Dünya dilleri çeşitli olayların sevkiyle birbirleriyle etkileşime geçmiştir. Ermeniler ve Türkler yüzyıllar boyunca dostça yaşamış iki farklı millettir. Tarihi veriler göstermektedir ki Türkçe 4.yy’dan itibaren Ermeni dilini etkilemeye başlamıştır. Bu etkileniş; fonetik, türetim, morfolojik, sözdizimi gibi farklı yönlerden gerçekleşmiştir. Bu etkilerin varlığını geçmişte pek çok Ermeni dilbilgini de dile getirmiştir.
Gürcü Edebiyatçı İlya Çavçavadze, Ermeniler’in Türkler yanında başka ulusların da kimi değerlerini sahiplendiğini açıkça belirtmektedir. İyice incelendiğinde görülecektir ki, bu dildeki pek çok kelimenin ve ses özelliğinin oluşumunda Farsça, Türkçe hatta Arapça’nın da etkisi olmuştur.
Ermeni bilgin Mordman, Ermeni dilinin Turani dillerden köklü bir şekilde etkilendiğini belirtmiştir. Yine Patkonov isimli bir başka bilgin, yüzyıllar öncesinden Türk etkisinin Ermeni dilini değişime uğratmaya başladığını belirtmiştir.
Patkanov daha 5. ve 6.yy’daki Ermeni kaynaklarında bulunan Türkçe kelimeleri tespit etmiştir. Örneğin “goçkar” kelimesi bilgine göre daha bu dönemde Ermeni diline girmiştir. Bu kelime ile kökendaş olarak “goç-koç” kelimesinin varlığı zaten ortadadır. “Goçkar” ve “Koç” kelimeleri “erkek koyun” anlamında her iki dilde kullanılmaktadır.
Diğer bir Ermeni dilbilimci Gukasyan da Patkanovla benzer görüşleri ifade etmektedir. Daha 5.yy’da Ermenice’ye girdiği adı geçen bilginler tarafından tespit edilen bazı Türkçe kelimeler şunlardır:
“arıg (şişman), ark-ark, goçkar-koç, zer-yer, torpah-toprak, hakan, tarhan, elteper vb..”
Bütün bu örnekler gösteriyor ki, Türkler ve Ermeniler yüzlerce yıl boyunca birlikte dostça yaşamışlar, bu dostluğun etkisiyle de birbirlerini etkilemişlerdir. Bu samimi ilişkiler öyle bir boyuta gelmiştir ki, Türklerin yaşadığı bütün topraklarda Ermeniler de yaşar olmuştur. Bugünkü Ukrayna topraklarında, Kırım’da, Anadolu’da, Azerbaycan’da, İran’da Türklerle birlikte yaşayan Ermeniler, kendi dilleri yanında Türkçe’yi de çok güzel konuşur-yazar hale gelmişlerdir.
Ukrayna topraklarında ve kısmen Romanya’da yaşayan Ermeniler, Kıpçak (Kuman) ve Tatar Türklerinin etkisiyle Ermenice’yi unutmuşlar, böylece Ermeni Kıpçakçası denilen bir Türk lehçesinin oluşmasına sebep olmuşlardır. Ermeni Kıpçakçası Ermeni alfabesiyle yazılan ve içinde Ermenice kelimelerin de çoklukla kullanıldığı bir Türk lehçesidir. Peki ne olmuştu da, Türkçe’yi kendi anadili gibi benimsemiş ve Osmanlı tarafından da millet-i sadıka olarak kabul edilmiş bu toplumla Türklerin arası bozulmuştu?
Rusya’nın da tahrikleriyle gerçekleşen isyan hareketlerinin ardından Ermeniler ve bölge halkı arasında yaşanan çatışmalar, iki toplum arasında bariz bir kırılma noktası olmuştu. Şu bir gerçekti ki, Osmanlı Devletinin bölünme, parçalanma, toprak verme gibi bir seçeneği kabul etmesi imkansızdı.
Bölgede yaşayan Kürt, Arap ve Türk kökenli Müslüman halkların Ermeni çetelerin saldırılarına karşı kayıtsız kalması da elbette beklenemezdi. İki toplumu birbirine düşürecek olumsuz şartların bir araya gelmesi, devletçe gösterilen gayretlere rağmen önlenemedi. Halk arasında kanlı çatışmalar yaşandı. Karşılıklı olarak pek çok kayıplar verildi. Hem Ermeniler’den, hem de Türklerden yüz binlerce insan öldü. Belli ki bu olaylar Osmanlı Devletinin değil, Osmanlı’yı yıkmak isteyen dış güçlerin bir politikasıydı.
Osmanlı Devleti bölgede yaşanan faciaları önlemek için Ermeni tebeasını tehcir etme kararı aldı. Ermeniler yine Osmanlı Devletinin bir toprağı olan Suriye’ye tehcir edildi. Elbette bu olay, Başbakan Erdoğan’ın 24 Nisan’daki yazılı açıklamasında belirttiği gibi acı bir olaydı. Ancak yaşananlar asla Soykırım değildi. İlle de bir kırımdan bahsedilecekse bu yaşananlara “Kırışma” demek en doğrusu olacaktır. Tehcir ise bu yaşanan karşılıklı kırımların bir sonucudur sadece.
Karşılıklı olarak yaşadığımız bu acı olaylara rağmen dillerimizdeki dostluk, bugüne kadar devam etmiştir. Belki de geçmişin “barış ve birlik” genlerini içinde barındıran ortak kelimelerimiz, ortak gramer kurallarımız, ortak deyimlerimiz, ortak kültürümüz anısına gelecekte yeniden adil bir birlikteliği inşa edebiliriz, kim bilir?
Şunu da ifade edelim ki, Ermeni dili, Selçuklu, Osmanlı ve Azeri Türkçelerinden de çok çeşitli zamanlarda etkilenmiş bir dildir. Bu dönemlerde Ermeni Oymakları ile Türk Oğuz boyları arasında çok güzel ilişkiler kurulmuştur. Ermeni dilbilimci Sevartyan, Ermenilerin 12.yy ve sonralarında Türkçe’yi ikinci dil olarak benimsediklerini, delilleriyle ortaya koymuştur.
Ermeni Kıpçakçasının varlığını ortaya koymak üzere “Algış Bitigi” adlı metin üzerine Nadejda Chirli tarafından yapılan “Ermeni Kıpçakça Dualar Kitabı-Algış Bitigi” adlı çalışma da oldukça önemlidir. Danışmanlığı, TDK eski başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk AKALIN tarafından yapılan bu çalışma, Ermenilerin Türkçe’yi anadil olarak benimsediği bir döneme delilleriyle işaret etmektedir.
Dr. Gülnisa AYNAKULOVA’nın naklettiğine göre Ermeni alfabesiyle yazılmış Kıpçak metinleri Rus bilginler tarafından da incelenmiştir. 12 Hayvanlı Türk Takvimi gibi başka milletlerce fazla da bilinmeyen Türklere ait kavramların bu metinlerde geçiyor oluşu, o dönemde Ermeni olarak anılan Hıristiyan Türkler tarafından oluşturulduğu ihtimalini de ortaya koymaktadır:
(x> hırıltılı h sesi) “siçxn ili - sıçxan yil “sıçan yılı” Çıçkan cılı, ut ili - buya “boğa”, sıyır “sığır” Uy, p‘ars - bars “bars” Bars, t‘uşxan - xoyan, tavşan “tavşan”, Koyon tavışxan, tuşxan, lu - balıx “balık”, lu “ejder” Uluu, ilan - yilan “yılan” Cılan, At‘ - at “at” Cılkı / At, yu - xoy “koyun”, xoçxar “koç” Koy, t‘axuyu - tavux “tavuk” Took, it‘ - it “köpek” İt, t‘anguz - tonguz “domuz” Donguz” (Kırgız Sovyet Entsiklopediyası II, 1977: 545)
Bir başka Ermeni dilbilgini Açaryan, 15.ve 19.yy’lar arasında Ermeni yazılı kaynaklarında 4200 civarında Türkçe kelime bulunduğunu tespit etmiştir. Bu Türkçe kökenli kelimelerin bazıları şunlardır:
”Bayatı, başlug (başlık), bek (bey), biz, bostan, bostancı, debağ, talan, gacag (kaçak), nal , nalband, çıban, tolma (dolma), bozbaş, oba, ana, ata, eziz (aziz), Gelet (galat), gapı, gesd (kasd), gız (kız), yeası (yiyesi), helal, haram, ağ, ağa, el, ilan, damga, donguz (domuz)…vb”
Örnektekiler gibi binlerce Türkçe kelime, Ermenice’ye geçmiştir. Ermenice’ye sözcüklerin yanı sıra Türkçe söz öbekleri de geçmiştir. Bu geçişler üç tarzda olmuştur:
1-Bazı deyimler anlam itibariyle geçmiştir:
Ne var ne yok? = inç qa, inç çi qa?
Anan ölsün = merit merni
Bir karın aç, bir karın tok = mi por guşt, imi por sovats
Ağır oturmak = tsanir nıştel
Alın yazısı = çoğata gir
Parmağını dişlemek = matı gtsel
2-Bazı Türkçe kelimeler aynen muhafaza edilmiştir:
kıç yerine koymak=Gıji toğ dnel
azad nefes almak=azad sunts kaşel
kapıya gülle atmak=kaekin golla gnal
helal süt emmek=helal gat xmel
deli şeytan diyor=dali şeytanı asıma
3-Bazı söz grupları Ermenice’ ye değişmeden, aynen geçmiştir.
Ya baxt = ya bext (x> hırıltılı h sesi)
Bir gülle bahar olmaz.
Kül başına...
Tek elden ses çıkmaz.
Akıl akıldan üstündür.
Tokun açtan haberi olmaz.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.
Hoçatur Abovyan, Perş Prosyan, Gozoros Ağayan, Gabriyel Sundukyan gibi onlarca bilgin Türkçe’den Ermenice’ye geçen kelime ve söz gruplarının varlığını ortaya koyup ispatlamışlardır.
Ermeni toplumu, söz varlığımızın yanında bazı ulusal kişiliklerimizden , Türk mûsikisinden ve daha pek çok alanda Müslüman Türk kültüründen etkilenmiştir. 19.yy’da Hovanes Nazaryants, Ermeni dilinde söylenen Nasreddin Hoca fıkralarını derlemiştir.
Bütün bunların yanında şunu da ifade edelim ki, tarihi seyir içinde Ermenice’den Türkçe’ye geçen kelimeler ve kimi söz grupları da elbette olmuştur. Ermeni sanatının ve kültürünün toplumumuzdaki kimi etkileri bugüne kadar devam etmiştir. Bu da iki toplumun bir arada yaşarken geliştirdikleri karşılıklı etkileşimlerinin doğal bir sonucudur. Bu karşılıklı etkileşimler ise başka bir çalışmanın konusudur. Şimdilik Türkçe’nin Ermenice üzerindeki etkilerini anlatmakla yetinelim.
Prof. Dr. Zakiroğlu Abdullayev, Türkçe’nin Ermeni dilini gramer bakımından da etkilediğini ifade etmiştir. Ünlü bilgin Türkçe’nin etkisiyle Ermenice’de oluşan yeni ses ve dizin özelliklerini şöyle sıralamıştır:
1-Ermenice’deki bazı fiiller özellikle Azeri ağzından etkilenerek çok anlamlı konuma gelmişlerdir.
Almak, çekmek, bitmek, sürmek
2- Ermeni dilinde pek çok yeni ses türemiştir. İnce e, ö ve ü sesleri aslen Ermeni dilinde olmayan fakat Türkçe’den Ermenice’ye geçen seslerden bazılarıdır.
3- Türkçe’den Ermenice’ye pek çok ek de geçmiştir:
-lik, -lı, -çi, -mcı, -miş …vb. gibi eklerle birlikte kalıplaşmış kelimeler de bu dile geçmiştir.
Başlux, tozlux, nişanlı, namuslu…
4-Türkçe bazı kelimelerle Ermenice fiiller birleşerek birleşik fiiller oluşturmuşlardır.
Azarlamış inel(azarlamış olmak) vb….
5-Türkçe’den Ermenice’ye Pekiştirme sıfatları da geçmiştir.
Kıpkırmızı-qasgarmir
Sapsarı-depdegin
Kapkara-sepsev
Tertemiz-şipşidağ
Dopdolu-leplesun
Şunu da belirtmekte yarar vardır ki, Ermenice üzerinde Türkçe’nin yanı sıra Farsça ve Arapça’nın da etkisi olmuştur.
6-Ermeni Guzanları(ozan) Türk dillerine baş vurarak Ermeni şiirini geliştirmeye çalışmışlardır. Örneğin 10.yy’da yaşamış Grikor Narekatsi şiirlerinde sel, mum, derman, xaber(x=h), arkan vb birçok Türkçe kelime kullanmıştır.
7-Ermenice, Türkçe’deki tamlama yapısından da etkilenmiştir. Ermenice’deki tamlama yapısı Farsça’dakine benzer şekildeyken Türkçe’nin etkisiyle değişmeye başlamıştır. Normalde bir Ermeni Ev Ali’nin demesi gerekirken şimdi Türkçe’deki gibi Ali’nin ev demektedir.
8- Hint Avrupa dillerinin tamamında olduğu gibi Ermenice’de de ortaçlar(sıfat fiil) ki bağlacı yardımıyla yapılmaktaydı. Ancak şimdi Ermenice’de sıfat fiil oluşumu, Türkçe’deki gibi eklerin yardımıyla olmaktadır.
9- Eskiden Ermenice’de İngilizce’de olduğu gibi çoğul bir sayının nitelediği isim de çoğul eki alırdı. Beş kitaplar gibi.. Ancak Türkçe’nin etkisiyle zamanla sondaki çoğul eki bu gibi sıfatlardan sonra kullanılmamaya başlamıştır.
10- Bilindiği gibi Hint Avrupa dillerinde yüklem genellikle cümlenin özneden sonraki 2. ögesidir. Türkçe’de ise yüklem her zaman için cümlenin sonundadır. Hint Avrupa dil ailesine dahil olduğu bilinen Ermenice’de de yüklemin yeri şaşırtıcı bir şekilde sondadır. Sadece yüklemin değil cümledeki diğer ögelerin dizilişi de Türkçe’yi andırmaktadır. Belli ki bu durum Türkçe’nin etkisiyle oluşmuştur.
Örnek: Nrank tey kıhimen
Biz çay içiyoruz
Na Çinastan aytselets
O Çin’i ziyaret etti
11- Son örnekte gördüğümüz “Na” (O) zamiri Türkçe’de olduğu gibi hem erkekler, hem de bayanlar için kullanılabilir. İngilizce ya da Almanca’daki gibi bu zamirde dişil, eril farklılaşması yaşanmaz.
Yer yer açıkladığımız gibi, kültürümüz, folklorümüz, geleneklerimiz de Ermeni yaşantısında derin izler bırakmıştır. Halen, Ermeni illerinde Türkçe şarkı ve türküler beğeniyle dinlenmektedir. Bazı sanatçılarımız Ermeni’lerin gönlünde taht kurmuştur. Şu anda Türkçe’nin ana dil gibi konuşulduğu kimi Ermeni köyleri halen vardır. Ermeni aşıkları pek çok müzik terimini Türkçe’den almıştır. Ermenistan’ın başkenti olan Erivan (Revan) köklü bir Türk-İslam kentidir. Elbette Ermeniler yerleştikleri bölgedeki Türk kültürünün izlerinden de derin etkiler almışlardır.
Guzan (ozan), saz, santu, keman, kemanca, bağlama gibi onlarca terim Ermenice’de halen yaşamaktadır. Ayrıca Ermenilerin ruh dünyalarında bizim ruh dünyalarımıza yaptığı gibi ince tesirler bırakan halk hikayeleri halen Ermeni ellerinde insanların hayal dünyalarını türlü türlü renkleriyle zenginleştirmeye devam etmektedir.
İki toplum arasındaki bütün bu tarihi ve kültürel ortaklıklar göz önündeyken sevgi yerine nefretin; barış yerine kavganın büyütülmesinin; hatta Karabağ’ın işgal edilmesinin, Hocalı katliamının, her 24 Nisan’da Türk bayrağının yakılmasının meşru sebeplerini anlamak imkansızdır.
Barış isteniyorsa, sertlikten öte karşılıklı gülümsemek gerekir. Barış isteniyorsa, bilhassa Ermenistan’ın, son yıllarda Türkiye’de yaşanan demokratik ve özgürlükçü değişime ayak uydurması gerekir. Bunun için de Ermenistan’daki eğitim sistemi reforme edilmeli, gelecek Ermeni kuşakların Türkiye’ye karşı düşmanca duygular beslemesi engellenmelidir. Elbette Türkiye’de de konjektüre göre benzeri eğitim çalışmaları hayata sokulmalıdır.
Bilhassa İstanbul Ermenileriyle Türklerin yüzlerce yıldan beri devam ede gelen dostluğu, iki toplumun birlikte barış içinde yaşayabileceğini gösteren canlı bir örnektir.
Ermenistan’dan Türkiye’ye göçen ve çeşitli ortamlarda halen çalışmakta olan on binlerce Ermenistanlı Ermeni’nin varlığı da ortadadır. Bu insanlar Türkiye’de özgürce yaşamakta ve çalışmaktadır.
Belki de günün birinde Ortadoğu’dan Kafkaslar’a, Balkanlar’dan Afrika’ya dek, küresel zulüm karanlıklarını dağıtacak bir Adalet Birliği inşa edilecek ve Ermeniler de bölgedeki diğer topluluklar gibi bu birliğin bütün olumlu imkanlarından faydalanacaktır.
Birbirimizle “aynı” olmamız gerekmiyor elbette ama ortaklıklarımıza ya da benzerliklerimize her fırsatta “ayna” tutmamız oldukça lüzumlu.
Dil ise bu benzerliklerin yansıtıldığı en kapsamlı aynalardan birisidir. O halde ara sıra da olsa dil aynasının karşısına geçip benzerliklerimizi seyredelim.
Kaynak: Elövset Zakiroğlu ABDULAYEV, “Türk Dillerinin Tarihsel Gelişme Sorunları" (TDK)
Yorum Yap