Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Diyanet Güzel Sanatlar Müdürlüğü

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-04-05 12:37:54

Diyanet Güzel Sanatlar Müdürlüğü

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bir Güzel Sanatlar Müdürlüğü açılmasını istemiştim. Buraya müdür olarak tayin edilecek muhterem zatın evinin salonunu aşağıda bir nebze tasvir ediyorum:

1. Duvarlarda orijinal hüsn-i hat levhaları.

2. Mutlaka güzel bir Hilye-i şerif.

3. Ciltli antika kitaplarla dolu bir kütüphane.

4. Yerde, kök boyalı el dokuması halılar.

5. İçinde güzel antika porselen objelerin bulunduğu bir vitrin.

6. Ahşap bir tavan göbeği.

7. Çok zarif bir kanepe, koltuklar, sandalyeler, sehpalar, çay masaları.

8. Bir köşede pirinçten damgalı bir Rus semaveri.

9. Eskiden kalma Osmanlı işlemesi örtüler.

10. En az yirmi çeşit geleneksel sanat eşyaları, objeler.

11. Güzel sanatlar müdürü hocanın veya beyefendinin, bizzat meşgul olduğu sanatla ilgili birkaç eseri.

12. Öd, sandal, hakikî gül yağı gibi güzel koku şişeleri.

13. vs… vs…

Bu muhterem zatın misafirlerine ikram ettiği çaylar, kahveler, şerbetler dillere destan olmalıdır.

Sözü sohbeti yerinde olmalıdır.

En az yüz geleneksel sanat veya zanaat hakkında sağlam kültürü olmalıdır.

Batik, dağlama, kumaş üzerine ebru, papirüs, kâğıt aharlama, müzelik koleksiyonluk sanatlı kitap cildi, takkecilik, arakiye, el tezgâhlarında dokunmuş kumaşlar, sanatlı çömlekler, el işi cam sanatı, Beykoz Murano cam objeleri, tesbihçilik, halı ve kilim, suzeni, ikad, tabiî maddelerle boyacılık, daha neler neler…

Bu gerçekten saygı değer zatın geleneksel sanatlarla ilgili kitapları ve ilmî makaleleri yayınlanmış olmalıdır.

Giyimi serpuşu harika olmalıdır.

Makam arabası lüks bir Mercedes olmamalıdır. İkinci el, ucuz bir Jaguar olabilir.

Muhterem, Türkiye'nin bir numaralı geleneksel islamî ve millî sanatlar üstadı olmalıdır.

Böyle muhterem bir zat, kendisine imkân verilirse, hizmetleri kösteklenmezse, ayağına çelme takılmazsa; büyük fütuhata nail olur, beş sene içinde ülkemizi sanat bakımından ihya eder.

Diyanet, Müslüman kesim, büyük cemaatler ve tarikatlar, islamî sivil toplum kuruluşları inşaallah böyle dört başı mâmur berceste zatlar yetiştirmişlerdir.

Diyanette böyle bir müdürlük açılır, başına yukarıda kısaca tasvir ettiğim ehliyetli liyakatli kıymetli bir müdür getirilirse, tebrik etmek maksadıyla ziyaretine ilk gidenlerden biri bu fakir olacaktır.

(Bu zatın harika ofisini başka bir yazımda anlatacağım.)

***

Bir gence: Sen çok iyi bir insansın ama bir türlü kapatamadığın o çenen var ya, senin nice iyiliğini ifna ediyor. Sana bağırıyorum: Çeneni tut, çeneni tut!.

***

On beş yaşına giren o öğrenci kızın başına gelenleri öğrenince, atalarımızın, “Kızını dövmeyen dizini döver” sözünün ne kadar doğru ve isabetli olduğunu bir kez daha anladım…

***

İlim adamları erkeklerle kadınların beyinlerinin, düşünce yapılarının farklı olduğuna dair kitaplar makaleler yazadursun, bizim Feministler mutlak eşitlik konusunda ter ter tepinircesine ısrar ediyor.

***

Eskiden, mezunu olduğum Galatasaray lisesini arada bir ziyaret ederdim. Okul müzesine gelen emekli coğrafya öğretmenim Ferruhzat bey, kütüphaneye bakan Celal bey… Sonra lisenin kapıları eski mezunlara kapatıldı, okul tecrit edildi, bir sırlar küpü oldu. Sultan Abdülhamid zamanında bütün Müslüman talebelerin beş vakit namazı cemaatle kılması mecburî olan bu okulda şimdi kaç kişi namaz kılıyor, onlar için küçük bir mescit odası var mıdır? GEZİ hadiselerinin bu okulda planlandığını ve öğrencilerin topluca GEZİ hareketine götürülmek istendiğini de sağlam kaynaklardan öğrenmiş bulunuyorum. Bu millî lisemiz büyük bir holdingin baskısı ve hakimiyeti altına girmiş… İngiltere kolejlerinde, 1944'te çıkartılan bir kanun gereğinde, her sabah derslere başlanmadan önce okul şapelinde toplu ayin ve ibadet yapılıyormuş, buna katılmak mecburî imiş. Galatasaray Sultanisi, 1868'de, misyonerlerin Robert Kolejine karşı İslam'ı ve Devleti korumak maksadıyla açılmıştı. Şimdi ne hallere düştü.

***

M. Kemal Paşa'nın tarikatları on beş seneliğine kapattığına dair rivayetler var ama bu temel kurumlar kanunen hâlâ kapalı, hâlâ yasak. Bu yüzden çok suiistimaller oluyor, uygunsuzluklar görülüyor. Tasavvuf tarikatları en kısa zamanda gereken bütün tedbirler alınarak açılmalı, bunların idaresi ve denetimli, Diyanet'ten ayrı, devletten bağımsız bir kuruma (Meclis-i Meşayih) verilmelidir. Bu kurumun başına ülkenin en âlim, en fazıl, en arif, en bilge, en doğru, en erdemli şahsiyeti getirilmeli; idarecileri de saydığım sıfatlara sahip olmalıdır. Tarikatların bankalaşmasına, holdingleşmesine, dev şirket haline gelmesine, darphane gibi olmasına, Müslüman halktan para toplamasına kesinlikle izin verilmemelidir. Tarikatlar aktif siyaset yapmamalıdır. 15 Temmuz darbesi, tarikatların ve cemaatlerin kontrol edilmemesinden ileri gelmiştir. Tarikatlara, İngiltere'de olduğu gibi en geniş din hürriyeti sağlanmalıdır ama dejenere edilmelerine kesinlikle izin verilmemelidir.

Haber Ara