Raporda, Soma'daki maden kazasının ardından yapılan sosyal yardımlardaki koordinasyonsuzluğun yarattığı etkilere yer verildi.
Söz konusu yardımların takdire değer olduğu, ancak ihtiyaç sahiplerine belirli bir koordinasyon içerisinde ulaştırılamayan yardımların yığıldığı, bu durumun yardım edilenler üzerinde olumsuz bir etkiye yol açtığı kaydedildi.
Yapılan görüşmelerde, yaşanılan kaybın acısının yanına bir de "muhtaçlık" psikolojisinin eklenmesinin, durumu daha da ağırlaştırdığı belirtilen raporda, "Ayrıca, kazada hayatını kaybeden işçilerin yakınları ile kazadan kurtulmuş olması nedeniyle yardım alamayan işçilerin yakınları arasında farklı sorunların baş gösterdiği sıklıkla ifade edilmiş olup yapılan yardımların miktarı ve çeşitliliği karşısında böyle bir ölümün 'özenilir' hale geldiği üzüntüyle müşahede edilmiştir" ifadelerine yer verildi.
Rapora göre, işçiler, aileleri ve sosyal çalışmacılarla yapılan görüşmelerde şu ifadeler öne çıktı:
"Özel şahıslar tarafından yapılan maddi yardımların dağıtımında kontrolün yeterince sağlanamamasından dolayı bazı ailelere ihtiyacın ötesinde yardım yapılırken bazı ailelere yeterince yardım ulaştırılamadı.
Sağ kurtulanlar için herhangi bir nakdi yardımın öngörülmemiş olmasının aileler arasında huzursuzluklara yol açtı, yardımların tek elden yürütülmemesi nedeniyle, özellikle kazada hayatını kaybeden madencilerimizin çocuklarına yapılan yardımlar, kimi ailelerde ihtiyacın üzerine çıktı, bu, çocuklar ve aileler arasında sorunlara yol açtı.
Babası hayatta olan bir çocuk başı okşanıp ilgi gösterildiğinde, sadece babası ölen çocuğun sevilmeye hakkı olduğu düşüncesiyle, kendi babasının ölmediğini, arkadaşının babasının öldüğünü, bu yüzden de onun sevilmesi gerektiğini belirtecek bir psikolojiye girdi.
Benzer bir durumun eşi kazadan sağ kurutulan kadınlarda da görülebildiği, özellikle aynı ailede hem kazada hayatını kaybeden hem de kazadan sağ kurtulan var ise yaşanılan huzursuzluğun daha ağır seyrettiği, ifade edilmiştir.
Dolayısıyla, bu süreçte gerek vatandaşların gerekse devletin yardım eli elbette ihtiyaç sahiplerine uzatılmalıdır. Ancak bu yardımların belirli bir koordinasyon içerisinde tek elden yürütülmesinin, yardımları alanlar ile alamayanlar arasında eşitsizliğe engel olacağı, böylece yeni sosyal ve psikolojik yaraların açılmasının da önlenebileceği değerlendirilmektedir."
- İdari ve siyasi sorumluluk
Raporda, Soma'daki maden kazası ile ilgili idari ve siyasi sorumluluklar da irdelenerek, şu ifadelere yer verildi:
"Soma maden kazasının meydana gelişinde hükümet fonksiyonundan çok idari fonksiyonun ve bunun başında bulunan üst düzey bürokratların sorumlu olduğu kuşkusuzdur.
Siyasi sorumluluk bakanların, demokratik ve siyasi kültürlerine göre kendilerinin karar verecekleri, sorumluluklarını üstlenecekleri bir pozisyondur. Gelişmiş demokrasilerde, kamuoyunun da beklediği olumlu örnekler bulunmaktadır.
Bu facia karşısında bürokratların gerekli demokratik tavrı, siyasilerden önce göstermeleri beklenmektedir. Siyasi irade görevden almadan, bu makamlardan ayrılmalarının gerektiği, abartılı bir tespit olarak görülmemelidir."
-"Taşeron sistemi kaldırılmalı"
Raporun tespit ve öneriler bölümünde, madencilik sektörün temel kuruluşu olan Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün (MİGEM) ihtiyacı karşılamaktan uzak göründüğü belirtildi. Raporda MİGEM'in yeniden tasarlanması, denetim yapmakla görevli bir birim oluşturulması gerektiğine işaret edildi.
Raporda ayrıca şu ifadelere yer verildi:
"MİGEM'in denetimi gerçekleştiren personelinin çoğunlukla saha tecrübesi bulunmayan mühendislerden oluşuyor.
Sektörle ilgili mevzuatta ayrıntılı tedbirlerin düzenlenmesi, bu tedbirlere aykırı davranılması halinde ciddi ve caydırıcı müeyyidelerin uygulanması gerekmektedir.
Denetimle görevli kamu görevlileri hakkında yürütülecek soruşturmalarda izne ihtiyaç duyulmamalı.
Havzanın parçalara ayrılarak işletilmesi yerine, bir bütün olarak değerlendirildiği havza madenciliği uygulanmalıdır.
İsmi ne olursa olsun hizmet alımı, rödövans olarak belirlenen ancak özünde taşeronluk vasfı taşıyan bu tür uygulamaların kaldırılarak, madenlerde sadece ruhsat sahiplerinin çalışabileceği şekilde bir yasal düzenlemeye gidilmesi gerekmektedir.
Uygulamada dayıbaşılık olarak adlandırılan ancak sözleşmelerde yasaklanan taşeronluk sisteminin yaygınlaşmaması ve ortadan kaldırılması için yasal müeyyideler konularak bu kişilerin takibi yapılmalı.
Soma'da yaşamlarını kaybeden işçilerin ailelerine yönelik yapılan ve Ermenek kazası için de yapılması planlanan sosyal yardıma ilişkin düzenlemelerin, maden ocakları dahil olmak üzere tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde çalışan tüm işçilerin iş kazası sonucu hayatlarını kaybetmeleri halinde sağlanması eşitlik ve adalet adına daha uygun olacaktır.
İşverenler, maden işçilerinin eğitimlerini mevzuatta öngörüldüğü şekil ve içerikte yerine getirmiyor.
Devlet, madencilik sektöründe iş sağlığı ve güvenliği hakkındaki araştırmaları desteklemek üzere bir takım teşvik ve destek mekanizmaları sağlayabilir.
Maden mühendisliği eğitiminin dünya standartlarında verilmesi için uygun zeminin oluşturulmasına katkı sağlanacak ve yetiştirilen maden mühendisi kalitesi artırılacaktır.
İş güvenliği ve sağlığı denetimlerine sendikaların da katılmasının sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılması, sendikaların bu alandaki görev ve sorumlulukları ile bilinçlerini artıracağı gibi, denetimlerin şeffaf ve etkin yapılmasına da katkı sağlayacaktır."
-"Yardımlar adilane dağıtılmalı"
Raporda, kaza sonrası sağlanan psikososyal destek faaliyetlerinin, iyileşme sürecinde de devam etmesinin, devlet ve sivil toplum işbirliğinde planlı bir şekilde yürütülmesinin faydalı olacağı belirtildi. Kaza sonrasında yapılan ayni ve nakdi yardımların, AFAD Başkanlığı tarafından koordine edilmesi ve böylelikle yardımların adilane dağıtılması gerektiğini kaydedildi.
Nezaretçi ücretlerinin, denetim yapılan madenin ruhsat sahibi ya da işletmecisi tarafından ödenmesinin, nezaretçinin işverene karşı bağımsız hareket edemediği belirtilen raporda, "Bu durumda, bu kişilerin ücretlerinin sektörde faaliyet gösteren işverenlerden tahsil edilecek kesintilerle oluşturulacak ortak bir fondan karşılanması, bu kişilerin iş sözleşmelerinin işveren yerine fon gelirleri ile oluşturulacak birlik ya da kooperatif tarzı tüzel kişilerle akdedilmesinin sağlanması, uygulamanın kamu otoritesinin denetimine açık, işverenden bağımsız, kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi faydalı olacaktır" ifadelerine yer veridi.
Raporda ayrıca, işyeri hekimliği uygulamasından beklenen sonuçların alınamadığı, bu uygulamanın yeterince etkin olmadığı kaydedildi.
Raporun öneriler bölümünde, maden ocaklarında yaşam odası kurulmasını zorunlu kılan düzenlemeler yapılması gerektiğine işaret edildi.
(Bitti)