Babacan, NTV ve CNBC-e'nin ortak yayınında soruları yanıtladı.
Türkiye'nin kredi notunda değişiklik bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine Babacan, Türkiye ile ilgili kredi notu değerlendirmelerinde en önemli risk alanı olarak cari açıktan söz edildiğini söyledi.
Alınan makro ihtiyati tedbirlerle cari açığın geçen yıl düştüğünü, bu yıl da petrol fiyatlarındaki azalış nedeniyle düşeceğini ifade eden Babacan, "Dolayısıyla Türkiye'nin kredi notunu olumsuz etkileyen en önemli gösterge hızla iyileşiyor. Böyle bir ortamda Türkiye'nin kredi notunu olumsuz değerlendirmeyi rasyonel kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu. Buna karşın seçime kadarki süreçte Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, jeopolitik konular ve seçim sonrası ile ilgili bazı konuların değerlendirilebileceğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:
"Bu, onların kendi değerlendirmesi ama ekonomik, finansal açıdan baktığımızda, bir yıl öncesi ile bugün arasında eğer Türkiye'nin bir kredi değerlendirmesi yapılacak olursa bu yıl, bir yıl önceye göre çok daha iyi noktadayız. Borcu daha düşmüş, cari açığı daha düşmüş bir ülkeyiz. Enflasyonun da düşüş trendine girdiği bir ülkeyiz. Dolayısıyla olumsuz bir değerlendirme yapmaya çalışırlarsa bu çok suni olur ve kendi kredibilitelerinden kaybederler. Yoksa bizi etkilemez. Bilen biliyor."
- Çözüm süreci
Çözüm sürecinin kredi notuna etkisine ilişkin soruyu da yanıtlayan Babacan, hükümet ve ilgili kurumların güçlü bir cesaret ortaya koymasıyla sürecin iyi noktaya geldiğini vurguladı.
Sürecin halk tarafından da sahiplenildiğinin altını çizen Babacan, "Etnik kökene bakmaksızın hangi toplum kesimine sorarsanız sorun şu anda bu sürecin arkasında çok büyük bir halk desteği var. Zaten o kuvvetli halk desteği bu süreci yolunda tutuyor" dedi.
Sürecin bozulmasından nemalanacak olanların ciddi ölçüde sıkıştıklarını dile getiren Babacan, "Provokasyonlar oluyor, sabotaj girişimleri oluyor ama halkın desteği o kadar kuvvetli ki onlar da bir süre sonra geri adım atmak zorunda kalıyorlar. Bu, güzel bir şey" ifadelerini kullandı.
Kürt kökenli vatandaşların yüzde 80'inin süreci desteklediğini anlatan Babacan, insanların artık huzur ve sükunet istediklerini söyledi.
Babacan, çözüm süreciyle şiddetin ve terörün azalacak olmasının hem Türkiye'nin risk primini düşürdüğünü hem de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin daha cazip bir yatırım yeri olmalarını sağladığını kaydetti.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) Gaziantep'te şube açtığını anımsatan Babacan, "Çünkü o bölgenin potansiyelini gördü. Sürecin getireceği olumlu sonuçları gördü. Şimdiden Avrupa'nın en önemli kurumsal bankası geldi. Güneydoğu Anadolu'daki projeleri finanse etmek için yerleşti. Dolayısıyla bunun ekonomik sonuçlarından çok ümitliyiz" değerlendirmesinde bulundu.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde mini bir Çin potansiyelinin bulunduğunu anlatan Babacan, Bursa'nın potansiyeli ile Şanlıurfa'nın potansiyeli arasında fark göremediğini, 10 yıl sonra Şanlıurfa'nın da Bursa gibi olabileceğini ifade etti.
- "Para basmak reform değil"
Avrupa Merkez Bankasının (ECB) attığı adımların Avrupa'da ekonomik toparlanmayı getirip getirmeyeceğinin sorulması üzerine Babacan, söz konusu adımların gerekli, ancak tek başına yeterli olmadığını kaydetti.
ECB'nin tek başına Avrupa'yı kurtaramayacağını dile getiren Babacan, daha çok para basmakla hiçbir ekonominin kurtulamayacağını söyledi.
Avrupa'da yapısal reformların yapılamadığının altını çizen Babacan, "Para basmaktan kolay bir şey yok. Paranın çoğu elektronik ortamda. 'Çözüm buldum. Nedir? Para basacağım.' En kolay iş o. Bu reform da değil, zor birşey de değil" diye konuştu.
Para politikalarında genişlemenin diğer politika alanları ile bir bütün halinde kullanılırsa işe yarayacağına işaret eden Babacan, "Siz hiçbir şey yapmayın. Kamu borcunu düşürecek tedbir almayın, bütçeye çeki düzen vermeyin, iş gücü ve ürün piyasalarında reform yapmayın, sosyal güvenlikte reform yapmayın. Ondan sonra 'ekonomi düzelmiyor' deyin. Tabii ki düzelmez" dedi.
- "Kurumlarımızın itibarının korunması önemli"
Kurumların güçlü olması ve bunlara güvenin sağlanması konusundaki görüşlerini de dile getiren Babacan, güveni oluşturmanın zaman almasına karşın kaybetmenin hızlı olabildiğine dikkati çekti. Bir ülkenin kurumlarına güven duyulmasının o ülkenin demokrasisi ve istikrarı açısından önem taşıdığını anlatan Babacan, itibarsız kurumların olduğu güçlü bir ülke gösterilemeyeceğini dile getirdi.
Kurumların da kurallar, ilkeler ve prensiplerle oluştuğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
"Biz hep kural bazlı ekonomi yönetiminden bahsettik. Kurumlarımızın her birinin kendi iç yapısını iyi kurmaları, stratejik hedeflerini iyi koymaları gerekiyor. Stratejik hedefler doğrultusunda yapacakları çalışmaları, atacakları adımları mümkün olduğunca kamuoyu ile paylaşmaları ve o paylaşılan hedefler doğrultusunda adım atmaları gerekiyor. Güven ancak böyle oluşuyor. Dolayısıyla bizim kurumlarımızın kapasitelerinin artırılması, kurumlara sağlanan itibarın korunması son derece önemli ki Türkiye güçlü olsun."
(Sürecek)