Şimdi tüm dünya Amerika Başkanı Donald Trump'ın işgal altındaki Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyıp tanımayacağına ilişkin açıklamasına odaklanmış durumda…
Muhtemeldir ki, Trump “Kudüs, İsrail'in başkentidir” şeklindeki açıklamasını daha ileri bir tarihe erteleyecek. Ancak dünyanın, Ortadoğu'nun ve Arapların sürüklendiği konum itibariyle bu tanıma bir 10 sene sonrasını da bulmayacak.
BİR TABU OLARAK İSRAİL!
İslam aleminin ortak ülküsü olarak Filistin ve Kudüs davası, İslam aleminde ‘ümmet mefkûresi'nin olanca hızıyla düşüşe geçtiği, buna mukabil ulus-devlet teorisinin en şaşaalı dönemini yaşadığı 20'nci yüzyılda en önemli gündem maddesi oldu. Her ne kadar İsrail karşısında aldığı hezimetle parlayan yıldızı sönse de Abdünnasır'ı Abdünnasır yapan amil birincil derecede Kudüs davasıydı. Ve tabii Suriye'deki Esed hanedanın, Suudi Arabistan Kralı Faysal'ın en önemli meşruiyet kaynağını teşkil etti. Öyle ki, Arap ülkelerinde İsrail'in “Siyonist oluşum” olarak değil de “İsrail Devleti” olarak anılması bile bir tabudur. Nihayet bu tabuyu yıkan Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın katlinin gerekçesini de “Siyonistlerle masaya oturması” oluşturmuştur.
ARAP ENTELİJANSİYASININ DEĞİŞİMİ
Oysa Arap entelijansiyası ve yönetici elitlerinde dünden bugüne manzara –bütünüyle değilse bile- çoktan değişmiştir. Ülkenin gizli yöneticisi konumundaki Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın Tel Aviv'i ziyaret ettiği artık açıktan konuşulurken, ‘laiklik' çıkışı da İsrail'i tanımanın öncü adımları olarak yorumlanıyor. Dünün İsrail karşıtı blokunun öncülüğünü yürüten Mısır'ın Sisi'si pek çok yönden Abdünnasır'a özense de söz konusu İsrail olunca ağız değiştiriyor. “Topraklarımızın İsrail'e karşı yapılacak eylemlerin üssü olmasına izin vermemiz söz konusu değildir” açıklamasını yapan bizatihi Sisi… Artık tüm İslam dünyasında “Siyonist Araplar” olarak bilinen Birleşik Arap Emirlikleri'nin ise bu bağlamdaki hizmeti, Muhammed Dahlân'ın yeniden Filistin'e armağan edilmesiyle İsrail açısından takdire şayan olmalıdır.
Yönetici elitlerin hali buyken, halka seslenmenin de bir yolu bulunuyor. Mısır televizyonları her gün Hamas'ı bir kez daha düşman ilan ederken, son süreçte Körfez'de televizyon ekranlarına çıkan pek çok isim de Filistin'in tarihi bir Yahudi yurdu olduğunu iddia edecek pervasızlığı sergileyebiliyor. Yine bu bağlamda Suud'un protokol ulemasından ülkenin müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Âl-i Şeyh “Suudi Arabistan'la savaşmak caiz değil” fetvasını veriyor.
FİLİSTİN'DE YAKLAŞAN ARAKAN MANZARALARI
Tüm bunlar yaşanırken; İsrail, Mescid-i Aksa'nın altını oymaya, ilk kıblede namazı yasaklamaya ve Batı Şeria'daki hukuksuz yıkımlarına tüm hızıyla devam ediyor. Diğer taraftan siyonizm için birincil derecede önemli Sina yarımadasında yaşananlar bu sürecin dışında tutulamayacak kadar önemli... İsrail, planları doğrultusunda coğrafyayı hazırlıyor. Coğrafya ise İsrail'in dediğine gelmeye dünden teşne: Bugün ne Suriye'de bir Suriye devleti; ne de Irak'ta bir Irak devleti kalmadı...
Katar'ın diğer Körfez ülkelerince işgalinin konuşulduğu geçtiğimiz Ramazan ayında Arap halklarının önemli gündem maddelerinden birini Gazze'ye yönelik kapsamlı bir hava saldırısı oluşturuyordu. Daha gerçekleşmeden 2008'deki Demir Kurşun operasyonuna benzetilen İsrail operasyonu henüz gerçekleşmedi. Bu operasyonun önündeki en büyük engel, Türkiye-Katar koalisyonu…
Eğer Türkiye-Katar ikilisine diz çöktürürlerse, ertesi gün Kudüs, İsrail'in başkenti ilan edilir, -Allah muhafaza- Arakan'da yaşanan manzarayı Filistin'de izleriz!