Duygu dolu anların yaşandığı ziyarette, 40 yıl önceki anıları canlanan gaziler, uzun uzun sohbet ederek, birbirleriyle hasret giderdi. Tugay Komutanlığında oluşturulan Kıbrıs Barış Harekatı Müzesi'ni gezerken, şehit arkadaşlarının fotoğraflarıyla karşılaşan gazilerin gözleri doldu.
Kıbrıs Harekatı'na piyade onbaşı olarak katılan Bahattin Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 19 Temmuz akşamı güneşin Erciyes Dağı'nı son gördüğü saatlerde birlik komutanının kendilerini topladığını söyledi.
O gün Tugay komutanının "Evlatlarım, Kıbrıs'ta soydaşlarımıza yapılan zulmü hepiniz duymuşsunuzdur. Yarın şafakla birlikte Kıbrıs semalarına iniş yapacağız. Size güveniyorum, sizi çok iyi yetiştirdim, boşa mermi atmayın, attığınız her mermiyle düşmanı alnından vuracaksınız" şeklinde duygusal bir konuşma yaptığını anlatan Çelik, bölüğün önünde tüm asker arkadaşları ve komutanlarıyla hellalleşerek yola çıktıklarını dile getirdi.
- Mermiler havada uçuşuyordu
20 Temmuz da paraşütle Kıbrıs'a indiklerini ifade eden Çelik, yaşadıklarını göz yaşları içinde anlatarak, şunları söyledi:
"Ne amaçla gittiğimizi komutanımız bize anlatmıştı. Bizi 'siz komandosunuz, en büyüksünüz, herkesten güçlüsünüz' diyerek motive ettiler. Biz de En güçlü olduğumuzu biliyorduk. Biz o ruhla gittik. Şiddetli çatışmayla karşılaşacağımız aklımızın ucundan geçmiyordu. Ama gittik ki her taraf yanıyor, mermiler havada uçuşuyor, adeta havada mermi yağmuru vardı. 'Buradan insan nasıl kurtulur' diye düşünmeye başlamıştık, bazılarımız kurtuldu, bazılarımız orada kaldı. O gün akşama kadar çok şehit verdik. Havan topuyla atılan mermilerde çok fazla arkadaşımız şehit düşmüştü. Uçaklarımız gelip orayı bombaladıktan sonra akşama doğru şehitlerimizi toplayabildik. Kamyonet geldi, arkadaşlarımızın parçalanan cenazelerini battaniyelerle topladık. Orada arkadaşlarımızı bıraktık, geri dönemeyenler oldu. Onlar Kıbrıs'ın tapusunu tescil için yatıyorlar. Gittim gördüm onları. Herkes gidip görsün, mutlaka gidenlere 'hoş geldiniz' diyecektirler."
Yerde yatan askerleri 'acaba yaşayan var mı?' düşüncesiyle tek tek kontrol ettiklerini anlatan Çelik, "Oturur vaziyette ağaca yaslanmış boynu aşağıya düşmüş bir askerimiz vardı. Bu şehit olmamıştır diye sevinç ve ümitle yanına koştum, kolundan tuttum ama hareket etmiyordu. Elinde kendisi, eşi ve çocuğunun fotoğrafı vardı onlara bakarak şehit düşmüştü. Elinden aldık onu da şehitlerimizin arasına koyduk" şeklinde konuştu.
- Dayanın Türk askerleri gelecek
Çelik, Harekatın ikinci günü yoğun bir çatışmanın ardından Beşparmak Dağları'na çıktıklarını ifade ederek, orada bir grup askerle karşılaştıklarını ve kendilerini görünce sevinçle sarıldıklarını belirtti.
Askerlerden birisinin düşmanla çarpışırken mermilerinin bittiğini anlattığını aktaran Çelik, "Askerler komutanlarına mermilerinin bittiğini söyleyerek teslim olmak için ısrar etmiş ama komutanları, 'Dayanın Türk askerleri gelecek, kurtulacağız' diyerek teselli etmiş. Askerler geleceğimize hiç inanamamış, ümitlerini kestikleri anda biz gittik ve onları kurtardık. Bunu bize o gazi anlattı. Bunu duyunca çok duygulandık" diye konuştu.
- Bize silah doğrultmayana mermi sıkmadık
Harekat bitene kadar çok ciddi çatışmalara girdiklerini, ele geçirdikleri bölgelerde rehin alınan Rum askerleri olduğunu anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Bize silah doğrultmayan, elinde silah olmayan Rumlara ve sivillere kesinlikle mermi sıkmadık. Bizim inancımız, kültürümüz bunu gerektiriyordu. Biz oraya katliam yapmaya değil zulme uğrayan yurttaşlarımıza yardım etmeye gitmiştik, bunu da başardık. Ama bizim karşımıza silahla çıkanlara da gereğini yaptık. Daha sonra ikinci Harekat'ta Lefke'ye geçtik. Lefke'de 'Ne mutlu Türküm diyene' yazısını görünce çok sevindik. O anki sevincimizi, mutluluğumuzu hiç bir şeyle anlatamayız. Lefke'ye girdiğimizde şehirde kimse yoktu. Sonradan bizi gören insanlar saklandıkları yerden çıkıp etrafımızda toplanmaya başladılar, askeri kucaklayıp öptüler, sevindiler. Birisi evinin damına çıkmış. Çocuklarını eve bırakmış, 'Rum askerleri beni görmezlerse çocuklarıma bir şey yapmazlar' diye düşünmüş. Aradan bir süre geçince komşunun kızı, 'Mehmet amca Türk askeri geldi' diyerek kapıya vurunca evin çatısından aşağıya atlayarak koşup yanımıza gelmişti. Bizle kucaklaştılar, bizi görünce 'kurtulduk' diye sevinip birbirlerine sarıldılar."
Çelik, her türlü savaşa sonuna kadar karşı olduğunu, ancak böyle bir görevin yeniden verilmesi durumunda yaşına aldırış etmeden gözünü dahi kırpmadan cepheye gitmeye hazır olduğunu söyledi.