Sizler zeytinyağı tüketiyor musunuz? Ne sıklıkla tüketiyorsunuz? Umarım hepiniz Akdeniz ikliminin hâkim olduğu yerlerde yetişen zeytin ağacının meyvesindeki bu mucizeye sofralarınızda sıkça yer veriyorsunuzdur.
Akdeniz iklimine özgü zeytingiller (oleaceae) familyasından olan zeytin ağacının meyveleri önceleri yeşilken ekim-kasım aylarında morarıp olgunlaşır. Çok uzun ömürlü olan bu ağaca mitoloji ve botanikte ‘ ölümsüz ağaç' denir.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konumdan dolayı zeytin ve zeytinyağı birçok yemekte, dolmalarda, sarmalarda, mezelerde, salatada hatta tatlıda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ramazan ayında geleneksel iftar sofralarında da zeytinyağlı yemeklere sıkça yer verilir.
Tekli ve çoklu doymamış yağ asitlerince zengin, önemli miktarda antioksidan ve E vitamini içeren ve Akdeniz bölgesinde temel yağ kaynağı olarak kullanılan zeytinyağı Akdeniz beslenme modelinin temel taşlarından biridir. Akdeniz beslenme modeli ile beslenen insanlar kalp hastalığı, inme ve bazı kanser çeşitlerine daha az yakalanmaktadır. Liften zengin olduğu için sindirim sistemini düzenlemeye yardımcı olurken aynı zamanda içerdiği vitamin ve minerallerle de bağışıklığımızı güçlendirir.
Yapılan araştırmalarda zeytin yaprağında ve meyvesinde bulunan zeytinin acı buruk tadından sorumlu oleuropein fenolik bileşiğinin kanser önleyici, inflamatuar, antimikrobiyal özelliklerinin bulunduğu ve Alzheimer hastalığını önleyici etkisinin olduğu ortaya konmuştur.
‘Sıvı altın' olarak bilinen bu mucizevi yağın insan sağlığına karşı birçok faydasını söyledik. Ancak ne kadar değerli olursa olsun her şeyin fazlasının zarar olduğunu unutmamak gerekir. Sonuçta her yağ gibi gram başına 9 kalori enerji verir. Dolayısıyla zeytinyağını yeterli ve dengeli biçimde tüketmek en doğrusu..
Kısaca ışık ve oksijenden koruyan bir ambalajlama yönteminin tercih edilmesi, serin bir yerde saklanması, yemeklere pişirme işleminin sonuna doğru eklenmesi, düzenli olarak diyetin bir parçası haline getirilmesi ancak sınırsız tüketiminin doğru olmadığının bilinmesi gerekmektedir.
Geçmişten günümüze kadar gelen altından bir armağan olan bu kültür mirasını sofralarımızda yaşatmak, korumak ve gelecek nesillere de aynı değerle aktarmak hepimizin sorumluluğudur.
Diyetisyen Ece EYYUPOĞLU \ Timeturk