AA muhabirinin 2014 yılı gerçekleşmeleri ve 2015 yılına ilişkin beklentilerine dair sorularını yanıtlayan Bahçıvan, Türkiye ve dünyanın önümüzdeki birkaç sene güçlü doların etkisi altında kalacağını, buna hazır olunması gerektiğini söyledi.
Dövizdeki en önemli konunun Türkiye'nin finansal istikrarı noktasında oluşturmuş olduğu zeminde, sıkıntıya düşmeyecek bir boyutta ilerlemesi gereği olduğunu vurgulayan Bahçıvan, sürdürülebilir bir kur hedefinin olabilmesinin temelinin finansal istikrardan geçtiğini belirterek, "Türkiye'nin sanayicisi de artık kuru yönetme, farklı enstrümanlar kullanarak bir maliyet veya rekabet avantajı oluşturma noktasında eskisine göre çok daha tecrübe kazanmış durumda" dedi.
ABD'de faiz artırımının er ya da geç karşı karşıya gelinecek bir durum olduğunu vurgulayan Bahçıvan, Türkiye'nin artık beklentileri yönetebilmekte bir tecrübe kazandığını, Türk sanayisinin bu konuda eskisi gibi sadece kadercilikle karşı karşıya olmadığını dile getirdi.
2015 yılının 2014'ten çok farklı olacağını düşünmediğine dikkatini çeken Bahçıvan, hemen hemen aynı dengeler üzerinde bir büyümenin yaşanacağının beklenebileceğini, belki faizlerin ve enflasyonun biraz düşmesinden dolayı iç piyasanın, iç tüketimin biraz daha canlanabileceğini ifade etti.
Petrol fiyatlarının düşmesinin Türkiye'ye enflasyonun düşürülebilmesi mücadelesinde son derece önemli bir fırsat verdiğini anlatan Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti:
"Artı dünyadaki önemli ham madde ve emtia fiyatlarının düşüyor olması da yine enflasyon açısından bizi sevindiren bir döneme girdiğimizin işareti. Bu konular bir avantaja çevrilip ekonomimizin rotası ona göre ayarlanırsa enflasyonda hedeflenen oranlar yakalanabilir çünkü, geçen yıl ve bu yıl enflasyondaki artışın temelinde kurun ani çıkışının önemli bir etkisi vardı ve uzun bir süre kurdan kaynaklanan enflasyon sorununu yaşamak zorunda kaldık. Gelecek yıl en azından daha makul ve daha istikrar kazanmış olan bir kurun da enflasyona 2014'teki kadar bir etki yapamayacağını düşünmekteyiz.
Tarımda da üst üste gelen zor senelerden sonra daha bol bir üretim seviyesinin gelme ihtimali var. Bu da gıdadan kaynaklanan enflasyonda olumluya gidişi arttıran başka bir faktör. 2014'ün ilk aylarındaki baz etkisi yavaş yavaş ortadan kalktıkça enflasyonun 2015'te 2014 kadar umutsuz bir rakam sergileyeceğini düşünmüyorum. Bu konuda daha iyimserim."
- "Ekonomi gündeminin belli bir süre ikinci planda kalması bizi endişelendiren bir konu"
Bahçıvan, Türk sanayisinin en temel finansman sorununun başında ülkenin tasarruf kaynaklarının yeterli olmamasının geldiğini söyledi.
Bunun da ciddi anlamda yurt dışı kaynaklardan borçlanmayı beraberinde getirdiğini belirten Bahçıvan, "Ne yazık ki bu konu ülkemizdeki tasarruf artışı olana kadar da hepimizin ciddi bir problemi olmaya devam edecek. Bunun için de farklı hedging yöntemlerinin, sanayicinin riskini dengeleyebilmesi açısından olmazsa olmaz, en önemli ihtiyaçlarından birisi olduğunu savunuyorum. Bunun için de farklı teşviklerin farklı desteklerin sanayicimizin hizmetine sunulmasının çok büyük katkısı olacaktır" diye konuştu.
2015 yılında dünyada faizlerin Türkiye'ye para girişini engelleyecek kadar aşırı yükseleceğini ve para piyasasının aşırı daralacağını düşünmediğini bildiren Bahçıvan, ancak bunun bu zorluğun 2015'te gelmeyeceği anlamına gelmediğini, bunun için de Türk sanayisiyle ekonomi yönetiminin böyle bir geleceğe kendisini çok daha güçlü bir şekilde hazırlamak zorunda olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin pozitif ayrışmasının petrol fiyatlarının düşmesiyle paralel gideceğini anlatan Bahçıvan, buradaki en olumlu noktanın petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak cari açıktaki gerilemenin olacağını düşündüğünü, ancak sadece buna aldanıp tabloya toz pembe bakmanın da Türkiye'yi orta vadede başka sıkıntılarla karşı karşıya bırakabileceğini ifade etti.
Bahçıvan, 2015 yılına ilişkin gördüğü riskleri şöyle sıraladı:
"En önemlisi Türkiye'nin etrafındaki jeopolitik riskler. Tabii ki bir seçim senesi yaşayacağız. Hükümetimiz son yıllarda her ne kadar seçim ekonomisi politikaları uygulamamış olsa da ekonomi gündeminin belli bir süre ikinci planda kalması bizi endişelendiren bir konu. Çünkü bu dönemler genellikle ekonomik konsantrasyonun kalktığı bir dönem oluyor. En önemli ihracat pazarımız AB'de hala daha tam anlamıyla bir rahatlamanın olmaması ve ciddi anlamda dünyadaki belirsizlikler şu anda Türk ekonomisinin en büyük riski. Ama ben pozitif ayrışma noktalarının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Bütün gelişmekte olan ülkelere göre 2015 yılına girilirken Türkiye'nin daha şanslı bir konumda olduğu söylenebilir.
2015'te yine 2014 seviyesinde bir büyüme olacağını düşünüyorum. Enflasyonun düşmesinden dolayı faizlerde mutlaka bir gerileme umuyorum ki olacaktır. Dövizde de en azından volatilitenin 2014'teki kadar olmayacağı istikrarlı bir kuru göreceğimiz düşüncesindeyim."
- "Faizlerdeki artış doğal olarak dünya piyasasında bir finansman sıkıntısına neden olacak"
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça ise genel olarak kur seviyelerindeki oynaklıkların sanayicileri olumsuz etkilediğini, ocakta Fed'in varlık alımlarını azaltmaya başlamasıyla değer kaybeden TL'nin istikrar kazanmış göründüğünü, 2015 yılında da bu istikrarın devam etmesi durumunda sanayicinin önünü daha rahat görebileceğini söyledi.
AB'deki durgunluğun devam etmesi durumunda ise avronun biraz daha değer kaybedebileceğinin belirtildiğine dikkati çeken Onatça, "TL için ise henüz böyle bir tehlikeden bahsetmek mümkün değil. Ancak, içeride ve dışarıdaki şoklar sebebiyle kurda oluşabilecek büyük dalgalanmalar sanayiciyi olumsuz etkileyebilir" dedi.
Türkiye'de faiz indiriminin epeydir gündemde olduğunu, TCMB'nin son açıklamalarının ise indirimin çok da kısa bir zamanda gerçekleşmeyeceğini gösterdiğini bildiren Onatça, faiz konusunda ülke yönetiminde kafaların karışık olduğunu, zira hükümetin faiz politikaları, büyüme ve enflasyonla mücadele başlığı altında bir zirve planlandığının dillendirildiğini, dolayısıyla faiz indirimi konusunda ekonomi yönetiminde bir mutabakattan bahsetmenin imkansız olduğunu dile getirdi.
Küresel piyasalarda ise faiz politikası denilince herkesin malumu olduğu üzere gözlerin ABD'ye çevrildiğine işaret eden Onatça, sözlerine şöyle devam etti:
"ABD ekonomisinin hızla toparlanması ve özellikle istihdam piyasasındaki olumlu gelişmeler Fed'in faiz artırımına yönelik spekülasyonları artırıyor. Ancak, beklentiler 2015 yılının ortalarından önce bir faiz artışına gidilmeyeceği yönünde. Zira dünya ekonomisinde yavaşlama eğilimi görülüyor. Türkiye gibi yükselen ekonomilerde de yüksek büyüme oranları geride kaldı. Dolayısıyla, dünyadaki bütün bu gelişmelerin Fed'in faiz kararını etkilediği belirtiliyor. Diğer yandan da ABD ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 4,6'lık büyümenin ardından üçüncü çeyrekte yüzde 3,9 ile beklentilerin üzerinde büyüdü. Dolayısıyla, faiz artırımının tam olarak ne zaman gerçekleşeceği hala belirsizliğini koruyor.
Faizlerdeki artış doğal olarak dünya piyasasında bir finansman sıkıntısına neden olacak. Türkiye de elbette bu durumdan etkilenecektir. Ancak, cari açık bir yandan geriliyor, özel sektör borçluluk oranlarında da bir düşme söz konusu. Dolayısıyla, demokratik ve hukuk sistemi içinde istikrarlı bir görünüm sergilememiz durumunda bir tehlikeden söz etmeye gerek yok. Sonuçta, riskler olmakla birlikte sanayici için henüz bir tehdit oluşturmadığını söylemek yanlış olmayacak."
- "Düşük faizi en çok isteyen kesim iş dünyası"
Onatça, Türkiye ekonomisinin 2014 yılı ekonomik performansında ihracat önemli bir rol oynadığını, iç tüketimin gerilediği bir ortamda ilk yarıda ihracatta görülen artışın büyümede etkili olduğunu, 2015 yılında da benzer bir durumun olabileceğini söyledi.
AB'de 2015 yılında kısmen de olsa bir hareketlenmenin olabileceğini aktaran Onatça, dünya ekonomisinde yavaş da olsa toparlanma eğiliminin ihracat rakamlarına olumlu yansıyabileceğini kaydetti.
İç talepte ise enerji fiyatlarında görülen gerilemenin maliyetlere yansıması durumunda enflasyon ve cari açığın gerileme eğilimi göstermesi, para ve maliye politikaları için kısıtlı da olsa bir alan yaratabileceğine işaret eden Onatça, "Ancak, bütçe disiplinini ihmal ederek ve dünyadaki gelişmeleri öngörmeden para ve maliye politikalarıyla iç piyasayı canlandırma girişimleri istikrarlı bir görünüm sergileyen ekonominin dengelerini bozabilir. Bu nedenle, ekonominin dengelerini bozacak hamlelerden uzak durulması, uzun vadede ekonominin gidişatı için hayati bir önem arz ediyor" dedi.
Düşük faizi en çok isteyen kesimin iş dünyası olduğunu vurgulayan Onatça, şunları kaydetti:
"Reel sektörde her yatırımcı düşük faizle kredi kullanmak ister. Ancak arzu etmek başka, reel başkadır. Doğru olan enflasyondaki düşüşe paralel bir faiz düşüşüdür. Aksi, ekonominin farklı dengelerini bozar ve bu da daha fazla zarar verir. Enflasyonda kurun etkisi azalıyor. Zira para politikalarıyla enflasyondaki artışın kısmen önüne geçildi. Ayrıca petrol fiyatlarının düşmesiyle enflasyon üzerindeki baskı biraz daha hafifleyebilir. Cari açık da düşme eğilimi gösteriyor. Ancak, henüz bu gelişmeler enflasyona tam olarak yansımış değil. Yansıması durumunda enflasyondaki sert düşüş elbette ki faizlere de yansıyacaktır. Ancak, Fed'in faizleri yükseltmesi durumunda uluslararası finansal piyasalardaki durum da faiz seviyelerinde etkili olacak. Bu yüzden, faiz politikalarını değerlendirirken, kur ve enflasyon gelişmelerini birlikte değerlendirmek gerekli."
Özel sektör borçlarının daha çok uzun vadeye yayılmış durumda olduğunu belirten Onatça, "Kısa vadeli borçlar içinse içinde bulunduğumuz finansal çeşitlilik ortamı, borçları hedge etmeyi mümkün kılıyor" dedi.
Enflasyonun düşmesi durumunda buna paralel olarak faizler aşağı yönlü baskılanırken, uluslararası piyasalarda Fed'in faizleri artırması durumunda kurun yukarı yönlü eğiliminin faizler üzerinde yukarı yönlü bir baskı uygulayabileceğini aktaran Onatça, faizlerde gelecek yıl büyük bir değişiklik öngörmediklerini, ayrıca özel sektörün uzun vadeli finansman kullanımının da uluslararası piyasalardaki olası dalgalanmalarda elini kuvvetlendireceğini dile getirdi.
Türkiye'nin halihazırda başarılı bir pozitif ayrıştırma sürecinden geçtiğini söylemenin çok da abartılı olmayacağını vurgulayan Onatça, şunları kaydetti:
"Kredi artış oranları gerilerken, cari açıkta da önemli bir düşüş sağlandı. Ekonomi istikrar kazanırken yüzde 3'ler seviyesinde bir büyüme patikasında ilerliyor. Başarılı bir stabilizasyon sürecinden geçiyoruz. Bu sürecin devamlılığı çok önemli. Ayrıca, bölgesel krizler ve ülke içinde siyasi çalkantılar ekonomik görünümün bozulmasında oldukça etkili oluyor. Ülkenin pozitif ayrıştırması için öncelikle siyasi görünüm çok önemli. Bu bağlamda 2015 seçimlerine giderken kısa vadede ülkedeki atmosferi gerecek söylemlerden uzaklaşmak gerekiyor. Ancak hepsinden önemlisi yapısal reformların ivedilikle yürürlüğe konulması. Bu kapsamda hükümetin ısrarla dile getirdiği 25 maddelik dönüşüm programı önem taşıyor. Nitekim Başbakan Ahmet Davutoğlu, reel sektör odaklı 9 dönüşüm programını açıkladı. İthalata olan bağımlılığın azaltılmasını, öncelikli teknoloji alanlarının ticarileştirilmesini, kamu alımlarının teknolojiyi geliştirici olmasını ve enerjide verimliliği yükseltmeyi amaçlayan bu programla reel sektörün güçlendirilmesi amaçlanıyor. Bu yönde atılan adımlar sevindirici olmakla birlikte hızla yürürlüğe konulması gerekli."
Süleyman Onatça, 2015 yılına ilişkin gördüğü risklerle ilgili ise şunları söyledi:
"Yeni bir seçim dönemine gireceğimiz göz önüne alındığında, başarılı bir stabilizasyon sürecinden geçen ülkemiz için iç talebi canlandırıcı politikalar vasıtasıyla ekonomideki istikrarın bozulması önemli bir risk oluşturuyor. Ülke ekonomisinin en güçlü yanlarından biri olan bütçe disiplinin bozulması, kurlarda oluşabilecek ani hareketlenmeler istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla, bu hususlara dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca, Ortadoğu'da geçen yıl tırmanışa geçen çatışma ortamının devam etmesi, Rusya-Ukrayna gerilimi ise hala ülkemiz için bir risk oluşturuyor. Ayrıca Fed'in faizleri beklenenden önce açıklaması ve küresel piyasalarda oluşabilecek ani dalgalanmalar da dikkat edilmesi gereken diğer faktörler. Türkiye ekonomisinin gelecek yılda yüzde 3-4 bandı arasında büyümesini öngörüyoruz. Kurlarda ve faiz seviyelerinde büyük değişiklikler beklemiyoruz."
(Sürecek)