Felsefede idealizm terimi ‘idea' ile ilişkilidir. İdealizm ise gerçekliğin, beş duyu ile tespit edilen nesneler ve güçlerden çok, düşüncelerden, idealardan oluştuğunu savunan bir felsefe akımıdır. Gerçek zihinde var olan ilkeler ve kurallardır. Zihin ise aslında ruhtur. İdealizme göre, genel olarak bizim zihnimiz dışımızdaki nesnelerin varlığı şüphelidir ve gerçekliği bilinemez.
Bir başka ifade ile idealizm, ben-olmayanın yani nesnenin (object), bilen ben'e yani özneye (subject) bağlı olduğunu savunmaktadır. Burada nesnenin varlığının özneye bağlı olduğu, asıl var olanın nesne değil onu var eden özne olduğu düşünülmektedir. Özneden bağımsız nesnenin varlığı gerçek olamaz. Özne, var olan insanı var eden akıl ve zihin ürünlerine gönderme yaparken, nesne özneden bağımsız, doğal hayatta var olan ve maddi olarak tespit edilebilen varlıklara gönderme yapmaktadır. Gerçek olanın ve gerçekten var olanın, insanı insan yapan zihindeki soyut düşünceler, ilkeler ve kavramlar olduğunu kabul eden idealizm, bu durumu genel olarak beden ve zihin ilişkisi üzerinden açıklamaktadır.
Burada dikkat çeken şey ise, zihin ile ruhun aynı anlamda kullanılmasıdır. İlk dönem filozoflarının kullandığı ruh terimi ile zihin aynı anlamdadır. İdealizme göre nesneyi temsil eden bedene göre özneyi temsil eden zihin veya ruh önceliklidir.
Teistik idealizme göre ise en öncelikli olan Tanrıdır. Sübjektif idealizm adı verilen idealizm anlayışına göre maddi cisimler ve işlemler zihinden bağımsız varlık gösteremezler ve varlık halinde iken zihinden bağımsız olamazlar. Bu gerçeklik insanın amaçlarını ve değerlerini ifade eder ve bu bakımdan gerçeklik ile ilgili kavramlarımız cismin kendisinden çok zihin tarafından belirlenir. Bu ise objektif idealizmdir.
İdealizm esas olarak zihinsel (ruhsal) inanç ve değerler üzerine kuruludur. İdealist liderlik, güçlü inanç ve değerlerle liderlik etmek, kısa vadeli hedeflere ulaşmak yerine uzun vadeli olumlu bir etki yaratmaya odaklanmak anlamına gelir. İdealist liderler, daha iyi bir gelecek vizyonuyla hareket ederler ve başkalarını bu vizyon doğrultusunda çalışmaya teşvik ederler, genellikle statükoya meydan okurlar. Vizyon, azim, kapsayıcılık, hesap verebilirlik, cesaret, fedakarlık, iyimserlik ve etik karar alma idealist liderlerin eylemlerine rehberlik eden değerlerdir. İdealist liderler vizyon sahibidirler ve ideal olan büyük fikirlere odaklanırlar.
Pragmatizm ise fikirlerin, politikaların ve önermelerin yararlılığı, uygulanabilirliği ve pratikliğinin, onların değerlerinin ölçütü olduğu ilkesine dayanır. Eylem, doktrinden öncedir ve deneyim veya uygulama sabit ilkelerden daha önemlidir. Fikirler, pratik sonuçlarına göre değer taşır.
Pragmatik liderlik, pratikliği, esnekliği ve etkinliği vurgulayan bir liderlik tarzıdır. Katı teorilere veya köklü geleneksel uygulamalara sıkı sıkıya bağlı kalmak yerine gerçek dünyada gerçekten işe yarayan şeylere odaklanırlar. Pragmatik liderler, herhangi bir görevin, girişimin veya hedefin pratik yönüne odaklanırlar.
Tek başına idealist (ülkücü) terimi, günlük dilde, yüksek ahlaki, estetik ve dinsel ölçütleri benimseyen ve onları yaşayan kişi için kullanılmaktadır. Ayrıca henüz mevcut olmayan bir plan ya da programı savunan ve bunları gerçekmiş gibi gözünde canlandırabilen kişi için de idealist terimi kullanılmaktadır. Mevcut sosyal düzenden memnun olmayan ve henüz mevcut olmasa da gelecekte var olması hayali ve bu hayali destekleyen kişi idealist kişidir. Yeryüzüne barış egemen olmasını savunan veya kendi ülkesinin lider ülke olması gerektiğini söyleyen ve bunu savunan kişi idealist kişidir. İdealistlere göre, dünyada organik bir bütünlük vardır ve bu bütünlük, bütünlüğü oluşturan parçaların toplamında daha fazladır.
Türk milletinin idealini veya ülküsünü ifade etmek için Gökalp (1876-1924) "millî mefkure (ülkü)" terimini kullanmıştır. Nihal Atsız (1905-1975) ve diğer Türkçüler de "millî ülkü" terimini kullanmışlardır. Burada kullanılan Ülkü ve Mefküre terimi, ideal demektir ve bu bakımdan felsefi anlamda ülkücülük, idealizm teriminin karşılığıdır. Bu nedenle, temelde geleceğe yönelik bir amacı olan ve ulaşmak istediği bir hedefi olan kişi idealist kişi veya ülkücü olarak bilinmektedir.
Nurettin Topçu (1909-1975) yaşadığı dönemde, Türkiye'nin kapitalist ekonomik sistem ve ahlâk anlayışını eleştirmiştir. Amerikan sempatizanlığının yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde, İslâm ve Anadolu sosyalizmi, Anadolu irfanı üzerinde durarak, maarif, mektep ve din konularını ele almıştır. Özellikle Yarınki Türkiye adlı eserinde Sabırlı ve azimli, gösterişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacak nitelikte idealist bir nesil yetiştirme ülküsünü işlemiştir.
İdealist değerleri savunan idealist bir politikacının pragmatist değerler üzerinde kurulu bir düzen içinde idealist kalabilmesi artık mümkün değildir. Uluslararası ilişkiler karşılıklı çıkarlara dayalı ise ulusal çıkarları gözardı etmek yanlış olur. Tüm dünya düzeni pragmatizm yaklaşımına göre işlerken kişisel veya ulusal ideallere ulaşmak artık neredeyse imkansız hale gelmiştir.
İdealizme pragmatizm esasları ile ulaşılamayacağı bir gerçektir. Hedefe ulaşmak için her yol mubahtır ilkesi ile idealizm değerleri uyuşmaz. Sonuçta faydası olacaksa, faydacılık veya çıkarlar uğruna ideallerden vazgeçmek kişilik sorunudur. Pragmatist bir kişinin kişiliğinin olmaması doğaldır, hatta bir gerekliliktir.
İdeallerimizi, gelecek rüyalarımızı etkili esmekte olan pragmatizm öldürmektedir. Artık günlük politikaların da pragmatizm üzerine kurulu olduğunu kabul etsek iyi olur.
Maalesef pragmatizm idealizmi öldürdü. Artık seküler fayda ve çıkar getiren sonuçlar elde edecek eylemler zamanı.
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN \ Timeturk