İntifadanın Türkçe kelime anlamı ayaklanma demektir. Birinci Filistinli İntifada, İsrail'in, aralık 1987'den 1993 Oslo Anlaşmasının imzalanmasına kadar süren, Filistin topraklarını ele geçirmesine karşı, Filistinlilerin ayaklanmasıdır.
BİRİNCİ İNTİFADA NASIL BAŞLADI?
9 Aralık 1987'de bir İsrail askerî aracının Gazze'de dört Filistinlinin ölümüne sebep olan bir trafik kazasına karışması ve bu olayı protesto eden Filistinlilere İsrail askerleri tarafından ateş açılması sonucunda bir gencin ölmesi, Gazze Şeridinde daha geniş kapsamlı toplumsal olayları tetikledi ve ertesi gün Batı Şeria'da, birkaç gün sonra da Doğu Kudüs'te benzer olayların yaşanması üzerine gösteriler yaygınlaştı ve Filistin halkı kitle olarak İsrail işgaline karşı bir ayaklanma başlattı. Birinci intifada olarak tarihe geçen Filistinlilerin bu ilk başkaldırısı, işgal altında yaşamaktan bıkmış bir halkın daha önce hiç direniş tecrübesine sahip olmayan çocuklar, gençler ve kadınlar dahil yüz binlerce kişinin katılımı ile yürüttüğü, tepkisel bir gösteriyle başlayan, ancak kısa sürede örgütlü ve plânlı bir harekete dönüşen geniş katılımlı bir halk hareketidir.
HAREKETİN İLK AŞAMASI: TAŞLARA KARŞI MERMİLER
Hareketin ilk döneminde Filistinliler toplum olaylarıyla işgâl kuvvetlerine karşı ellerindeki ölümcül olmayan vasıtalarla direniş gösterdiler. Filistin halkının Birinci İntifada'nın ilk aşaması kapsamında gerçekleştirdiği protestolar taşlı saldırılar ve molotof kokteyli atma gibi sınırlı şiddet içeren aktif, kitlesel protesto gösterileri, kepenk kapatma, genel grev, işgâl yönetimine vergi ödememe, İsrail'e işçi göndermeme, İsrail mallarını boykot etme, işgâl yönetiminin resmî kurumlarında çalışmayı reddetme, duvar yazıları yazma, afiş asma, gibi birçok pasif sivil itaatsizlik eylemleri şeklindeydi.İsrail ordusu ise aşırı şiddet kullanarak bu direnişi bastırmaya çalıştı.
İsrail ordusu, karşılaştığı taşlara önce gerçek mermiden çok daha fazla tahribat veren, sivri uçlu olmaması nedeniyle insan vücudu içinde dolaşıp bir çok organa zarar vererek kurbanın 3-4 gün sonra acı çekerek ölmesine neden olan “plastik mermi” kullanarak cevap veriyordu. Yakın temaslarda ise, İsrail askerleri coplarla ve dipçiklerle Filistinlilerin kafa ve kollarını hedef alıyordu.
Sadece açık alanda kullanılması gereken göz yaşartıcı gazlar ise evlerin, okulların, camilerin ve hastanelerin içinde binlilerol miktarda kullanılıyordu. Hatta, yoğun yapılaşmanın olduğu mülteci kamplarına havadan helikopterle büyük miktarlarda gaz atılıyordu.
SAHİPSİZ TOPRAKLAR GÜNEY LÜBNAN'A SÜRGÜN
Birinci aşamadan sonraı, Filistinliler halk komiteleri kurarak kendi kendini idare etmeye başladı, buna karşılık İsrail'in daha sert tedbirlerle kontrolü ele geçirmeye çalıştı.
Sivil itaatsizlik eylemleriyle İsrail üzerinde her hangi bir etki yaratamadıklarını gören Fiilistinliler silahlı eylemlere başladılar. Bunların büyük çoğunluğu İsrail askerlerini kaçırmak ve öldürmek gibi riski az eylemlerden, bıçaklı militanların İsraillilerin arasında dalarak yakalanana veya öldürülene kadar önüne geleni bıçaklamasına kadar uzanıyordu. Şiddet eylemlerinde, Hamas ve İslâmî Cihat örgütleri FKÖ militanlarının Filistin'de olmamasından dolayı ön plâna çıktı.
Bir süre sonra İsrail hükümeti, islamcı örgütlerin saldırılarının gittikçe şiddetlenmesi üzerine, Hamas ve Filistin İslâmî Cihat örgütlerinin lider kadrosunu sürgüne göndermeye karar verdi. Batı dünyasının yoğun itirazlarına rağmen, çoğunluğu Hamas'a mensup 415 Filistinli Güney Lübnan'da iklimi ve arazi şekli nedeniyle insan yaşamadığından “sahipsiz bölge” (no man's land) olarak bilinen bölgede çadırlarda yaşamaya mahkum edildi. Dünya kamuoyunun da ilgi odağı olan bu sürgün hayatı, Sünni ve İslâmî Cihat önderlerinin Şii Hizbullah örgütü ile yakınlaşmasına sebep oldu. Sahipsiz bölgede bir araya gelme fırsatını bulan ve ortak özelliği İsrail'e karşı savaşmak olan bu örgütler arasında ideolojik ve askerî anlamda pek çok konuda bilgi ve tecrübe aktarımı gerçekleşti.
BİRİNCİ İNTİFADA'NIN SONA ERMESİ
Birnic intifada son safhada sürgündeki Filistin Hükümetinin bağımsızlık ilânı ile diplomatik girişimlerle başlaması ve bir süre sonra İsrail hükümetinin olumlu cevap vermesiyle barış sürecine dönüştü.
Her yeni safha, bir önceki safhadaki uygulamaları da içerecek şekilde devam etti ve resmen bittiği açıklanmasa da, 1989'dan itibaren hızını kaybetmeye başladı, 1991 yılında iyice gündemden düştü, 1993 yılında imzalanan Prensipler Deklarasyonu ile yerel ve dönemsel şiddet olayları dışında neredeyse tamamen sona erdi.
1000'DEN FAZLA İNTİFADA ŞEHİDİ
İntifada süresince ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan şiddet uygulamaları yanında El-Aksa Camiinde namaz kılanlara göz yaşartıcı bomba atmak, Cuma namazından çıkanlara şiddet içeren müdahalelerde bulunmak, yanında taş atıldığı gerekçesiyle ev yıkmak, Filistin arşivlerindeki tapu kayıtlarını yakmak, işinden evine giden Arapların çok kısa aralıklarla açılmış yol kontrol noktalarında defalarca ve uzun kimlik kontrollerinden ve üst aramalarından geçirilmesi, buna karşı koyanlara ölçüsüz şiddet uygulanması, Filistin yerleşim yerlerinin dış dünyaya kapatılması, buralara ilaç, yiyecek ve içecek maddelerinin girişlerinin, ağır hastaları taşıyan ambulansların çıkışlarının engellemesi, direniş hareketlerine katıldığından şüphe edilen kişilerin müspet delillere gerek duyulmadan haftalarca göz altına alıması gibi faaliyetleri de gerçekleştiren İsrail güçlerinin, 1987'den 1991'e kadar 200'ü 16 yaşının altında olmak üzere, 1000'den fazla Filistinli'yi öldürdüğü bilinmektedir.