Dolar

32,5771

Euro

34,9797

Altın

2.419,13

Bist

9.722,09

Mecdelli Meryem: Gerçek ve Kurgu

Prof. Dr. Şinasi Gündüz “Mecdelli Meryem: Gerçek ve Kurgu” başlıklı yazısında, Hıristiyan kutsal metninde önemli bir figür olan Mecdeli Meryem üzerine kurgulanan tipolojiyi ve bunun günümüze uzantılarını analiz etmektedir. İncillerde İsa’ya iman edip samimi şekilde bağlanan bir kadın olarak tanımlanan Mecdelli Meryem’in fahişelik yapıp sonrasında tövbekâr olan bir kadın tipolojisiyle nasıl özdeşleştirildiğini ve bunun ötesinde Hıristiyan heterodoksisinde onun İsa ile özel ilişkiler yaşayan bir kadın şeklinde nasıl resmedildiğini ele almaktadır.

2 Yıl Önce Güncellendi

2022-01-14 14:56:24

Mecdelli Meryem: Gerçek ve Kurgu

Hıristiyan geleneğinde en çok konuşulan, yazılan, çizilen ve tartışılan kadınların başındadır Mecdelli (ya da Magdalalı) Meryem...

Çoğu kiliseye göre o bir azizedir; bazılarına göre ise kanonik İncillerde ismi defalarca geçen ve erdemiyle, İsa'ya bağlılığıyla öne çıkan önemli bir tarihsel figürdür, hatta “havariler havarisidir”.

Mecdelli ile ilgili en çok tartışma konusu olan husus, onun geçmiş cinsel yaşantısına, geçmişine dair iddialardır. Bu konuda en öne çıkan anlatı ise Yuhanna İncili sekizinci bapta, zina esnasında yakalanıp yargılanmak üzere İsa'ya getirilen kadına dair bir rivayettir.

Bu anlatıda, tapınakta halka ders verip vaz-u nasihat ettiğiesnada bir grup Yahudi din bilgini ve Ferisi, bir kadını İsa'nın bulunduğu ortama getirip, ona bu kadının zina esnasında yakalandığını, Musa yasası uyarınca bunun cezasının taşlanma olduğunu vurgular ve bu konuda kendisinin vereceği hükmün ne olduğunu sorarlar. Tabi burada asıl amaçları İsa'yı ilahi yasaya riayet edip etmediği konusunda sınayıp olası bir farklı yaklaşımı durumunda ona karşı suçlayıcı birşeyler bulmaktır.

Başta duruma ilgisiz görünüp kendi uğraşına devam eden İsa'ya ardı ardına aynı şey sorulunca İsa doğrulur ve şu meşhur sözünü söyler: “Aranızda günahsız olan kimse ilk taşı o atsın.” Sonra tekrar kendi uğraşısına koyulur. Bir müddet sonra kadını getiren herkesin oradan ayrıldığını ve sadece kadının kaldığını gördüğünde, ona “seni yargılamıyorum, git ve bir daha bu günahı işleme” der.

Ortaçağdan itibaren ana gövde gelenek, bu anlatıdaki söz konusu kadının Mecdelli Meryem olduğu kanaatindedir. Buradan hareketle Mecdelli'nin güzel, alımlı bir fahişe olduğu vezina esnasında yakalanması sonrası İsa'nın huzurundaki bu olay ile günahlarından tövbe edip İsa'ya bağlandığı görüşü yaygın şekilde kabul edilmiştir. Hatta buradan hareketle ortaçağdan günümüze Mecdelli'nin bu kimliği ve İsa'yla ilişkisi üzerine geniş bir literatür ortaya çıkmıştır.

Mecdelli'nin kimliği ve İsa'ya bağlanması öncesi yaşamıyla ilgili anlatılar yanında, yukarıda anlatılan olaydaki zina eden kadının Mecdelli olduğu iddiası da oldukça tartışılır bir durumdur.

Hıristiyan kanonik İncillerine bakıldığında, günahkâr ve tövbekâr olan kadınlar arasında başka bazı örnekler de karşımıza çıkar. Örneğin bunlar arasında, İsa bir yerde misafirken günahkarlığından dolayı gelip gözyaşlarıyla İsa'nın ayaklarını ıslatıp yıkayan, ayaklarını öpen ve yanında getirdiği yağla mesheden Betanili Meryem de günahkarlığından tövbe eden bir kadın olarak anlatılır.

Mecdelli'nin fahişelikten dolayı günahkarlığından tövbe etmiş olan bir kadın olduğu kanaati, günahkâr kadın tipolojisi olarak kanonik İncillerde bahsedilen kadınların Mecdelli ile özdeşleştirilmesi şekilde bir geleneğin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Böylelikle Yuhanna onikinci bapta ve Luka yedinci bapta bahsedilen günahkâr kadınların Mecdelli ile özdeş oldukları kanaati yaygınlaşmıştır.

Esasen İncillerde Mecdelli ile doğrudan ilgili olan ifadelere bakıldığında Mecdelli, İsa'ya bağlı olan, seyahatlerinde diğer havarilerle birlikte ona eşlik eden sadık bir kadındır. Mecdelli, kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtularak İsa'ya bağlanmış olan ve kendi olanakları dahilinde ona yardım eden birçok kadından birisidir. İsa'nın ondan yedi cin kovduğu vurgulanır. Burada kovulan cinlerle neyin kastedildiği açık değildir. Ancak İncillerde İsa'nın cin ve kötü ruhları kovmasına dair anlatılar bir bütün olarak düşünüldüğünde, burada kastedilenin fiziki ve ruhsal hastalıklar olduğu anlaşılmaktadır.

Yaşamı esnasında İsa'nın sadık bir hizmetkarı olan Mecdelli, İncil anlatılara göre aynı zamanda İsa'nın çarmıha gerilişine, ölümü sonrası mezara defnedilişine ve mezardan dirilişine tanıklık yapan bir figürdür. Öyle ki ölümden dirilen İsa'yı ilk görenler arasındadır.

Önemli bir kutsal metin figürü olarak Mecdelli'ye dair bu rivayetler, erken dönem Hıristiyan tarihinde Mecdelli konusunda ilave bazı anlatılarla geliştirilmiştir. Öyle ki Hıristiyan heterodoksisinde Mecdelli, İsa'nın sıradan takipçilerinden birisi olmaktan çıkmış, İsa'nın kendisine diğer havarilerden farklı olarak hakikat bilgisine dair bazı özel sırları ifşa ettiği bir karaktere dönüşmüştür. Bu çerçevede örneğin gnostik karakterli Meryem İncili'nde o, İsa'nın kendisine ifşa ettiği bu sırları diğer havarilere anlatan bir kadın olarak karşımıza çıkar. Hatta bu nedenle Petrus gibi havariler tepkisini çekmektedir. Petrus ve Andreya gibi kişiler, erkekler dururken Kurtarıcı'nın yani İsa Mesih'in bu sırları bir kadına ifşa etmiş olmasına itiraz etmektedir.

Tabi, Gnostik metinlerin Mecdellinin şahsında kadını ya da dişil unsuru ön plana çıkaran bu yaklaşımının arka planında Hıristiyan gnostisizminin, erkek egemen sosyal yapıyla özdeşleştirdiği ana gövde kiliseye karşı kadın üzerinden yaptığı bir eleştiri bulunmaktadır. Gnostik literatürdeki bu yaklaşımı, erkek karşısında kadının öne çıkarıldığı diğer metinlerde de görmek mümkündür.

Hıristiyan Gnostisizminde Mecdelli, yalnızca kendisine İsa'nın bazı özel sırları ifşa ettiği bir kadın olarak da kalmamış, İsa'nın tüm kadınlardan daha fazla sevdiği bir kadına dönüşmüştür. Hatta Filip İncili'nde olduğu gibi Meryem, İsa'nın zaman zaman ağzından öptüğü bir kadın olarak nitelenmiştir. Özellikle bu anlatı, ilerleyen dönemde İsa'nın Mecdelli ile özel bir ilişki yaşadığı, hatta onunla evlenmiş olduğu şeklindeki yaklaşımların temel kaynaklarından birisi olmuştur.

Mecdelli'ye dair bu anlatıların yalnızca erken dönem Hıristiyan heterodoksisi ile sınırlı kalmadığı, ilerleyen süreçte çeşitli kesimlerce bir şekilde sürdürüldüğü, hatta yakın zamanlarda Dan Brown tarafından yazılan Da Vinci Şifresi'ne ilham kaynağı olduğu kesindir.

Hıristiyan heterodoksisindeki bu kabuller bir tarafa, Mecdelli ile ilgili anlatılar ortaçağda kilise tarafından onun bir azize, hatta “havariler havarisi” olduğunun kabullenmesine yol açmıştır. 6. Yüzyılda Papa Gregory, “kendisinden yedi cin kovulan” ifadesinden hareketle Mecdelli'yi, İncillerdekigünahkâr kadın anlatılarındaki tipolojiyle özdeşleştirmiştir. Böylelikle Mecdelli'nin zengin, güzel ve alımlı bir kadın olarak zina ettiği ama sonrasında tövbekâr olduğu fikri Protestanlık döneminde bazılarının bunu eleştirmesine kadar kilisede yaygın kabul görmüştür.

Bu nedenle olsa gerek ki Ortaçağdan itibaren birçok Hıristiyan ülkede Mecdelli'nin ismine nispetle manastırlar kurulmuş ve Mecdelli tövbekar kadınlarla ilgili bir prototip olarak Hıristiyan geleneğinde hep canlı tutulmuştur.Hatta bazı Hıristiyanlar Mecdelli'yi Hıristiyan monastik yaşantısında çileciliğe dair ideal bir tipoloji olarak da öne çıkarmışlardır.

Bundan başka Mecdelli, bir şekilde Fransa ile de irtibatlandırılmış; yaşamının son evrelerinde güney Fransa'ya gelip yerleştiği ve orada ölüp defnedildiği ileri sürülmüştür. Hatta Mecdelli manastırı keşişleri onun Fransa'daki mezarını ve kemiklerini bulduklarını iddia etmişlerdir.

Görüldüğü gibi Mecdelli, Hıristiyan tarihinde çokça tartışılan ve birçok spekülasyona konu edilen önemli bir figürdür. Onun zina eden bir tövbekâr olduğuna dairortaçağdan itibaren oluşan kanaati Hıristiyan kutsal metninin literal okunmasından hareketle desteklemek mümkün değildir. Bu kanaat ortaçağda bazı kilise yetkililerinin yorumlarıyla oluşmuş ve sonrasında yaygınlaşmıştır.

Hıristiyan kaynaklarından hareketle Mecdelli ile ilgili söylenecek tek şey, onun İsa'ya samimi şekilde bağlı olup onun yanında yer alan ve tüm imkanlarıyla ona destek veren kadınlardan birisi olduğudur.

Diğer taraftan kilise, Mecdelli'nin şahsında fahişelik yapıp günahkâr olan ve sonrasında tövbe eden ve kendisine kiliseye adayan bir kadın tipolojisi üretmiştir. Üretilen bu tipoloji kilisenin sosyal, siyasal ve kültürel gelişimi sürecinde kadın ve erkek ilişkisine ve kilisede kadının rolüne dair yaklaşımla yakından irtibatlıdır.

Haber Ara