DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Zakkum yesinler…

2010-07-24 16:30:00

Dün bazı gazetelerin manşetleri, “gerçek Türkiye” veri ve bilgileriyle doluydu.

Mesela Bugün gazetesi, “Sucukta domuz, biberde zehir”

Taraf gazetesi, “Bal tutan şeker yalar”

Cumhuriyet gazetesi, “Zehir yiyoruz”

Haber Türk gazetesi, “Gıdada çok vahim tablo” başlıklarını tercih ederken, Takvim gazetesi, “Kim bu firmalar?” sorusunu yöneltiyordu.

 

Takvim’in can alıcı sorusuna cevap arayacağız. Ancak önce gazetelere bu başlıkları attıran sebeplere bakalım.

 

2009 geçeli 7 ay olmuş… Tarım ve Köyişleri Bakanlığı önceki gün, 2009 yılı gıda denetim raporunu açıklamış. Aslında benzer çalışmalar her yıl yapılır ancak kamuoyu ile paylaşılmazdı. Bu veriler, ‘bilgi edinme’ taleplerinde bile verilmez, zorlama yöntemlerle elde edilirdi.

 

Bu yıl, gecikmeli de olsa raporu yayınlamışlar. Bakanlık bu raporu yayınlarken, aslında ‘övünülecek bir tablo’ gibi sunuyor. Tarım Bakanlığı’ndan bakınca ‘bu kadar zehir kadı kızında da oluyor’ çünkü…

 

Sözü, ‘hepsi de zehir olabilirdi’ demeye getiriyorlar...

 

Dün aksam bir kanalda, TBMM Başkan Vekili’nin kardeşi de olan Tarım Bakanlığı müsteşar yardımcısı Nihat Pakdil konuşuyor ve diyor ki: “Ürkmeye gerek yok! Toplum tedirgin olmasın. Bizi izlemeye devam etsin…”

 

Ürkülmemesi istenen tablo şu:

 

- Kıymaya; tavuk kemiği, domuz eti
- Dönere; öğütme tavuk bacağı…
- Yoğurda; nişasta, jelâtin
- Süte; katı yağ
- Süt tozuna; tebeşir, pudra şekeri
- Kaşar peynirine; patates püresi…
- Lahmacuna; kemik külü
- Kırmızı bibere; kiremit tozu
- Karabibere; boya…
- Kalitesiz bulgura; boya
- Kırmızı ete; domuz
- Beyaz ete; klor
- Bayat tavuklara; çamaşır suyu
- Salama; bayat salam…
- Sosise; hayvansal atık
- Sucuğa, tavuk ayağı…
- Helvaya; ucuz siyah susam
- Bala; naftalin, şeker, parafin ve antibiyotik

- Baklavaya; fıstık yerine bezelye
- Zeytinyağına; pamuk, kanola, ayçiçeği ve pamuk yağı

- Zeytin havuzlarına; paslı demir…
- Baharata; kurutulmuş ot
- Pekmeze; hidrol, parafin…
- Fıstık tozuna; bezelye ve boya

Hiç ürkütücü değil, öyle değil mi? Pekmeze petrol ürünü olan ‘parafin’ katılmasında ne sakınca olabilir ki? En kötü ihtimal de öldürür. Her yeri sorunlu bir dünyada, ha üç gün önce ölmüşsün ha üç gün sonra... Bu kadarcık için, Tarım Bakanlığı’nın yönetimini huzursuz etmeye değer mi?

 

Önce ben olmak üzere herkes otursun oturduğu yerde!

 

Yoğurt diye ‘domuz jelâtini’ yemişsiniz, ne sakıncası var? Burası laik bir ülke. Laik bir ülkede, İslam Şeriat’ının kurallarını mı uygulasalardı?

 

* * *

 

Söz konusu kanaldaki konuşmasında müsteşar yardımcımız, “Denetlediğimiz sorunlu ürünleri imha etmiyoruz. Amacımız üreticiyi cezalandırmak değil, eğitmek…” diyor.

 

Ne güzel değil mi? Bozuk ürünleri imha etmemek lazım. Zaten bu ülkenin, henüz üzerinde düşünmeye değer bulmadığı katkı maddelerinin hepsi petro-kimya ürünü, zehirler...

 

Hem israf, ‘haram’ değil mi? İçinde zehir var diye imha mı edilir? Hiçbir şey yapamazsak,fakir fukaraya ve kurda kuşa vermeliyiz öyle değil mi?

 

Üç beş çocuk veya delikanlı, ömrünü hastane köşelerinde ilaç bağımlısı olarak geçirse ne olur ki? Zaten dünyanın efendisi Siyonist şirket ve kuruluşlar; ‘dünyanın nüfusu fazla, dünyanın kaynakları bize yetmiyor ki, üç beş çulsuzla paylaşalım!’ demiyorlar mı? Söyleyin Allah’ınızın aşkına, adamlar haksız mı?

 

Şeytan’ın fısıltılarına kulak kabartıp, şeytan gibi hedonistleşen -yani hazzının peşinde koşan- topluluklar için, içeriğin ne önemi olabilir?

 

Hazperestler bu zehirleri hak etmiyorlar mı? Şeytan ve yeryüzündeki küresel işbirlikçileri emredip, onlarda yemiyorlar mı?

 

Günümüz hedonist toplulukları için, ‘ambalajı güzel olsun, tadı damağımızda kalsın’ yeter. Hani meşhur bir reklamda işlendiği gibi: ‘Ambalajı janjanlı olsun’ tamamdır. Bu harammış, şüpheliymiş, zehirliymiş ne önemi var?

 

‘Onu yasakla, bunu yasakla olmaz ki canım. Onu yemeyelim, bunu yemeyelim peki ne yiyelim?’ Haksız mı hazperestler? Elbette haklılar. Tarım Bakanlığı da böyle düşünmüş olmalı ki; ambalajların ‘güzelliği’nden dem vuruyor...

 

Biliyor musunuz, Allah c.c. Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde ‘helal yiyiniz demiyor!’ Ya ne diyor? ‘Helal ve tayyib olanları yiyiniz.’ Nedir ‘tayyib’ olan? ‘Temiz…’

 

Biliyor musunuz? Allah c.c. sadece hak ettiklerimizi ve layık olduklarımızı verir. ‘Namuslu kadınlar namuslu erkeklere, namuslu erkekler namuslu kadınlara’ layık görüldüğü gibi, özenli insanlara özenli gıdalar. Özensiz insanlara petro-kimya gıdalar çok bile.

 

Neymiş efendim. Yoğurtta, sütte jelâtin varmış. Jelâtin de domuzun deri ve kemiklerinden elde edilirmiş...

 

Türkiye; hiçbir besin -dolayısıyla insan için dolgu malzemesi olmaktan öte hiçbir- değeri olmayan bu ürünü üretmeyerek, 17 batılı ülkeden ithal ediyormuş… Bazı üreticilerde bunu yoğurda, süte, çorbaya, sucuğa, ona buna katıyormuş... Bu güya yasakmışmış.

 

Yapmayın Allah’ın aşkına! Bayramda misafire ikram ettiğiniz şekerde, bakkaldan çocuğunuzu sevindirmek için aldığınız şekerleme ve keklerde, iftarınızı açmak için içtiğiniz çorbada jelâtin olduğunu hatta sakızların aspartam, sakarin gibi kanserojen maddelerle birlikte sunulduğunu bilmeyen var mı?

 

‘Hayır’ diyen varsa ya doğruyu söylemiyor olmalı ya da… Yediği ürünün içeriğini bilmeyen hazcılar, bilseler ne olur ki? Sanki tüketim alışkanlıklarını mı değiştirecekler?

 

Ekmeğinizdeki yağ asidi ve diğer katkı maddeleri çok mu masum? Süngerimsi ekmekleri yiyebilen insan, bu zehirleri yese ne olur, yemese ne olur?

 

Değişen tek şey, sağlık harcamalarımızdır. 2008’de 10 milyar dolar olan ilaç tüketimi nasıl 2009’da 15 milyar dolar olmuşsa, 2010’da da 20 milyar dolar olur. Üçbeş de ‘ilaç şehidi’ veririz o kadar! İlaveten üç beş yüz daha hastane açarız, birkaç kapitalistimiz daha köşe döner, bizde bizi iyileştirenlere ‘dua’ eder dururuz.

 

Nasıl olsa, hep birden Cennet’e gideceğiz. Burada uzak durduğumuz tabiî gıdalar, orada bol bol var... Hatta hûri ve gılmanlar sunacaklar, bizde yiyeceğiz… Yalancı dünyada, bu zehirlilerden yesek ne olur, yemesek ne olur? Dünyanın güzel/tabiî nimetlerini cehenneme gidecekler yesin, nasıl olsa cehennemde zakkumdan başka yiyecek yok onlar için.

 

Ne dersiniz, hâlâ Takvim gazetesinin “Kim bu firmalar?” sorusuna cevap aramaya gerek var mı?

Görüş Bildir Bizimle Paylaş