Dolar

32,3760

Euro

34,7848

Altın

2.412,65

Bist

10.103,35

Türkiye'yi etkileyen 13 gelişme ve Amerika sorunu

Türk ordusunun Pençe Kilit operasyonlarında uğradığı saldırıların arkasındaki güçlere ilişkin tartışmalarda ABD ve İsrail ilk akla gelen ülkeler oldu. Saldırıların zamanlaması ise, MİT'in Mossad'a düzenlediği son operasyonla birlikte düşünülüyor.

4 Ay Önce Güncellendi

2024-01-17 14:43:35

Türkiye'yi etkileyen 13 gelişme ve Amerika sorunu

Yeni Şafak yazarı Nedret Ersanel, Türkiye'yi etkileyen gelişmeleri ve krizleri değerlendirdiği yazısında ABD sorununun ulusal bir sorun olduğunu vurguladı.

AMERİKA'YI NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

ABD sorunu nasıl aşılacak?

Son üç saldırıda ABD'nin n-direkt, İsrail'in ise direkt etki ihtimali akla daha uygun geliyor. Olayların karşılaştırmalı akışı buna işaret ediyor. Gazze'de 100'üncü gününü aştığımız kriz, Ankara-Tel Aviv ilişkilerini ‘neredeyse savaş' durumuna yükseltmiş bulunuyor…

Her iki devletin yöneticileri, 'karşılıklı duygularını' açıkça söylüyorlar. İstihbarat alanında yaşananlar ise zaten ‘savaş'…

Fakat, olaydaki İsrail eli bunun da sebebinin Amerika olduğu gerçeğini azaltmıyor, hiç değiştirmiyor. Gazze krizinin başında İsrail'in arkasına uçak gemileri koyan ABD-İngiltere koalisyonunun mesajı, ‘karışan karşısında beni bulur'du. İlerleyen günlerde bu etki, bölgedeki İsrail varlığının alanını güven ve kontrole almak yolunda genişletildi. Kızıldeniz de oydu…

Sonuç olarak; ABD, bölge ve dünya kadar Türkiye için devasa bir ulusal güvenlik sorunu/tehdidi olarak karşımızda duruyor. Kötüsü, bunun için kamuoyuna yansımış, işlevsel görünen herhangi bir çözüm görünmüyor…

ÜSLERİ KAPAMAK, NATO'DAN ÇIKMAK, KARŞILIK VERMEK…

ABD'nin cezalandırılması ile aşılması farklı konulardır. İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması, NATO'dan çıkılması, daha ileri giderek ‘karşılık verilmesi' kamuoyunda çok tartışılıyor. Bu ‘önlemler', ABD'yi cezalandırır, doğru. Diğer yandan Batı'yla ilişkinizi kesin biçimde sonlandırır. Ülke çıkarları açısından her biri veya toplamı tartışılabilir. Öte yandan, sonuçları da soğukkanlı biçimde konuşulmalıdır…

Mesela benim için üslerin kapatılması için şartlar her geçen gün daha olgunlaşıyor. Ancak NATO üyeliğimiz NATO'ya karşı bile elimizi güçlendiriyor. İsveç'in üyeliği süreci bunun güzel bir örneği. Onaylanmamasını tercih ederim ama sürecin Ankara'ya açtığı alanı kullandığımız da bir başka gerçek.

Esasen AB ve NATO gibi uluslararası Batı kuruluşları ile Türkiye ilişkisi zaten kendini yavaş yavaş öldürüyor. AB hedefine bağlılığımız konusunda ne söylersek söyleyelim, iki taraf da şu an bitkisel hayatta olunduğunu biliyor. Kimse de bir şey yapmıyor. Fişi çekmenin sorumluluğundan herkes kaçıyor ama yataktaki ‘ölüyü' de herkes görüyor…

‘ABD'ye karşılık verilmesi' konusunda ise bir gereklilik var. ‘İnce ayarlanmış' mütekabiliyet ihtiyaç görünüyor. Tokat yediğinizde diğer yanağınızı dönmüyorsunuz ama cevap verilmediğinde yenisine davet çıkıyor. Belli ki bu cevap eşeği dövmekle yeterli olmuyor. O halde çok iyi hesaplanmış/kitaplanmış adımların gündeme alınması düşünülebilir.

Hülasa, bu önerilerin her biri avantaj ve dezavantajlara sahip. Oysa ABD sorunu olduğu gibi duruyor. Hepsini birden yapsanız da durmaya devam edecek…

JEOPOLİTİĞİ AMERİKA'NIN ÜZERİNE YIKIN!..

Bu da Türkiye'yi açmaza sürüklüyor. Bölgede canımızı yakan her gelişmenin ardında ABD'nin bulunması, siyaset, ekonomi dahil her türden atakların tekrarlanması, problemin çözümünde alışıldık/yerleşik çözümleri de, maalesef ikili diplomasiyi bile işlevsizleştiriyor. Kimsenin elinde çözüm yok, yeni bir yol yapmakta da kısırlık mevcut…

Orta vadeli bir plana ihtiyacımız var. Uzun vadeli olamaz çünkü sorunlar acil olduğu gibi, mevcut şartların değişme olasılığı bulunuyor. Kısa vadeli de olamaz çünkü canımız yanıyor ve bize maddi külfet getiriyor. ‘İkinci Yüzyıl'ın yapılacak işleri de ağırlaşıyor…

Bu halde Amerika'yı ne yapacağımız ya da Amerika'ya ne yapacağımız sorusuna önerimiz, ‘5 deniz havzasında' gelişen yeni jeopolitik şartların Washington'un üzerine yıkılmasıdır…

TÜRKİYE'Yİ ETKİLEYEN 13 GELİŞME VE KRİZLER

Bir, Ukrayna-Rusya savaşı. İki, Ermenistan-Azerbaycan savaşı. Üç, İsrail-Gazze krizi. Dört, bölgede dört koldan kesişen/çatışan koridor savaşları. Beş, Büyük Ortadoğu'da, ABD'nin gerilemesi ve Doğu'nun, Çin ve Rusya'nın bölgede tarihteki en ileri noktaya ilerlemesi. Altı, Mısır, S. Arabistan, İran gibi ülkelerin BRICS üyesi olması. Yedi, Türkiye'nin politikalarında değişiklikler. Sekiz, enerji dinamiklerindeki değişiklikler. Dokuz, bölge denizlerindeki/yollarındaki gerilimler. On, Irak politiğinde ‘koalisyon' karşıtı söylemler. On bir, Suriye. On iki, hepsinin üzerinde küresel siyasi ve ekonomide yaşanan güç dalgalanmaları, On üç, ABD Başkanlık seçimleri.

Bir nefeste saydığımız bu aktüel gelişmeler kendi içlerinde onlarca alt başlığa ayrılıyor ve bir ucu Türk Cumhuriyetleri, bir ucu Balkanlar, alt ucu Afrika, üstü Rusya-Türkiye, yüksek bir stratejik stres alanı yaratıyorlar. Bu ağırlığın her ülkeye yükü var ama tali! Asıl yük Amerika'nın bagajını dolduruyor ve Batı'ya biniyor. Toplam tehdit onlara yönelik. Bu yüzden savaşlara/krizlere yükleniyorlar…

Bu gelişme ve krizlerin ortak kümesi ABD merkezli cari dünya düzeninden mutsuzluktur. Zorluk ise, ‘başta türden küresel yaşam formu'nun belirsizliğidir. İtirazın hayata geçmesi için bu düzensizliklerin/anomalilerin organize edilmesi gerekiyor…

Ankara burada, ‘organizasyon, hızlandırıcı, teşvik edici' rol üstlenebilir. Hem aktör hem katalizör olmaktır. Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi organizasyonlarda, Karadeniz havzası, Hazar havzası, Irak, İran gibi gerilim alanlarında ikili işbirliklerini kullanabilir. Küçük üçgenler kurabilir…

Bu adımların ana hedefi/amacı nedir sorusu önemlidir. Dünya Araf halinde bulunduğundan ideal bir şema yok. Ancak ne kurulacaksa alanda hafriyat gerekiyor. Önce bu tamamlanırsa, yeni aşama arayışları devam ederken dahi Türkiye'nin yaşadığı acılar hızla azalacaktır…

Haber Ara