Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor. Seçim süreci, yalnızca Lefkoşa'daki dengeleri değil, Türkiye ile ilişkilerden uluslararası görünürlüğe kadar geniş bir alanı etkileme potansiyeli taşıyor. Adaylar, bir yandan Ankara ile bağları nasıl şekillendireceklerini tartışırken, diğer yandan Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik bağımsızlığı ve siyasal vizyonu konusunda farklı söylemler öne sürüyor.
Bu atmosferde Cumhurbaşkanlığı için yarışa giren isimlerden biri de uluslararası ilişkiler uzmanı ve akademisyen Prof. Dr. Mehmet Hasgüler. Pandemi döneminde Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) KKTC'de şube açması için yürüttüğü kampanyayla gündeme gelen Hasgüler, bugünkü siyaseti “dar alanda kısa paslaşma” olarak niteliyor. Ona göre, Kıbrıs Türk halkının öz güvenle kendi ayakları üzerinde durması hem Türkiye'den hem de dünyadan saygı görmenin tek yolu.
“DSÖ şubesi KKTC için tarihi fırsattı”
Soru: Hocam, pandemi döneminde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile ilgili bir kampanyanız olmuştu. Bize anlatır mısınız?
Hasgüler:
Pandemi sırasında DSÖ'nün tüzüğünü inceledim ve tanınmayan bölgelerde de şube açabileceğini gördüm. Change.org'da bir imza kampanyası başlattık, kısa sürede 100 bin imzaya ulaştık. İmzaları yetkililere teslim ettim, “DSÖ'nün burada da şube açması için başvuralım” dedim. Ama siyasetçilerden gelen cevap şu oldu: “Ölülerimizi saysalar yeter.”
Bu çok üzücüydü. Oysa DSÖ şubesi açılsaydı, hastanelerimiz uluslararası denetimden geçecek, turizmde hijyen standartlarımız yükselecek, doktor ve hemşirelerimiz dünya standartlarında çalışacaktı. Bu, halkın özgüveni açısından da büyük bir kazanım olurdu. Ama fırsat heba edildi.
“Türkiye ile ilişkiler saygıya dayalı olmalı”
Soru: KKTC siyasetinde Türkiye ile ilişkiler belirleyici oluyor. Siz nasıl bir model öneriyorsunuz?
Hasgüler:
Türkiye bizim kardeşimizdir. Ama mesele sadece yardım almakla sınırlı olmamalı. 85 milyonluk Türkiye halkının saygı duyduğu, kendi ayakları üzerinde duran bir Kıbrıs Türk toplumu imajı yaratmalıyız. Bu denenmedi.
Bugün Ersin Tatar'ın da CTP'nin de farkı yok: Cesaret göstermiyorlar. Ben ise Türkiye ile ilişkilerin daha güçlü olabileceğini söylüyorum. Nasıl? Doğruyu paylaşarak, ortak çıkar temelinde işbirliği yaparak. Kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC, hem Türkiye'den hem dünyadan çok daha fazla saygı görür.
“Kaynak çok ama yönetilemiyor”
Soru: KKTC'nin Türkiye'nin desteği olmadan yaşaması mümkün mü?
Hasgüler:
Elbette kaynaklarımız var ama doğru kullanılmıyor. Toprak satışlarından vergi alınmıyor, araba galerileri denetimsiz, üniversiteler vizyonsuz. Kumar sektörü hâlâ ayakta duran tek alan. Üstelik nüfus sayımı bile ciddiyetsizlikle yapıldı.
Sorun kaynak eksikliği değil, kötü yönetim. Para var ama ülkeye fayda sağlayacak şekilde kullanılmıyor. Benim görüşüm şu: KKTC kendi kaynaklarıyla ayakta durabilir, Türkiye ile de savunma ve büyük projeler temelinde işbirliği yapabilir.
“Patronaj sistemi siyaseti esir aldı”
Soru: KKTC'de siyasetin temel sorunu sizce nedir?
Hasgüler:
95 yıldır süren bir patronaj düzeni var. Yani kayırmacılık, torpil ve ganimet siyaseti. UBP de CTP de bu düzeni devam ettiriyor. Halkın gerçek sorunlarına eğilmiyorlar.
Ben Cumhurbaşkanı seçilirsem bu düzeni kırmak için kadınların ve gençlerin siyasete daha çok katılmasını sağlayacağım. Ayrıca yapay zekâ destekli hızlı kamuoyu yoklamalarıyla halkın görüşlerini yönetime taşıyacağım. Kuzey Kıbrıs'ın en büyük sorunu ahlaki çöküştür ve buna son verilmesi gerekiyor.
“Azerbaycan'ın elçilik açması negatif değil, fırsata dönüşebilir”
Soru: Azerbaycan'ın Güney Kıbrıs'ta elçilik açması tartışma yarattı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hasgüler:
Bunu büyütmemek lazım. Azerbaycan, bizi Türkiye'den sonra en iyi anlayabilecek ülke. Karabağ çözüldükten sonra Kıbrıs konusunda daha ciddi adımlar atacaklarını söylemişlerdi. Bu yüzden bu gelişmeyi olumsuz değil, gelecekte olumlu adımların habercisi olarak görüyorum.
Bizim yapmamız gereken, Türk dünyasıyla kültürel ve akademik işbirliklerini artırmak. Üniversiteler, ortak projeler, öğrenci değişimleriyle bu bağları derinleştirebiliriz.