tespitiyle birlikte (İsterseniz siz buna hasar tespiti de diyebilirsiniz) teklifleri şöyle sıralayabiliriz: Kuruluşu ve çalışma şekliyle HSYK demokratik olmaktan çok uzak. Demokratik olmanın önemli ölçüleri seçim şekli ve çoğulcu temsil. Bunların ikisi de maalesef yok. Haklarında hayati kararlar verdikleri tabandan tamamen kopuk, yüksek yargı ile birbirini seçen bir fasit daire ile karşı karşıyayız. Ankara'da iktidar mücadelesi veren bir kast oluşuyor. Yer yer paylaşım, bazen de mücadele şeklinde cereyan eden iktidar oyununda mevzi korumak adına kendi mensuplarını kurban vermekten çekinmeyen bir kast bu. Ferhat Sarıkaya ve Sacit Kayasu kararları bunun en tipik örnekleri. Son atama krizinde Ergenekon hakim ve savcılarıyla ilgili girişim de bardağı taşıran damlalar oldu. Yargı mensupları için teminat oluşturması ve tarafsız vazifenin güvencesi olması gereken kurul, devam eden yargılamaya müdahale etmekten çekinmedi. Hatta o kadar ileri gidildi ki sanık vekili yakıştırmalarına zemin hazırlandı. Bu uğurda anayasa ihlalleri ve yetki gaspları göze alındı. Her şerde bir hayır vardır denir ya, işte o krizin faydası da bu oldu. Reform ihtiyacının aciliyeti göz önüne serildi. Yüksek yargının HSYK'ya üye seçim şekli ayrı bir garabet ve çoğulculuğun önündeki büyük engel. Basit çoğunlukla yapılan seçimler hep aynı yorum, içtihat veya kliğin kazanmasıyla sonuçlanıyor.

Kurulun denetlenebilir olmaması en büyük eksiklik. Kararlarını kendi dışında bir heyetin denetlemesiyle aşılabilecek bir sorun. Denetlemeyle karıştırılan diğer bir eksiklik ise hesap verebilir olmak. Adına yetki kullandığı halka, bütün erkler gibi yargı da hesap vermelidir. Devlet cihazını halk adına ve ondan aldığı yetkiyle çalıştıran yürütme ya da yasama faaliyetini icra eden parlamento aracılığıyla bu ilişki sistemleştirilebilir. Halktan bağımsız yargı talebi tutarsız ve dünyada emsali yok. Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya Meclis'in üye seçmesi yargıdaki hem temsil zaafını hem de hesap verebilirlik açığını telafi edebilir.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Bin yıllık Türk kültürünün izlerine Tomarza'da rastlandı

Haber Ara