Dolar

34,8713

Euro

36,6128

Altın

3.007,09

Bist

10.058,63

Gürcan: Rojava yeni güç merkezi oluyor

Güvenlik analisti Metin Gürcan, Suriye'de PYD kontrolündeki Rojava'nın yeni güç merkezi olduğu yönünde yorumda bulundu...

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-06-09 07:14:15

Gürcan: Rojava yeni güç merkezi oluyor

Güvenlik analisti Metin Gürcan, Türkiye'de yaşanan dini ve etnik motivasyonlu güvenlik sorunlarına, Ankara'daki karar alıcıların dış politika tercihlerinin yol açtığına dikkat çekti. Türkiye içinde 1990'lara dönüş tezine katılmayan Gürcan, Rojava'da yeni güç merkezi doğduğuna işaret ederek, "Türkiye bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak" yorumunu yaptı.

Türkiye odağında Suriye politikalarının olduğu dış politikasında çıkmaza girmiş bir manzara çizerken, IŞİD ve iç siyasette çözüm sürecini rafa kaldırmak sebebiyle körüklenen PKK'yla savaşın da hedefi oluyor. Güney sınırının yanı sıra Türkiye'nin batı illeri de terör saldırılarının hedefinde. Sonuncusu İstanbul Vezneciler'de ve Midyat'ta güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar oldu.

Türkiye'nin dış politika ile içiçe geçer hale gelen ulusal güvenlik sorununu eski TSK mensubu olan güvenlik analisti Metin Gürcan, RS FM'de Ceyda Karan'ın hazırlayın sunduğu 'Eksen' programında değerlendirdi.

'ALACAKARANLIK KUŞAĞI'

"Son bir yılda gelinen nokta ortada. Türkiye bir alacakaranlık kuşağından geçiyor" diyen Gürcan, "Hani biz mezarlıktan geçerken elini cebine sokup ıslık çalan insanlar misali bölgesel ve küresel dengelerin hızla ve anlık değiştiği Suriye gibi, Irak gibi bir yerde, bir şekilde bir yere çapalanmaya çalışan bir yerden bahsediyoruz. Bu alacakaranlık kuşağı ne yazık ki her geçen gün ağırlığını hissettiriyor" vurgusu yaptı. 

İstanbul Vezneciler ve Midyat'taki son saldırılara dikkat çeken Gürcan, bu saldırılar karşısında istihbarat ve güvenlik zaafiyetine yönelik eleştiri ve analizlerin yapıldığını anımsattı. Gürcan'a göre bunlardan önec siyasi ve entelektüel akıl zaafiyeti üzerinde durmak gerekiyor.

Terörün aslında bir 'mesajlaşma, bir iletişim dili' olduğunu belirten Gürcan, "Bu açıdan baktığımız zaman saldırılardan sonra toplumdaki kutuplaşma, ayrışma. Saldırıların sonrasında bir araya gelememe, tek yürek tek ses, tek nefes olamama. Asıl sorulması gereken soru Türkiye niye bu tarz eylemlerin kolaylıkla yapılabildiği ve toplumun bu kadar çok çabuk ayrışabildiği ülke haline geldi. Siyasi ve entelektüel akıl zafiyeti mevzusunu çok ciddi sorgulamak lazım” dedi.

'SUÇU DIŞ GÜÇLERE ATMAK PSİKOLOJİK İHTİYAÇ'

Türkiye'de her saldırı sonrası ‘dış mihrakların' itham edilmesi sorulunca, Türkiye'yi birisi Suriye merkezli ve dini motivasyonlu, diğeri ise etnik motivasyonlu iki hararetin vurmakta olduğuna dikkat çeken Gürcan'a göre, ortada temel bir yöntemsel sorun var: "Üst akıl, psikolojide yansıtma dediğimiz, kişi kendi hatalarını görmemezlikten gelip dış faktörlere başka faktörlere yüklemeye çalışır. Siyasi ve kolektif bir yansıtma yapıyoruz biz aslında. Ama ne yazık ki karşılıklı nedensellik denen bir kavram var.” 

Gürcan'a göre, Türkiye'de bugün güven, barış ve huzurdan uzak ortam yaratılmasında Ankara'da karar alıcıların son üç-dört senedir uyguladıkları Suriye politikası başta olmak üzere dış poitika tercihleri etkili oldu. "Suriye zaten kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir ortama dönüşmüş durumda. Ben orayı akışkan güvenlik ortamı olarak belirliyorum. Dış istihbarat örgütleri, yabancı örgütler Türkiye üzerinde farklı düşüncesi emeli olan gruplar tabiki burada etkin olabilir” vurgusu yapan Gürcan, bu psikolojik yansıtma ve komplo teorileri sayesinde psikolojik rahatlama sağlandığının altını çizdi.

Gürcan, “Türkiye, 'düşmanımın düşmanı dostumdur' politikasını kime karşı uygulayacak? Yani PYD ve sahadaki YPG'ye karşı bir Esad rejimiyle Şam ile bir yumuşama sürecine mi girecek, yoksa tam tersine Amerika'nın istek ve biraz da zorlamasıyla YPG'nin sahadaki kazanımlarını görmemezlikten gelip PYD ile ilişkileri yumuşatıp Şam'a daha mevcut sert tutumunu mu sürdürecek? Bu stratejik bir karar kavşağı. Türkiye buna doğru gidiyor görebildiğim kadarıyla" diye konuştu.

'ANKARA REVİZYON İHTİYACINI HİSSEDİYOR, İÇ SİYASET ENGEL'

Ahmet Davutoğlu'nun gitmesiyle hem ABD, hem NATO ile ilişkilerde daha önce pragmatik 'U' dönüşlerine tanıklık ettiğimiz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye'de kapana girmiş Türk dış politikasını açabilmek ve yeniden oyun kurabilmek için çok sağlam revizyonlara girmesi gerektiğini belirten Gürcan, şu değerlendirmeyi yaptı: 

"Bence Ankara yavaş yavaş hissediyor. Bu konuda dönmeye çalışıyor. Şu sıkıntı karşımıza çıkıyor, hiç olmaması gerektiği şekilde Suriye politikası ile iç siyaset yapışmış hale geldi. İki tektonik plaka bunların değişik hızda ve birbirinden bağımsız dönmesi gerekirken, iç siyasi gündeme Türkiye'nin tüketim malzemesi olduğunu görüyoruz. Bu iki plaka birbirine yapışınca ister istemez karar alıcılar hem iç siyasete hem iç kamuoyuna mesaj vermek zorunda. Hem de bölgesel ve küresel faktörlere mesaj vermek zorunda. Birbirinden ayıramadığı, bağımsız döndüremediği için bu iki plakanın birbirine yapışmasındır benim Ankara'yı eleştirdiğim şey. Suriye'nin iç siyaset malzemesi haline gelmesi ve getirilmesidir.”

'1990'LARA DÖNÜŞ TEZİ YANLIŞ'

Gürcan'a göre öncelikle şu gerçeğin kabul edilmesi gerekiyor: "Bu bir tren ise biz birinci ve ikinci istasyonu kaçırdık. Şu anda üçüncü istasyonda ne yapabilir onu konuşuyoruz.” Türkiye'nin güvenlik ortamı tümden bozulur, hükümet bakanlar kuruluna yeniden OHAL yetkisi de tanıyacak şekilde yasa değişikliklerine yönelirken, Gürcan, tartışmalarda sıklıkla anılan 1990'lara geri dönüş tezini doğru bulmuyor. 

“Bu gereksiz ilüzyonlara, deja vu'lara götürür” diyen Gürcan bu tezi şu değerlendirme eşliğinde sorguladı: "1990'lara neden geri dönmüyoruz? Sosyal medya etkisi var, biliyoruz oradaki kitleselleşmeyi. Kendini Türk hissedenle etnik ve siyasal Kürt arasında sosyal medya savaşlarını biliyoruz. Birinci etken bu. İkinci etken mekan değişti, çatışmanın mekanı kentlere geldi. Kırsal ile alakalı yeni analizler yapılıyor şu dönemde ama ben bunlara katılmıyorum. Bu iş kırsalda başladı, şehirlerde bitecek.”

'YERİ GELDİĞİNDE KANDİL'E BİLE KAFA TUTABİLECEK'

Gürcan gidişatta özellikle Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerin belirleyici olacağı görüşünde. Türkiye'de ‘Kandil'in Suriye'nin kuzeyine taşınması' gibi tartışmaların döndüğünü anımsatan Gürcan, “Ben buna katılmıyorum. Bence Rojava'da yeni bir güç merkezi doğuyor. Biz bunu hala Türkiye'de göremiyoruz. Bu yeni güç merkezi yeri geldiği zaman Kandil'e bile kafa tutabilecek türden bir güç merkezi” diyor. 

Kürt meselesinde yeni bir çözüm sürecine dönmenin de artık Rojava'daki başarı hikayesi nedeniyle çok zor olduğunu vurgulayan Gürcan, “Biraz mezhepsel anlamda farklı, Türk Aleviliği ile Arap Aleviliği ekseninde oluşan bir merkez. Orta ve üst düzey karar alıcılar özellikle sahadaki YPG komutanları bu mezhepsel hassasiyette olan insanlar. Savaşçılar Rusya ve İran yanlısı, ki Kandil biraz daha bölgesel anlamda bağımsız politika belirlemeye çalışırken, Rojava'daki güç merkezi biraz o tarafa doğru yakın duruyor. Yine aynı şekilde siyasi tercihler açısından baktığımız zaman, bundan sonra Rojava'nın batı bloğu mu, Amerika'nın müttefikliği mi, yoksa Rusya ile beraber sahada iş tutma mı, bunlar arasında ciddi bir tercih yapması gerekecek. Bu tercihte bence hem Suriye'nin geleceğini hem Türkiye'nin Kürt meselesini etkileyecek" diye konuştu.

'ROJAVA TOPLUM SÖZLEŞMESİ ÖNEMLİ'

Gürcan, Suriye'nin kuzeyinde yaşananların dönüp dolaşıp Türkiye'yi etkileyeceğini belirtiyor. Rojava toplum sözleşmesine “İlk kez Kürt tarihinde Kürt yapısı merkezle olan ilişkisini merkez kendisini tanımlamadan önce tanımladı ve Suriye'nin anayasa yapım çalışmaları şu anda hızlı biçimde siyasi geçiş süreçleri tartışılıyor” diyerek atıf yapan Gürcan, “Hem Kandil, hem Ankara bunu görmezden geliyor. Önümüzdeki iki-üç senede ortak vadede Türkiye bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak. Yok etme yerine bir şekilde Türkiye'nin dönüşümcü bir yapıyla bu akıntının içerisine girip, nehrin yatağını kendi istediği istikamete doğru çevirmesi lazım. Suyun tabiatıdır, yukarıdan aşağı akar bu su aşağıdan yukarıya aksın demeye getiriyor Türkiye'nin tutumu” değerlendirmesinde bulundu. 

'IŞİD'İN SURİYE'NİN KUZEYİNDE YARATTIĞI İHTİYAÇ'

IŞİD'in en iyimser tahminle varlığını bölgede 4-5 sene daha koruyacağı öngörüsünde de bulunan Gürcan, “Suriye ve Irak'ın neye dönüşeceği önemli parametrelerden bir tanesi. Sünni yapıların merkeze nasıl entegre edileceği sorunudur. Ben zihniyet olarak aşırı Selefi akımların en az bir 10 sene daha bölgede etkin silahlı olarak yerelde, şehirlerde, mahallelerde kalacağını düşünüyorum” dedi. Gürcan'a göre hal böyle olunca ABD ve diğer Batılı faktörler Suriye'nin kuzeyindeki yapıya ihtiyaç duyacak ve uzun süreli bir partnerlik ortaya çıkacak.

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara