Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını eleştirdi. "Dolardaki artışı tesadüfi bulan Davutoğlu da zırvalamayla meşguldür" ifadesini kullanan Bahçeli, şu görüşleri savundu:
"Çelimsiz ve çeyrek Başbakan, siyasi ve ekonomik göstergeleri tersine çevirmek için muazzam bir Türkiye karşıtı kampanyanın varlığına dikkat çekmektedir. Davutoğlu'na göre kara propaganda ustaları işbaşındadır. Bizim bildiğimiz bir tek kara propaganda ustası, bir tek de çırağı vardır: Bunlar da Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu'dur.
Madem Türkiye karşıtı kampanya var idiyse, Davutoğlu apar topar, üstelik ABD yönetimine bile haber vermeden New York'a niye gitmiştir? Sermaye çekmek, iş adamlarını davet etmek için el açmasını, etek öpmesini, yardım dilenmesini nasıl izah edecektir? Başbakan beyhude yere çırpınmaktadır, zira inandırıcılığı sıfırın altındadır.
Erdoğan'dan yediği çalımlarla defalarca ters köşeye yatan, saraydan kumanda edilen Davutoğlu iflas etmiş bir siyasetçi olup Başbakanlık makamından fiilen ve ahlaken düşmüştür."
Öngörülebilir olmayan, geleceği muammaya teslim edilen hiçbir ülkeye yatırım amaçlı yabancı sermaye gelmeyeceğinin altını çizen Bahçeli, "Anayasa'nın askıda olduğu" Türkiye'nin, ekonomik olarak toparlanması ve umut vadetmesinin akla da mantığa da bilime de aykırı olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Demokratik reflekslerin kaybolmaya yüz tuttuğu, muhalefete komploların tertip edildiği, havuz medyasının bin türlü yalanla algı operasyonları düzenlediği bir ülkeye kimsenin ilgi göstermesi beklenmemelidir" dedi.
Türkiye'de "hukuku takan", "Anayasa'ya uyan" kimsenin olmadığını iddia eden Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Erdoğan'ın ceberut tavırlarına, kural, ölçü, yasa ve vicdan tanımayan üslubuna engel olmadıktan sonra ekonomik güvenlik, ekonomik özgürlük, ekonomik rahatlık, ekonomik yükselme nasıl sağlanacaktır? Kurumlara saldıran Erdoğan, yaklaşan ağır ekonomik şartlardan dolayı peşinen günah keçisi aramakta, kendisini dolduruşa getirenlere kanmakta, aklının dibini her seferinde dökmektedir.
11 Mart günü, Merkez Bankası Başkanı tarafından verilen brifingden sonra her şeyin tatlıya bağlandığını açıklayan Erdoğan, döviz saldırısına mihmandarlık yapmaktan dolayı milli vicdanlarda mimlenmiştir. Sonunda her şey tatlıya bağlanacak idiyse, bu kadar karmaşaya, alt üst oluşa ve krize ne gerek vardır?
Dövizdeki fahiş artış Erdoğan için ballı börek olabilir. Dövizdeki tırmanış Erdoğan için kaymaklı kadayıf da sayılabilir. Fakat milletimiz için acı bir diyet, vahim bir eziyet, ateşten gömlektir."
-"Türkiye, şirket değildir"
Türkiye Cumhuriyeti'nin eşsiz fedakarlıkların eseri, göz kamaştıran ve hayranlık uyandıran mücadelelerin emaneti olduğunu söyleyen Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuyla ilgili sözlerini eleştirdi ve Türkiye'nin işletme, şirket veya holding olmadığını kaydetti.
Bahçeli, şunları anlattı:
"Türk devlet geleneğinde kara odaklanan, karı önceliğine alan, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından dolayı yalnızca malvarlığıyla sorumlu bulunan anonim şirket özelliği yoktur, olmamıştır. Devlet şirket gibi yönetilemeyecektir.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunu tamamen unuttuğundan, aklına ne eserse, dilinin acuna ne gelirse fütursuzca söylemektedir. Geçtiğimiz hafta sonunda Çanakkale ve Balıkesir'de salon toplantıları, mitingler düzenleyen Erdoğan sonunda içindeki derdi de tavzih etmiştir. Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015 Töreni'nde konuşma yapan bu şahıs, bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye'nin de öyle yönetilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Erdoğan ya ruhen iflah olmaz bir hastalığın pençesindedir ya da aklını ve mantığını yemiş bitirmiştir. Binlerce yıllık Türk devlet felsefesini inkar edercesine konuşan Erdoğan artık çok olmuş, çizmeyi aşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şirket gibi yönetilme hedefi aslında adı konmamış bir yıkımı, itiraf edilmemiş bir rejim değişikliği hazırlığını deşifre etmektedir.
Erdoğan aziz şehitlerimizin mirasını, ecdat yadigarı bu kutlu vatanı paylara ayırıp kimler arasında bölüştürmeyi düşünmektedir? Ve kimin emellerine sözcülük etmekte, kimlere taşeronluk yapmaktadır? Türkiye'nin tarih, millet, toprak ve kültür varlığını; Kandil ve İmralı canisinin gözetim, denetim ve tembihiyle kurulan ihanet borsasında Türk düşmanlarına arz etme hevesi, tarifi olmayan bir ahlaksızlıktır. Erdoğan her şeyi bitirmiş, her görevi yerine getirmiştir de geriye bir tek devleti şirketleştirmek mi kalmıştır? Bu nasıl bir aymazlık, nasıl bir körlük, nasıl bir ucubeliktir?"
-"Meydanı boş buldu"-
Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmeyi sürdüren Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:
"Recep Tayyip Erdoğan, eğer ille de şirket yönetmek istiyorsa, derhal ve hemen aile fertlerinin üzerine geçirdiği bol kazançlı bir şirketin başına geçmeli, ahlaken boş olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamını hukuken de terk etmelidir.
Erdoğan meydanı boş bulmuştur. Erdoğan, gemi azıya almış, ferasetiyle arayı kapanmayacak derecede açmıştır. Türkiye Erdoğan karanlığıyla boğuşmaktadır. Cumhurbaşkanı ettiği yeminleri tamamen çiğnemiştir. Ve içinden geçtiğimiz şu zaman diliminde Türkiye'nin bir Cumhurbaşkanı sorunu doğmuştur.
Çünkü Erdoğan tarafsızlığını bozmuş, muhalefetle siyasi mücadeleye girişmiş, Anayasa'da yazılı görev ve sorumluluklarını kasten göz ardı etmiştir. Türk milleti yasa ve Anayasa tanımaz bu şahsiyetin zulmüyle muhataptır. Artık Erdoğan Anayasa'ya taammüden karşı gelmekten, taşıdığı vazifenin saygınlığını yok etmekten, görevini kötüye kullanmaktan sorumlu ve suçludur.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı bize göre işgal altındadır. Recep Tayyip Erdoğan kuruluş ilkelerine, Cumhuriyet'in esaslarına saldırmaktadır. AKP'nin yan kolu gibi çalışmakta, paralel başbakan, eş genel başkan gibi siyasi faaliyet göstermektedir."
-"İftira ve yalan rekoru"-
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Erdoğan, başkanlık sistemi için meydanlarda iftira ve yalan rekoru kırmaktadır" iddiasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok tehlikeli bir kumar oynadığını savunan Bahçeli, "Öyle kontrolden çıkmış, öyle gözünü hırs bürümüştür ki artık her şeyi kendisi için hak ve meşru görmektedir. Deyim yerindeyse, Türkiye Cumhuriyeti'ni 'Tek taraflı feshettim' dese neredeyse kimseden ses çıkmayacaktır. 'Anayasa'yı kaldırdım'" dese sanıyorum kimseden etkili ve caydırıcı tepki gelmeyecektir" ifadesini kullandı.
Bahçeli, "Böyle giderse Erdoğan'ın Tunus'un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali gibi ülkeden kaçması, yurtdışına çoktan kaçırdığı servetiyle kalan ömrünü tamamlaması hiç kimse adına sürpriz olmayacaktır" görüşünü ileri sürdü.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, AK Parti'den aday adayı olup tekrar başvurusunu çekmesine de değinerek, "Maalesef MİT, sarayın örtülü operasyon aracı, kapalı devre çalışan, siyasi ayak oyunları kurgulayan basit ve mahzurlu bir hafiye teşkilatı haline getirilmiştir. Esad'ın muhaberatı, Erdoğan'ın muhbirleriyle eşitlenmiştir. Türkiye'nin her kurumu, ikbal ve menfaat çeteleri tarafında soysuzlaştırılmıştır. Parti devletinin çatısı örülmektedir. Devlet hafızası 17-25 Aralığın zanlıları tarafından silinmekte, Türk milleti acıklı ve iç yaralayıcı günlere doğru savrulmaktadır. Devlet hayatımızda görülmemiş kanunsuzluklar, örneğine çok nadir rastlanacak edepsizlik ve keyfilikler Erdoğan ve AKP eliyle olağanlaşmış, otomatiğe bağlanmıştır. Davutoğlu ise yetkisiz, etkisiz, itibarsız ve sadece göstermelik Başbakanlıktan öteye geçememiştir" iddiasında bulundu.
-"Çark ustası"-
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kürt sorunu" konusunda "çark ustası" olduğunu öne sürerek, şöyle devam etti:
"Erdoğan, Balıkesir'de sıkıyı görüp yeni bir yalan ve riya atmosferi tesis etmek amacıyla; bizzat mucidi olduğu sözde Kürt sorununu inkar etmiştir. 'Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur' diyen Erdoğan'dır. 'Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumdur' diyen yalancı Erdoğan'dır. 'Kürt sorunu çerçevesinde çalışma başlattık' diyen vicdanı donmuş kişi yine Erdoğan'dır.
Diyarbakır'a gidince Kürt sorunu diyen, Balıkesir'i görünce bunu inkar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın artık yalan makinesi, çark ustası, kıvırma uzmanı olduğu net olarak bellidir. PKK'yı silahlandırıp, moral ve militan takviyesi yaparak iğrenç pazarlık masalarına kurulanlar bunun hesabını iki cihanda da vereceklerdir.
Hiç kimse kurtulamayacaktır. Erdoğan ve AKP milli güvenliğimiz için en az PKK kadar tehdittir. Türk milletine yönelik bitmek bilmeyen tarihi ihanet süreci; Erdoğan, Davutoğlu ve Öcalan'dan oluşan üç temsilcisiyle hiç olmadığı kadar sona yaklaşmıştır. Bu ihanet sürecinin sonuç alması halinde; ortada ne üniter devlet, ne milli devlet, ne Türk milleti kavramı ve birliği kalacak, 92 yıl önce Cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve kurucu değerler sistemi bütünüyle ortadan kalkacaktır. Fakat Milliyetçi Hareket, 1919'un ruhuna sahiptir ve buna izin vermeyecektir."
(Sürecek)