Erzincan'daki temaslarının ardından uçakla Elazığ'a gelen Ala, Elazığ Havalimanı'nda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, mübarek ramazan ayında Gazze'nin bütün dünyayı ayağa kaldıran ve insanlığın vicdanını yaralayan bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
İsrail'in Gazze'ye saldırılarını şiddetle kınadıklarını belirten Ala, tüm insanlığın da bu saldırıları kınaması gerektiğini ifade ederek, "Bu saldırıları İsrail'in durdurması çağrısını buradan yineliyorum. Bu, insanlığa karşı suçtur. Uluslararası kuruluşların kuruluş amacı, insanlığın barış içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Onun için, burada bir insanlık dramı yaşanırken, bir katliam yaşanırken, uluslararası kuruluşlar, kuruluş amaçlarını yerine getirmelidir, gerekli kararları alıp bu saldırıları derhal durdurmalıdır" diye konuştu.
Ala, İslam dünyasındaki kuruluşların da harekete geçmesi gerektiğini belirterek, bunları harekete geçirmek için Türkiye olarak gerekli girişimlerde bulunduklarını söyledi. Bakan Ala, şunları kaydetti:
"İslam dünyasındaki kuruluşların da bu İsrail saldırısını durdurmak için elinden geleni behemehal (mutlaka) yapması çağrısında bulunuyorum. Bunu insanlık seyredemez. Gazze, insanlığın öldüğü, insanlığın bombalandığı yerdir. Gazze'de şu an sadece Gazzeli kardeşlerimiz değil, insanlığın vicdanı ve onuru bombalanmaktadır. İnsanlığa karşı bir kara harekatı yapılmaktadır. Bu kadar açıktır. Eğer uluslararası kuruluşlar, böyle bir faciaya çözüm üretemiyorsa ne için vardır. Bu, insanlık tarafından sorgulanacaktır."
- Cumhurbaşkanı seçimi
Cumhurbaşkanı seçimine değinen Ala, 2007 yılındaki referandumda halkın yüzde 69'luk oy oranıyla kendi başkanını, cumhurbaşkanını seçme kararı verdiğini anımsatarak, şunları söyledi:
"Şimdi de onun gereğini yapacak, onun pratikteki karşılığını sandıktan çıkaracak. Türkiye, bu değişim sürecini yönetecek, buna liderlik yapacak, bölgemizdeki sıkıntılara bir vaziyet edebilecek, bunları uluslararası platformda dile getirebilecek bir lideri seçip inşallah iş başına getirecektir ki sesimiz kısılmasın, sesimiz bir olarak çıksın ve insanlığa kendi görevini hatırlatabilsin. Yoksa biz halk olarak orada temsilen oturacak bir kişinin seçilmesi için çaba sarf ediyor değiliz. Halkın oyu sembolik değildir. Siz halka 'sembolik bir makam için oy verin' diyemezsiniz. Halk oy verdiği zaman bunun karşılığını ister ve hakkıdır. O oyun gerektirdiği biçimde davranılmasını ister, sorunlara vaziyet edilmesini ister. İnşallah böyle bir tercihi yapacaktır ama bazıları, oturmak için, sembolik bir tavır göstermek ya da orada sembolik bir biçimde bulunmak için, törensel bir cumhurbaşkanlığı yapmak için piyasaya çıktı. Böyle oy talep ediliyor. Milletimiz, arifane tutumuyla neyin ne demek olduğunu çok iyi bilmektedir, tercihini iradeden yana kullanacaktır. Böyle sembolik bir tavırdan yana, sembolizmden yana değildir."
