Hürriyet gazetesinin ibişi tarafından yıkanıp paklanan Muharrem İnce kime şarladı, biliyor musunuz?
Kadim “CHP dostu” Merkel'e...
Merkel, 24 Haziran seçiminden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ülkesine davet edince bizimkinde şafak attı...
O konuşmasını bulup okuyun.
Muharrem İnce, Almanya Başbakanı Merkel'e öyle laflar ediyor, öyle ağır yakıştırmalarda bulunuyor, öyle gider yapıyor ki, CHP tarihinde böylesi görülmüş değil...
Esasında bu celadet güzel...
Nasıl derler, Muharrem İnce gibi düşük gradolu bir siyasetçiden de gelse, insanın hoşuna gidiyor.
Şöyle diyorsunuz: “Demek ki ezik ve teslimiyetçi bir adam değil bu Muharrem İnce dedikleri... Batılı devlet adamları karşısında icabında şarlayabiliyor, sözünü sakınmıyor, ağır kaçsa da diyeceklerini diyor... Ne güzel!”
Güzel mi?
Emin değilim.
Bence çirkin...
Daha çok fırsatçılık kokuyor...
Daha çok “sahtelik” seziliyor...
Çünkü bakıyoruz, Muharrem İnce'nin şarlamasını gerektirecek bir durum göremiyoruz.
Merkel, Erdoğan'ı ülkesine davet etmiş.
Hepsi bu!
Muharrem İnce bu daveti, “ihsas-ı rey” gibi algılıyor ve “Ey Merkel, sen şimdiden Erdoğan'ı seçimin galibi ilan ediyorsun... Orada dur!” diyor.
Sonra da, “Sen kimsin ki ülkemizin içişlerine karışıyorsun, haddini bil, haddini...” diyerek, saydırdıkça saydırıyor.
Öyle ağır laflar ki, insanın, “Beri gel yiğit” diyesi geliyor.
Hakikaten beri gelsin...
Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ülkesine davet ediyor.
Mevcut Cumhurbaşkanını yani...
Sadece bir davet!
Seçimi kim kazanır, bilinmez.
Erdoğan kazanırsa “seçilmiş Cumhurbaşkanı” olarak, kazanamazsa AK Parti genel başkanı olarak davete icabet edecek... Ya da etmeyecek... Onun bileceği iş...
Bu durumun ihsas-ı reyle ne alakası var?
Madem Muharrem İnce “şarlamayı” ve “gider yapmayı” çok seviyor, bu yeteneğini iftar yemeğinde bir araya geldiği AB büyükelçilerine karşı sergileyecekti, “Siz kim oluyorsunuz ki, bağımsız bir ülkenin Cumhurbaşkanı adayına Erdoğan'ı yargılayacak mısınız sorusunu sorabiliyorsunuz?” diyecekti.
Bunu demedi...
Bunu diyemeyen Muharrem İnce, ülkesinin bakanları AB ülkelerinden deport edildiğinde susmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Avrupa ülkelerindeki toplantıları iptal edildiğinde susmuştu.
Dışişleri Bakanı'nın uçağına iniş izni verilmediğinde susmuştu.
Erdoğan'ın toplantılarını iptal eden Almanya, PKK mitinglerine izin verdiğinde susmuştu.
Ülkesi, AB destekli terör örgütlerinin “sistematik” saldırılarına uğradığında susmuştu
Şimdi kalkmış, “Ey Merkel” diyor sahte kabadayı...
Sahte kabadayının partisinden kimi vekiller, bir vakitler Merkel'e mektuplar yazıyorlardı... “Sakın Türkiye'ye gelmeyin. Erdoğan'ın elini güçlendirmeyin, Erdoğan'ı meşrulaştırmayın” diyorlardı.
Sanki meşruiyetin kaynağı Merkel'miş gibi.
Hem “yalvarma” tonunda Merkel'e mektuplar yazıp Erdoğan'ın âdeme mahkûm edilmesi gerektiğini savunacaklar, hem AB'li dostlarına ricacı gönderip “sakın Türkiye'ye yatırım yapmayın” diyecekler, hem de meşru bir daveti bahane ederek “Ey Merkel” diye ünleyecekler.
İnsanda biraz utanma olur...
Bunlar utanmıyor.
Bakalım Hürriyet'in ibişi utanacak mı?
Bakalım yıkayıp paklama görevine ara verip, buradaki “ince” ihaneti ve tabansızlığı görecek mi?