Kararda, soruşturmanın başlamasının ardından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden "şüphelilerin iş yeri olan Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında bölge başkanı odasında, subay ve astsubay odalarında, muhabere ve brifing odasında, çalışma odalarında, arşivlerde, nöbetçi subay odalarında, özel işlem odalarında, idari işler subay ve astsubay odalarında ve tüm binada, gerektiğinde şifreli ve çelik kapılı tüm odalarda arama yapılmasını' talep ettiği, mahkemenin 25 Aralık 2009'daki kararına istinaden de burada cumhuriyet savcılarının katılımıyla arama yapıldığı hatırlatıldı.
Şüphelilerin odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen, dosya, ajanda, not kağıtları, el yazıları gibi belgelerin sıralandığı kararda, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğinin kararı ile bu şüphelilerin ve bunlarla "irtibatlı oldukları değerlendirilen" diğer şüphelilerin iletişimlerinin ve kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin takibe ve kayda alındığı belirtildi.
"Şüphelilerin haklarında CMK'nun 135. maddesi gereğince yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması işlemlerine defalarca alınan mahkeme kararlarıyla devam edildiği" ifade edilen kararda, soruşturma sürecinde, Aralık 2009'da basında çıkan ve "Arınç'ın evinin yakınlarında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan iki subayın ekibinde yer aldığı iddia edilen er S.T, teknik takibe takıldı, babası ile yaptığı telefon konuşmasında Seferberlik Tetkik Kurulu binasında çok sayıda evrak yaktıklarını anlattı" iddiasının bulunduğu haber aktarıldı.
Ancak şüpheli S.T'nin, bu şekilde konuşma yaptığına dair ses kayıt çözüm tutanağının dosya içerisinde bulunmadığı, kaldı ki CMK uyarınca, şüpheli ile tanıklıktan çekinebilecek kişilerden olan babası ile arasındaki iletişiminin kayda alınamayacağı, kayda alma gerçekleşmişse bunun anlaşılması halinde alınan kayıtların derhal yok edilmesi gerektiği, şüphelinin babası ile konuşmasının hiçbir şekilde dosya kapsamında delil olarak kullanılamayacağı hatırlatıldı.
Savcılığın, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında arama talep ederken "haklarında teknik takip yapılan şüphelilerin telefon konuşmalarında Seferberlik Tetkik Kurulu binasında çok sayıda evrak yaktıklarına' ilişkin gerekçe de gösterilmediğine dikkat çekilen kararda, CMK'nın 135. maddesi uyarınca hakkında tedbir uygulanan şüpheli Y.A'nın, avukatı Süleyman Ayhan ile yaptığı, suç unsuru niteliği de taşımayan telefon görüşmelerinin kayda alınarak ses kayıt tutanağı olarak düzenlenip dosyaya konduğu bildirildi.
Tapede, Ayhan'ın avukat olduğunun belirtildiğine işaret edilen ve CMK uyarınca şüphelinin müdafii ile telefon görüşmelerinin hiçbir şekilde kayda alınamayacağı ve ses kayıt çözüm tutanağı haline getirilemeyeceği vurgulanan kararda, Y.A'nın, avukatı Ayhan ile yaptığı suç unsuru niteliği taşımayan 8 telefon görüşmesine ilişkin 20 sayfa tapenin, soruşturma savcısı odasında kağıt biçme makinesinde imha edildiğine yer verildi.
Kararda, olayda sorumluluğu bulunan iki TEM personeli hakkında soruşturma açıldığı belirtildi.
-"Suç unsuru tespit edilememiştir"
Şüpheliler hakkında CMK'nun 135. ve 140. maddeleri uyarınca verilen tedbir kararlarında başlangıçta suç ibaresi bölümünde "terör", sonradan ise "silahlı örgüt ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" yazıldığına işaret edilen kararda, "CMK'nun 135 ve 140. maddeleri uyarınca şüpheliler hakkında yaklaşık 4 yıl süresince uygulanan 'İletişimin denetlenmesi' ve 'Teknik araçlarla izleme' tedbirleri sırasında isnat edilen suçlar ile ilgili herhangi bir bulgu, suç unsuru teşkil edecek herhangi bir konuşma, söz, eylem ve davranışları tespit edilememiştir" bilgisine yer verildi.
Kararda, Aralık 2009 ve Ocak 2010'da, Genelkurmay Seferberlik Ankara Bölge Başkanlığında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimince yapılan arama sürecine, Genelkurmay Başkanlığınca "devlet sırrı" gerekçesiyle aramaya yapılan itiraza ve bu itirazın reddine ilişkin bilgiler aktarıldıktan sonra, başkanlıktaki fiziki çalışma sonucunda, "suçun açıklığa kavuşturulmasında ve delillerin tartışılmasında faydalı olacağı değerlendirilen evrak ve belgelere el konularak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği" ifade edildi.
-"Devlet sırrı içeren belgeler, dava açılan mahkeme hakimi veya heyetince incelenebilir"
Takipsizlik kararında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğinin, "Kozmik Oda"da arama yapılmasına ilişkin kararları değerlendirilirken, CMK'nın 47/1. maddesinde, "'Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler devlet sırrı sayılır' denildiğine; 125/2. maddesinde ise devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgelerin ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebileceğinin düzenlendiğine işaret edildi.
Kararda, şöyle denildi:
"CMK'nın hükümleri dikkate alındığında; devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler ancak dava açılan mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir. İnceleme sırasında cumhuriyet savcısı, zabıt katibi, taraflar veya avukatlar hazır olamaz. Devlet sırrı niteliğindeki belgelerde suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte bilgiler, hakim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa geçirilir. Hakimin soruşturma evresinde delil araştırması yapması hukukumuz tarafından kabul edilmediği de dikkate alındığında, soruşturma safhasında (ya da dava açılmadığı takdirde) devlet sırrı niteliğindeki belgelerin hakim ya da cumhuriyet savcısı tarafından incelenmesi mümkün değildir.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğinin 26 Aralık 2009 tarih ve 2009/1066 değişik iş sayılı kararı doğrultusunda, Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığına ait 11 ve 16 nolu odalarda nöbetçi hakim tarafından CMK'nun 116. maddesi uyarınca arama ve inceleme işlemi yapıldığı, arama ve inceleme işlemleri sırasında dijital belgelerde yer alan içeriklerin 1,5 terabaytlık sabit diske alındığı, 'devlet sırrı' niteliğinde bilgi ve veriler içerdiği kabul edilen bu verilerin dava açıldığı takdirde mahkemeye sunulması, dava açılmadığı takdirde ilgili kuruma iade edilmesine karar verildiği belirlenmiştir.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2 Ocak 2010 tarih ve 2010/1 sayılı kararında da CMK'nun 125. maddesi kapsamındaki devlet sırrı niteliğindeki belgelerin soruşturma safhasında hakimlikçe incelenmesinin mümkün olmadığına, hakimlikçe yapılan işlemlerin ise CMK'nın 116 ve 119. maddesi uyarınca yapılan arama ve inceleme işlemi olduğuna karar verildiği belirlenmiştir.
Mahkemenin kararlarında belirtildiği üzere, devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve verilerin ancak dava açıldığı takdirde mahkemeye sunulmasının, dava açılmadığı takdirde ise ilgili kuruma teslim edilmesinin gerektiği, bu belge ve verilerin soruşturma safhasında cumhuriyet savcısı ya da hakim tarafından incelenemeyeceği değerlendirilmiş ve 1,5 terabaytlık sabit diske alınan imaj ve içerikleri devlet sırrı niteliğinde kabul edilerek cumhuriyet savcılığımızca incelenmemiştir.
Bu tespitlerin haricinde Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığına ait 11 ve 16 nolu odalarda 26 Aralık 2009 - 20 Ocak 2010 arasında arama ve inceleme işlemi yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimliğinin, cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği bilgi ve belgelerin şüpheliler isnat edilen soruşturma konusu olay ve eylemler ile irtibatı tespit edilememiştir.
Hakimlik tarafından gönderilen bilgi ve belgelerin Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının askeri kadro görevleri ile ilgili bilgi, belge ve yönergeler (istihbarat çalışmaları, etütler v.s) olduğu, belge içeriklerinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eylemleri ile ilgili herhangi bir bulgu, içerik, plan, kroki, görevlendirme ve iş bölümü bulunmadığı anlaşılmıştır."
(Sürecek)