Dinçer, TÜSİAD'ın "Kadın-Erkek Eşitliği Hakkında Her Şey" adlı kısa film yarışmasının ödül töreninde yaptığı konuşmada, kadın erkek eşitliğinin hem bireysel hem de toplumsal alanda yaşamsal etkileri bulunan bir konu olduğunu söyledi.
Toplumda kadınların çeşitli alanlarda üst düzeyde temsil edildiğine ilişkin örnekler bulunduğunu belirten Dinçer, ancak cinsiyetler arası eşitliğin sağlanmasının genel olarak çok ciddi bir sorun olmayı sürdürdüğüne işaret etti.
Dinçer, kızların eğitime erişimi konusunda ilerlemeler sağlandığını ama bunun sürdürülebilir kılınmasının gerektiğine dikkati çekerek, kadınların işgücüne katılım oranının da uluslararası kıyaslamalara göre düşük seviyede olduğunu ifade etti.
Kadınların ekonomiye katılımının milli gelir artışına, büyümeye, yoksulluğun azalmasına, nesillerin daha sağlıklı yetişmesine, kurumsal yönetimin güçlenmesine katkı yaptığını vurgulayan Dinçer, şunları kaydetti:
"Ülkemiz, ulusal ve küresel ölçekte hedeflerine ulaşmak istiyorsa kadınları yaşamın her alanına eşit bir paydaş olarak katmayı başarmak durumundadır. Ülkemizde kadınların gücünü açığa çıkarmak için olmazsa olmaz koşul, zihniyet değişikliğinin sağlanmasıdır. Hala toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var. Evrensel kabul gören bu kavram üzerinde hala tartışma yaşanmasını, bu kavramın sorgulanmasını bugün de kaygıyla izliyoruz."
-"Parlamentodaki kadın oranımızın önemli ölçüde yükselmesini arzu ediyoruz"-
Dinçer, cinsiyet kavramının biyolojik temelli değil, toplumsal ve kültürel temelli bir kavram olarak kabul edildiğini belirterek, "Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının evrensel olarak kabul gören tanımında üç tamamlayıcı nokta var. Kadınlarla erkekler eşit haklara, sorumluluklara ve fırsatlara sahiptir. Bunlar bir bütündür, ayrılamaz" diye konuştu.
Erkek egemen bakış açısını, "tek taraflı ve demokratik, ekonomik ve sosyal açıdan topyekun gelişmenin önünde bir engel" olarak nitelendiren Dinçer, kadınların erkeklerle eşit konumda yer almalarını sağlamak için öncelikle erkek egemen bakış açısının terk edilmesi gerektiğini vurguladı.
Dinçer, Türkiye'de ev işlerinden dolayı işgücüne katılamayan 11,5 milyon kişi olduğu bilgisini vererek, şöyle devam etti:
"Kadınların ekonomiye daha fazla katılması için okul öncesi eğitim zorunlu olmalı, kreş ve bakım evleri yaygınlaştırılmalı. Tüm bunlar, çözülmesi gereken sorunlar olarak ortada duruyor. Alınacak politika kararları kadınların ekonomiye ve karar alma mekanizmalarına daha çok dahil edilmesini sağlayabilir. Kadınların iş ve aile sorumluluklarını dengelemelerine destek olacak kurumsal mekanizmalar kurulabilir, kurulmalıdır. Yeter ki asıl bu konularda sağlam bir irade sergilensin.
Oysa bu iradenin sergilenmesi gereken siyasette, kadınların temsili maalesef yetersiz. Mevcut tabloyu değiştirmek için etkili olunabilecek bu karar mekanizmalarında kadınların sınırlı temsil edilmesi, görüşlerinin ve ihtiyaçlarının da politikalara sınırlı yansımasına yol açıyor. Önümüzdeki genel seçimlerde, siyasi partilerin aday milletvekili belirleme süreçlerinde eşit temsil ilkesini göz önünde bulundurmalarını diliyoruz. Parlamentodaki kadın oranımızın önemli ölçüde yükselmesini arzu ediyoruz, bekliyoruz."