Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Öğretmenler günü münasebeti ile yükseköğretime bakış

3 Hafta Önce Güncellendi

2025-11-25 00:03:07

Prof. Dr. Mehmet Şahin

ÖĞRETMENLER GÜNÜ MÜNASEBETİ İLE YÜKSEKÖĞRETİME BAKIŞ

Özellikle son 20 yılda ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının sayısı önemli ölçüde artmıştır. Güncel sayılarla 129 Devlet, 75 Vakıf ve 4 Vakıf MYO olmak üzere toplam 208 yükseköğretim Kurumu var. Bunlardan 4 kurum Vakıf Meslek Yüksekokulu olduğuna göre 204 tam teşekküllü üniversite var. Bu üniversitelerin illere ve bölgelere göre dağılımı yapıldığında bazı illerde birden çok üniversite var ama sonuçta üniversitesi olmayan il kalmadı.

Yeni üniversitelerin açılması, özellikle Anadolu'daki şehirlerin sosyo-ekonomik gelişimine katkı sağlayabilecek önemli bir araç olarak da görülmektedir. Ancak bu üniversiteler sadece bina ve tabela üniversitesi olarak kalırsa, bölgesel kalkınmaya beklenen katkıyı da sunamaz.

ÖĞRENCİ TERCİHİ

Ülkemizde her ilde en az bir üniversitenin bulunması eğitime erişim ve fırsat eşitliği bakımından önemli bir durum. Yükseköğretime giriş yapabilen öğrencilerin tercihleri ne durumda bilmiyorum. Her öğrenci kendi ilinde bulunan bir üniversitede öğrenim görecek şekilde tercih yapar mı? Veya yükseköğrenimi için farklı bir il veya farklı bir çevre tercihinde mi bulunur?

Genel eğilim çok farklı nedenlerle başka bir il veya çevreyi tercih yönünde olmaktadır. Bu tercihi etkileyen farklı değişkenler vardır. Bu değişkenler sosyal, ekonomik ve psikolojik değişkenler olduğu gibi öğrencilerin nitelik arayışı da önemli bir değişken olarak durmaktadır. Bazı üniversitelerin tercih edilen bölümlerinin puanlarının yüksek olması yalnızca öğrencilerin nitelik arayışı ile açıklanırsa yanlış olur. Özellikle büyük şehirlerdeki üniversitelerin tercih nedenleri arasında önemli kik değişken vardır. Bunlardan birincisi nüfus yoğunluğu. İkincisi ise büyükşehirlere göç eğiliminin hala devam ediyor olması. “Boğulursan büyük denizde boğul” anlayışı henüz değişmiş değildir.

NİTELİK ARAYIŞI

Üniversite tercihlerinde nitelik arayışı değişkeninin etkisi nedir? Burada şunu açıkça ifade etmek gerekir ki genel algı ve yaklaşım “niceliksel artış, akademik kalite ve eğitimde nitelik açısından artış anlamına gelmez” düşüncesi etrafında odaklanmaktadır. Sayısal veya nicel veriler istatiksel olarak anlaşılır ve açıklanabilir bir durumu yansıtırken niteliğin de nicelik ile paralel olarak arttığına işaret etmez. Hatta sayısal olarak çokluğun nitelik olarak yokluğu getireceği genelde kabul gören bir deneyimin sonucunda söylenen bir sözdür.

Üniversite sayısındaki ve öğrenci kontenjanlarındaki artış olduğu sayısal olarak görülmektedir. Bu artış her üniversitenin aynı yeterlilikte araştırma-geliştirme faaliyetlerine odaklandıklarını, bu çalışmalar için yeterli donanıma sahip olduklarını, bu nedenle de üniversiteden mezun olan her öğrencinin kendi alanı ile ilgili olarak yeterli donanıma ve yetkinliğe sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

Öğretim elemanı sayısı ise 187.000 civarında. 154.518 öğretim elemanı Devlet Üniversitelerinde çalışıyor. Toplam öğretim elemanı sayısı da az değil. Ancak burada önemli olan öğretim elemanlarının niteliğidir. Üniversite sayısı arttı, öğrenci sayısı da arttı. Buna paralel olarak akademik kadroların sayısı da arttı. Buradaki problem ise öğretim elemanı sayısı artarken niteliğinin korunup korunmadığıdır. Sayısal olarak artış sağlamak için nitelikte taviz verilmesi bu artışım yükseköğretime olumsuz katkısı anlamına gelmektedir.

Hızla artan öğretim elemanı sayısındaki artış, yeterli akademik donanıma sahip olmadan akademik kadroya atanma tartışmasını başlatmıştır. Öyle ki “yetersiz öğretim elemanı sayısı hızla artınca üniversitedeki öğretim kalitesi de hızla düştü” eleştirileri akademisyenler arasında yaygın. Bu tartışma liyakat sorunu ile birlikte tartışılmakta ve akademik yeterlilik yerine politik, kurumsal veya sosyal bağlantıların liyakat kriterinin önüne geçmesi önemli bir eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Bu ve benzeri nedenlerle bilimsel üretkenlik ve akademik kalitenin olumsuz yönde gitmeye devam ettiği vurgulanmaktadır.

Diğer yandan üniversite mezun sayısının hızla artmasına rağmen, mezunların iş bulma konusunda ciddi zorluklarla karşılaşması eğitimli işsizlerin sayısını da arttırmaktadır. Bu durum artan işsizlik oranları ve istihdam sorunlarının artması ile sonuçlanmaktadır. İstihdam ile ilgili olarak yükseköğretimdeki plansız büyüme nedeni ile mezun sayısı piyasanın ihtiyacından fazla olmakta ve böylece işsiz üniversite mezunlarının sayısı hızla artmaktadır. Sonuçta üniversite mezunlarının oluşturduğu işsizlik oranının hızla yükseldiği TÜİK verilerinde de görülmektedir. Bu durumda YÖK'ün planlaması ile işgücü piyasasının taleplerinin uyumlu hale getirilmesi gerekir.

Yükseköğretimde artık nitelik üzerinde odaklanılmalıdır. Nicel yaklaşımla yapılan ölçümler ve açıklamalar aslında niteliğin gündeme gelmemesi ve böylece göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Özellikle uluslararası sıralama yapan şirketlerin ticari kaygı taşımadıklarını söylemek mümkün değildir. Bu sıralamaların felsefesinin ne olduğu ve hangi kriterlere ve önceliklere göre sıralandığına bakılmaksızın yayımlanan sonuçlara göre üniversiteler kendilerini göstermeye çalışmaktadır.

Uluslararası akademik dergilerde yapılan yayın sayısına göre yapılan sıralamalar ve yayın yapan akademisyenlerin bu sıralamada yer alması, bu dergilerin veya yayınların niteliği göz ardı etmesi durumunda ne kadar geçerli olacaktır?

AKADEMİK TEŞVİK

Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliğinde en yüksek puan olan 100 puana ulaşan bir akademisyenin nitelik durumu ile puanı denk midir? Bu yönetmelikte yer alan puana göre yapılan bir sıralamada çok yüksek puan alan bir akademisyen aynı ölçüde nitelikli denilebilir mi? O zaman çok düşük puan alan veya hiç başvuru yapmayan veya yapamayan bir akademisyenin diğerlerine göre az nitelikli veya niteliksiz olduğu söylenebilir mi?

2014 yılında kanunlaşan ve 2016 yılından beri uygulanan 27/6/2018 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliğinde puanlama sistemine göre kendi kurumumda dosya hazırlamak bitirme tezi hazırlamaktan daha fazla zaman alıcı. Bu yönetmeliğe göre dosya hazırlamak şahsen beni teşvik etmiyor, caydırıyor.

Diyelim ki Nobel Kimya Ödülü alan Aziz Sancar ve Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk bizim ülkemizde bir üniversitede akademisyen olarak çalışmaktalar. Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliğine göre her birinin aldığı performans puanı toplam 20. Teşvik alabilmek için en az 30 puan gerekli olduğu için Nobel ödüllü bu akademisyenler teşvik alamazlardı.

2014 yılının politik ve ekonomik koşullarında akademisyenleri teşvik edeceği düşünülen bu teşvik biçiminin akademik niteliğe uygun olmadığını düşünüyorum. Nicel akademik değerlendirmeden vazgeçilip nitel yaklaşımlarla akademik niteliğin arttırılması daha uygun ve nitelikli bir yaklaşım olacaktır.

NİTELİK VE DERİNLİK

Bu yönetmelikte yer alan tabloda oluşturulan bölümler ve bölümlere tahsis edilen puanlar aslında akademik başarı veya performansın ne kadar sayısallaştığını anlatır. Bu basit bir problem değildir aslında. Sayısallaşmış bir başarı veya performans sayılara bağlı bir sıralamayı de getirmektedir. Sayıların ve bu sayıların toplamlarının anlamlılığı bana göre nitelik eksikliği veya yokluğunun üzerini istatistik ve sayılarla bilerek veya bilmeden örtmek anlamına gelmektedir.

Kendi sorunlarını bile çözememiş, çalışanlarının maaş veya ücret hesaplamalarında kullanılan temel yazılımları bile kendisi üretemeyen ve dışarıdan satın alan, bulunduğu lokasyonda bir sorun olarak görünen çevre problemlerine yönelik çözüm üretemeyen, toplumsal ve ekonomik problemlerin çözümüne katkıda bulunamayan bir üniversitenin uluslararası sıralamalarda üst sıralarda görünmesi ne kadar anlamlıdır?

Yükseköğretim dâhil tüm eğitim sistemimizin ivedilikle nitelik üzerinde odaklanması gerekir. Türkiye Yüzyılı vizyonunun içi boş, nitelikten ve derinlikten yoksun rakamlarla gerçekleşmesi zor. İstatistik tamam ama içinin doluluğu, derinliği, kapsayıcılığı istatistiği anlamlı hale getirir.

Önce nitelik, niyet, kişilik, vizyon, erdem, feraset, ve letafet! Bu nitelikleri sayılara dökmek bu niteliklere hakaret etmek demektir.

Prof. Dr. Mehmet Şahin \ Timeturk

Tüm Yazıları

Haber Ara