Davutoğlu, Türk-İş Konfederasyonunu ziyaretinin ardından yaptığı konuşmada, dünyada hiçbir şeyin, alın teriyle, helal rızık gayesiyle kazanılandan daha değerli olmadığını vurguladı.
Emeğin insanoğlunun ilk tarih sahnesine çıktığı günden bu yana temel değer ölçüsü olduğunu dile getiren Davutoğlu, emeğe saygı göstermeyen toplumların, herhangi bir şekilde sosyal adaleti gerçekleştirmesi ve ekonomik verimliliği hayata geçirmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Davutoğlu, bu açıdan modern toplumlarda, kadim gelenekte, ahilik ve diğer sistemlerle teminat altına alınan sosyal dayanışmanın, modern toplumlarda sendikalar tarafından gerçekleştirildiğini söyleyerek, sendikaların sadece ortak çıkar alanını temsil etmediğini, aynı zamanda sosyal adaletin gerçekleşmesini temin eden, emek alanında çalışanların hukukunu gözetme üzerinden toplam ekonomik verime de büyük katkı sağlayan kuruluşlar olduğuna dikkat çekti.
"Bizler sendikaların; toplumsal hayat içerisindeki tüm sorunlarının ele alınmasını, bunların en iyi şekilde çözülmesini, sendikaların temsil ettiği emek ve tüm kesimin taleplerini iletilebilecek kanallara sahip olmasını ve en iyi şekilde örgütlenerek bu hakları temin edecek şekilde verimli bir çalışma içinde olmalarını sağlamak için gereken her türlü çalışmayı geçmişte yaptık" diyen Davutoğlu, iktidarları döneminde bu alanda atılan adımları tek tek zikretmek istemediğini söyledi.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
'Ama çok geniş kapsamlı reformlar yaptığımız herkesin bilgisindedir. Türkiye'de çalışma hayatı 90'lı yıllarla karşılaştırıldığında, hem işçilerin hayat standartları bağlamında, asgari ücretten diğer birçok alana kadar hem de bu hayat standardının hukuki ve yasal teminat altına alınması bağlamında büyük bir devrim gerçekleştirmiştir. 90'lı yılları hatırlayanlar, o yılların yönetimleri altında, işçilerimizin emeklerinin nasıl eridiğini, bir takım çalışmalar yapılırken bu çalışmaların sonuçlarını hiç gözetilmeden popülist tavırlarla nasıl emekçilerimizin ilk anda avantaj gibi gelen uygulamaların daha sonra bedelini ödediklerini herkes bilir.'
AK Parti iktidarı olarak 12 yılı aşkın sürede hep uzun dönemli, istikrar içinde işçilerin ve emekçilerin hak ve hukuklarının sağlam bir zeminde gerçekleşmesine öncelik verdiklerini vurgulayan Davutoğlu, kısa dönemli popülist uygulamalardan kaçındıklarını bildirdi.
Türk-İş Konfederasyonunu ziyaretine değinen Davutoğlu, bunun ilk buluşması olmadığını, Başbakanlık görevini alır almaz ilk yaptığı toplantının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve paydaşlarıyla olduğunu hatırlattı.
Bunun ilk el attığı konulardan biri olduğunu, ondan sonra da Ergün Atalay ve diğer sendika ile konfederasyon temsilcileriyle birçok defa bir araya geldiklerini anımsatan Davutoğlu, 'Başbakan olarak, özellikle bu ziyareti bize Ergün Bey gerçekleştirmek istediğinde 'hayır ben size gelmek istiyorum. Çünkü emeğin ayağına gidilir. Emeğe saygı gösterilir. Emekçi ile onun mekanında buluşulur' diyerek, Türkiye'nin en eski ve bir anlamda sembolik bakımdan da işçi ve sendikal hareketin merkezin niteliğindeki Türk-İş'i bizzat ziyaret etmek istedim. Bunu özellikle zikretmek istedim' diye konuştu.
Davutoğlu, bugün burada konuştukları konuların iki ana başlıkta toplayabileceğini ifade ederek, işçilerin ve kamuoyunun gündeminde olan, noktasal müdahale gerektiren, noktasal çözüm arayışları gerektiren hususlar ile daha yapısal ve Türkiye'de çalışma hayatının düzenlenmesi bağlamında reform gerektiren hususlar olduğunu kaydetti. Davutoğlu, şöyle konuştu:
'Türkiye'de maalesef yapısal reform ve uzun dönemli istikrar çabası içinde sendikal hakların temin edilmesi konusunda, sağlıklı düşünülmediği için 90'lı yıllarda büyük bir yıkım yaşanmıştır. 90'lı yılların başı ile sonu arasında bakıldığında birçok karşılığı olmayan vaatler gündeme getirilmiştir, o vaatlerin gerçekleştirilmesi için yapı bütünüyle tahrip edilmiştir. Şu anda Türkiye'de sosyal güvenlik yapısının ödediğimiz bedelinin büyük kısmı, 90'lı yıllarda takip edilen popülist politikalar yoluyladır. 20 sene sonra, 25 sene sonra halen biz bu politikaları bedelini ödemeye devam ediyoruz. Biz benzer bir mirası gelecek nesillere bırakamayız."
-"Kimin cebinden veriyorsun?"
Davutoğlu, "90'lı yılları siyasetin en önemli simgesel temsilcilerinden biri olan Kılıçdaroğlu, o günkü SSK Genel Müdürü olarak, o günkü politikaların mesulü olan birisi, bugün çok rahat bir şekilde halka dönüp 'size iki maaş vereceğim, bunu da noterlikten tasdik'. Verirsin de, kimin cebinden veriyorsun? Nasıl veriyorsun?" diye sordu.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"90'lı yılların başlarında da 'iki anahtar vereceğiz' diyorlardı hatırlarsanız, şu anda iki anahtarın her biri geri alındığı gibi insanlar çalışacak yer bulamadılar 2001'de, yazar kasalar kırıldı. Türkiye ekonomik krize sürüklendi.
Tabii sayın Kılıçdaroğlu için çok kolay. O vereceği paraları, Hazinede, Türkiye'nin rezervinde biriken paraları o biriktirmedi. Kendisini şimdiden miras yemeye hazır bir mirasyedi şeyinde... Biz bu ülkenin kaygısıyla büyümüş, bu ülkenin her türlü kaynağını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan 12 yıllık iktidar sonrasında biriktirdiğimiz bütün rezervleri, Kılıçdaroğlu gelip 4 ayda tüketmek istiyor. Aynı 90'lı yıllarda olduğu gibi karşılıksız popülist politikalar talep ediyor. Ama halkımız bilir. Halkımızın hafızası o kadar kısa erimli değildir. 90'lı yılların başlarında sıfır açıkla aldığı SSK'yı nereye getirdiği belli, nasıl devrettiği belli ve hala biz onları nasıl ele aldığımız hususunun da herkesin dikkatlerine sunuyorum. Eğer yaptığımız ciddi reformlarla işçi haklarını genişletmek yanında, diğer taraftan da Türkiye'nin ekonomisini sağlam temellere oturtmamış olsaydık, Kılıçdaroğlu bugün bu sözü veremezdi. Kılıçdaroğlu, hiç iktidara gelemeyeceği için bu teklifleri yapıyor, hasbelkader böyle bir şansı 4 dakika versek de bu dediklerini yapsa, ondan sonra bir başka yine bizim AK Parti iktidarının gelip bütün o yaptıklarını düzeltmesi icap eder.
Halkımızdan özellikle bugünlerde seçim sathı mailine girmişken böyle popülist tavırlara prim vermemesini rica ediyorum. 90'lı yılları herkes hafızasında iyi tutmalı. Bir mirasyediye ihtiyacı yok Türkiye'nin, gelecek nesillere miras bırakacak uzun dönemli, sağlıklı düşünen politikalara, politikacılara ihtiyacı var. Kılıçdaroğlu, şimdiden sahip olmadığı bir mirası, oluşmasında hiçbir katkısı olmadığı bir mirası, şimdiden yeme hesabı içinde. Ama milletimiz ona o imkanı vermez. Biz de bütçe görüşmelerinde kendisine ifade etmiştim; bunu bugün bu kadar zikretmemizin sebebi, çünkü 12 yıllık iktidardaki AK Parti döneminde birikmiş olan kaynakları gelip tüketmek istiyorsun, sonra bırakıp gideceksin 4 yıl sonra. Biz buna izin vermeyiz."
Davutoğlu, siyasi bir polemik için konuşmadığını ifade ederek, "İki farklı zihniyet var bu ülkede. Bir, kısa dönemli başarılar için ülkenin geleceğini heba etmekte hiçbir beis görmeyen zihniyet. Kısa dönemli hesapsız popülist vaatlerle, uzun dönemli fakirleşmenin önünü açan zihniyet. Bir de kendisini sanki Türkiye'nin önündeki 10 yıllara, 20 yıllara 100 yıllara bunun sorumluluğunu omuzunda taşıdığını hissederek attığı adımları planlayan, yarın ben olmasam dahi acaba ne olur diye düşünüp, bunun gereğini yapan bir zihniyet. Biz bu zihniyetin temsilcisiyiz. Burada da emekçilerimizin son 12 yılda elde ettiği hakları koruyan, geliştiren bir yaklaşımı sürdüreceğiz, yapısal reform anlamında ne gerekiyorsa, emekçilerimizin haklarını koruyan reformlarını gerçekleştireceğiz. Sembolik olarak 1 Mayıs'ın Emek Günü olarak yeniden ilan edilmesi de dahil olmak üzere, attığımız adımların emekçilerimiz tarafından ne kadar büyük bir minnetle karşılandığını biliyoruz. Biz emek dünyasına, emekçilerin dünyasına hiçbir zaman yabancı olmamış bir iktidarız. Her zaman, birlikte, hep beraber bu sorunları ele aldık ve önümüzdeki dönemde de bu sorunları ele almaya devam edeceğiz" dedi.
(Sürecek)