Demirtaş başkanlığındaki, Eş Genel Başkan yardımcıları Ali Ürküt, Alp Altınörs ile MYK üyesi Dilek Yağlı'dan oluşan heyet, Kafkas Dernekleri Federasyonu'nu (KAF-FED) ziyaret etti.
Ziyaret sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Demirtaş, gazetecilerin 'izleme heyeti oluşturulmasının HDP'nin kırmızı çizgisi olup olmadığı' sorusuna, ülkede barış istediklerini belirterek, çatışmaların durduğunu ancak barışın kalıcı hale getirilmesinin yolunun bunu topluma mal etmekten geçtiğini ifade etti.
Bunun belli yöntemlerin bulunduğunu izleme heyetinin de bunlardan birisi olduğunu dile getiren Demirtaş, "İzleme kurulu da katkı sunar diye düşünüyoruz. Bir kırmızı çizgiden öte dünyada bu işler böyle olmuş. Yani, küs olan kavgalı olan taraflar oturup bir masada konuşurken birileri hakemlik yapar, yardımcı olur, ön açar. Olmazsa olmazdan, bizim kırmızı çizgimizden öte, bu barış mevzularının olmazsa olmazıdır. Yoksa HDP'nin kırmızı çizgisi değildir" şeklinde yanıt verdi.
Her halükarda sürece katkı sunacaklarını dile getiren Demirtaş,"Ülkemizin barışı için, çok önemsediğimiz için, şu kırmızı çizgi midir bu kırmızı çizgimizdir gibi dayatmalar da bulunmayız. İnşallah önümüzdeki günlerde bunlar rahatlıkla çözülür ve hayata geçer diye temenni ediyoruz. Hükümetin vereceği bir karar. Biz bu konuda HDP olarak karar versek dahi hayata geçmesi hükümetin onayına bağlı ve Adalet Bakanının onayına bağlı adaya gidiş konusu" diye konuştu.
'İzleme heyetinin adaya gitmeden, PKK'nın, Abdullah Öcalan'ın çağrısını yaptığı kongreyi toplamasının mümkün olup olmadığına' ilişkin soru üzerine de Demirtaş, bunların karar vericisinin kendileri olmadığını, HDP'nin bu konularda karar verme yetkisinin de gücünün de bulunmadığını dile getirdi.
"Şartsız şurtsuz da silah bırakılacaksa, bu bizim itiraz edebileceğimiz bir durum değil" diyen Demirtaş, "Kongre toplanacaksa, bunun hiç bir şart gözetilmeksizin toplanmasına biz karşı olacak değiliz. Gerçekleşebilir, makul bir yöntemle olması gerektiği biz söylüyoruz. Yoksa afaki söylemlerle, topluma boş hayaller satarak, efendim 'barış oldu, olacak, geldi, gelecek' deyip insanları umutlandırıp gereğini yapmadan, ülkede gerilim yaratmanın yanlış olduğunu biz söylüyoruz" şeklinde konuştu.
Barış süreçlerinin, yolları, yordamlarını hükümetin doğru izlemesi halinde sonuca hep birlikte ulaşılacağını ifade eden Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda hükümetin 'izleme kurulu olacak, hayata geçecek' demesi önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanını 'buna karşı olduğunu' söyledi fakat hükümet izleme kurulunu devreye sokacak bir iradeyi gösteriyorsa, bu sürecin ilerlemesi konusunda bir mesafe katedilmesini kolaylaştırır. Bu bir HDP şartı, dayatması değil. Genelde böyle yansıtılıyor ama bu sürecin kendi doğallığının dayatmasıdır, böyle olması gerekiyor. Hızlı hareket etmek, mekanizmaları kurmak, bir an önce izleme heyetleri oluşturmak, hızlı adımlar atmak gerekir ki barışa hızlı ulaşalım. Bu HDP bir dayatması değil. Fakat nihayetinde hangi neticede ortaklaşılırsa, taraflar hangi konuda uzlaşma sağlarsa hep birlikte bunları tartışacağız. Biz kırmızı çizgi, bir şart olarak kimsenin önüne bir engel koymayız. Yeter ki süreç ilerlesin."
-Arınç ve Gökçek tartışması
'Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki tartışmanın "Çözüm Süreciyle" ilgili olup olmadığı' şeklindeki soruya karşılık da Demirtaş, şu yanıtı verdi:
"Gökçek'in çözüm süreciyle ne alakası var. Kendi aralarında, birbirine girmiş durumdalar. İnşallah daha fazla birbirine girerler de ne karar pislik olmuş hep birlikte öğreniriz. Kim hangi parseli kime satmış, nasıl peşkeşler çekilmiş. Bunları hep birlikte öğreniriz. Çözüm Süreci'nden kaynaklı bir şey olduğu ben düşünmüyorum. Fakat asıl AKP içerisindeki Cumhurbaşkanıyla hükümet arasındaki derin kırılmayı ve yarılmayı örtmeye çalışan, bir ağız dalaşıyla, bir belediye başkanıyla bir başbakan yardımcısı arasındaki seviyesiz bir tartışmayı izliyor Türkiye. Biz bunu izlemek zorunda değiliz. Bir araya gelsinler birbirine ne söylüyorlarsa söylesinler bu seviyesizliği toplum izlemek zorunda mı? Devlet adına hükümet adına bu tür açıklamalar yapılırken şahsi kişisel hırslarını dinlemek zorunda mı Türkiye? Biz buna mecbur değiliz. Türkiye bu seviyesizliği hak etmiyor. Cumhurbaşkanı ayrı bir seviyesiz üslupla küfürler, hakaretler yağdırıyor, neslimizden, nesebimize kadar. Hükümet sözcüsü ayrı, ülkenin başkentinin belediye başkanı ayrı bir seviyesizlikte. Seviye yerlerde yani. Bunun çözüm süreciyle alakası yok. Onların seviyesizliğiyle alakalı bir mevzu daha çok."
-"Konunun özü bir iç mesele değil, Türkiye'nin meselesidir"
'Bu olayın AK Parti'nin kendi meselesi mi yoksa ülke meselesi mi' olduğu şeklindeki soru üzerine de Demirtaş, AK Parti'nin kendi aralarında yaşadığı büyük çatışmaları bugüne kadar içeride tutmayı başardığını ancak çatışmaların seçim yaklaştığında daha fazla dışa vurulacağını iddia etti.
Üslup meselesinin partinin kendi iç sorunları olduğunu dile getiren Demirtaş, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Lütfen, Türkiye kamuoyu huzurunda bu tür seviyesizlikler yapmasınlar ama konunun özü bir iç mesele değil, Türkiye'nin meselesidir. Bunu da çözebilecek şey sandıktır, mahkeme falan değildir. 7 Haziran'da sandıkta çözülür bu iş. Karakolda, mahkemede çözülmez. Yolsuzluklar rüşvetler adam kayırmalar, sokakta geçenleri zulümle işkenceyle katletmeler, adaletsizlikler, demokrasiyi katleden yasalar bütün bunlar Türkiye'nin meseleleridir ve asıl AKP'nin içerisinde tartışılan şeyler bunlardır. Bunlar da giderek ciddi bir ayrılığa ciddi bir yarılmaya dönüşebilir. Bu Türkiye için de hayırlı olur. Bütün bu pisliklerin ortaya dökülmesinden Türkiye zarar görmez, yarar görür düşüncesindeyim"
-"Düşüncelerini daha açıkça ifade ediyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Çözüm Süreci'ne ilişkin Başbakanlığı döneminde ilgili mekanizmalarının kurulması gerektiğini söylediği ancak şimdi bu konuda farklı açıklamalar yaptığının iddia edilmesi ve bu konudaki görüşlerinin sorulması üzerine Demirtaş, istihbarat raporlarından çok araştırma raporlarına dayanarak bunu yaptığını düşündüğünü ifade etti.
Kamuoyu araştırmalarına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, başkan olamayacağını gördüğünü iddia eden Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hep barışın siyasi rantını yemeyi tercih ediyor. Yani barış sürecinden siyasi bir kazanım, bir oy elde etmek için uğraştı. Şimdi bakıyor ki bundan fazlada bir oy elde edemiyor. Dolayısıyla maden bana oy getiren bir süreç değil, niye uğraşayım, diye elinin tersiyle itecek bir pozisyona gelebiliyor. Yani önemli olan ülkenin barışı, ülkede insanların, gençlerin birbirini öldürmemesi, anaların gözyaşı, anaların yürek yangını değil. Önemli olan varsa yoksa kendi egemenlikleri, saltanatları. Bundan kişisel, partisel fayda elde etmiyorlarsa barış sürecinde bunların umurunda değil. Bence geri dönüşün asıl nedeni. Geri dönüşte değil aslında asıl fikirlerini, yüreğinden ve beyninden aslında geçen fikirleri bu kadar açık bir şekilde söyleme ihtiyacını bu dönemde bu yüzden herhalde zorunluluk hissetmiştir. Yoksa eksiden çok barış severdi de şimdi çark etti diye bir şey yok. Neyse oydu yani düşüncelerini daha açıkça ifade ediyor bence."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının milliyetçi oyları almaya yönelik olup olmadığı şeklindeki soruya karşılık da Demirtaş, olabileceğini ancak ülkenin milliyetçilerini de "aptal" olmadığını söyledi.
"Bu bir iki atraksiyon yaptı diye milliyetçiler de peşinden koşacak değil" diyen Demirtaş, milliyetçilerin de bir aklı ve iradesi bulunduğunu, herkesin olup biteni gördüğünü belirterek, "Bilemiyorum onun için mi yapıyor" dedi.