İslam Konferansı Örgütü, 21 Ağustos 1969 tarihinde İsrail'in işgali altında bulunan Kudüs'teki, Al-Aksa Mescidi'nin yakılmasının İslam dünyasında uyandırdığı tepki üzerine, 22–25 Eylül 1969 tarihlerinde Fas'ın başkenti Rabat'ta ilk kez düzenlenen İslam Zirve Konferansı'nda alınan bir kararla kuruldu.
57 üyeye sahip, uluslararası hukuk tüzel kişiliğine haiz bir uluslararası teşkilattır. Örgütün ismi 2011 Haziran ayında Astana'da düzenlenen 38. Dışişleri Bakanları Konseyi'nde İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olarak değiştirildi.
Türkiye'nin yeni dönem başkanlığını üstlendiği İİT, geçtiğimiz hafta İstanbul'da toplandı.
Zirvenin sonuç bildirgesinde ele alınan sorunların aynı zamanda İslam dünyasının içinde bulunduğu derin problemleri gösteriyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Kralı'nı zirve öncesinden Ankara'ya davet etmesi, Ankara'nın Riyad ile yeni dönem ilişkileri açısından büyük önem arz ediyor.
Suriye krizinin tırmanması, ülkede bir yandan IŞİD vakası diğer yandan Rusya dâhil dış güçlerin müdahalelerinin karmaşıklığı yaşanıyor.
Bu arada İran'ın bölgedeki nüfuzunu derinleştirme çabaları nükleer anlaşma ile uluslararası alanda yeni bir mecraya yönelmesi bölgesel dengeleri etkiliyor.
Arap Baharı'nın tahmin edilemeyen sarsıntılarının, Türkiye ve Suudi Arabistan için önemli riskler oluşturmaya başlaması iki ülkeyi birçok konuda en önemlisi Mısır konusunda fikir ayrılığı yaşasa da karşılıklı zorunlu bir işbirliğine sürüklüyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı, BM'den sonra dünyanın ikinci uluslararası teşkilatıdır ve 57 üye ülke ile çok büyük maddi, siyasi, kültürel güce sahip olmasına rağmen yaptırım gücü en zayıf teşkilat olarak varlığını sürdürmektedir.
İslam ülkelerinin yaşadığı sosyal, kültürel, insani ve siyasi problemler karşısında maalesef bugüne kadar etkin politikalar ve projeler üretememiş sadece toplantılar ve sonuç bildirgeleri ile varlığını sürdürmektedir. İİT'nin, en büyük sorunu kurumun Suudi Arabistan'ın maddi ve siyasi baskısıyla yürüyor olmasıdır.
Kuruluş gaye ve amacının ana nedeni Kudüs/Mescid-i Aksa olmasına rağmen maalesef bu konu neredeyse teşkilatın en zayıf ve ilgisiz olduğu bir konu haline gelmiştir. İİT, İslam dünyasının sorunlu ülkeleri olan Filistin, Afganistan, Doğu Türkistan, Keşmir, Myanmar/Arakan, Bangladeş, Filipinler/Mora, Tayland/Patani, Kırım, Yemen, Nijer, Libya, Irak, Mısır ve Suriye'de yıllardır yaşanan yoksulluk, iç çatışmalar, insan hakları ihlalleri gibi konulara hep uzak ve ilgisiz kaldı.
Her İKÖ/İİT zirveleri sonuç bildirgesinde, İslam coğrafyasındaki sorunlar maddeler halinde sıralanır ve sadece temennilerde bulunulur.
Oysaki 57 Müslüman ülkenin sahip olduğu maddi, manevi güç samimi olarak değerlendirilse birçok mazlum coğrafyanın sorunlarının yüzde 60'ını çözebilecek imkâna sahip.
İİT dönem başkanlığı Türkiye için inşallah hayır olur, en azından İslam ülkelerinde yaşanan çok ciddi açlık, yoksulluk, iç çatışmalar, insan hakları ihlallerinin çözümü ile ilgili ciddi çalışmaların desteklenmesine vesile oluruz…
İİT, siyasi mantaliteden uzaklaştırılarak insani, sosyal, kültürel bir mantık mecrasına dönüştürülmesiyle İslam coğrafyasının yaşadığı sorunlara ancak çözüm bulabilir.