Kalın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bilgilendirme toplantısı yaparak, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Şah Fırat Operasyonu sürecinde YPG, IŞİD gibi örgütlerle ya da ABD ile temas olup olmadığının sorulması üzerine, Kalın, şunları söyledi:
"Sayın Başbakanımızın dün açıkladığı gibi, operasyonun selameti açısından müttefiklerimize bilgi verilmiş, Suriye rejimine de bir nota iletilmiştir. Fakat bahsettiğiniz diğer örgütlerle herhangi bir temas, koordinasyon, yardımlaşma söz konusu değildir. Bu operasyonun kararı, tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi kararıdır ve kendi imkan ve kabiliyetleriyle hayata geçirilmiş bir operasyondur. Bizim gerek Genelkurmayımız, gerek İstihbarat Teşkilatımız, gerek Dışişleri Bakanlığımız ve gerekse ilgili birimlerimiz, o coğrafyayı gayet iyi bilir. Bu operasyonun gerek hazırlanışı, gerek uygulamasında hiçbir sorun yaşanmadan bu noktaya gelinmiş olması da bu bilgi birikimiyle de doğrudan alakalıdır. Dolayısıyla sahada tamamen Türkiye'nin kendi inisiyatifiyle, kendi imkan ve kabiliyetleriyle hayata geçirilmiş bir operasyon söz konusu."
Sözcü Kalın, Türkiye'nin, öncelikli hedefi ve arzusunun, Suriye'deki çatışmaların bir an önce sona ermesi, Suriye halkının hakettiği özgürlük, eşitlik, adalet prensiplerine bir an önce kavuşması olduğunu dile getirdi. Kalın, şöyle devam etti:
"Bu konuda biz, kendimize ait bir türbe ve karakolla ilgili bu tedbiri alırken, aynı zamanda bildiğiniz gibi Suriye halkına destek vermeye de devam ediyoruz. Suriyeli mültecileri ülkemizde barındırmaya devam ediyoruz. Ama Suriye'deki durumun her gün daha kötüye gittiği de aşikar. Bu konuda uluslararası toplum, üzerine düşen sorumluluğu daha fazla gecikmeden yerine getirmek durumundadır. Geçenlerde BM'nin de açıkladığı gibi, Suriye krizi ikinci dünya savaşından beri yaşanan en büyük insani krizdir. Gözlerimizin önünde ve bizim yanı başında yaşanan bu krize artık nitelikli bir müdahale yapılma zamanı çoktan gelmiş bulunmaktadır. Bizim Süleyman Şah'la ilgili aldığımız tedbir, orada yaşanan bu dramın büyük fotoğrafı içerisinde görülmelidir. Hamdolsun, bu operasyonla olası bir saldırı, bir çatışma, bir hayat kaybı önlenmiştir. Tersinden düşündüğünüz zaman, bu tahliye yapılmasaydı ve Allah korusun türbeye ve Saygı Karakolu'na bir saldırı yapılsaydı, askerlerimiz yaralansaydı ya da Allah korusun öldürülseydi ne kadar çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalacağımız ortada olurdu. Bu operasyonla bu ihtimal ortadan kaldırılmış bulunmaktadır."
-Türkiye'nin tavrı başından beri net
Kalın, "IŞİD ile mücadelede bundan sonra daha aktif rol alması mümkün olacak mı?" sorusu üzerine de Türkiye'nin, IŞİD terörüne karşı başta beri çok net tavır aldığını söyledi.
Türkiye'nin, tehlikenin farkında olarak, batıda ve Arap dünyasındaki müttefiklerine gereken uyarıları yaptığını anlatan Kalın, "Bugüne kadar 'Türkiye IŞİD'e ya da DAİŞ'e karşı etkin mücadele vermiyor' şeklinde propaganda yapıldığını üzülerek gördük. Somut olarak yapılanlara bakıldığında, Türkiye bugüne kadar DAİŞ terörünün ne Suriye'de ne Irak'ta ne de Türkiye topraklarında bir karşılık bulmaması için en fazla gayret gösteren ülke olmuştur" dedi.
İbrahim Kalın, Kobani'ye yapılan saldırıların ardından, Türkiye'nin peşmergenin geçişini sağladığının ve 200 bine yakın Kobanili'nin Türkiye'de misafir edildiğini hatırlattı.
Musul Başkonsolosluğunda yaşanan olayın ardından yapılan başarılı operasyonla konsolosluk çalışanlarının Türkiye'ye getirildiğini de hatırlatan Kalın, Türkiye'nin DAİŞ terörizmine karşı mücadele kararlılığının en üst makamlar tarafından defalarca ifade edildiğini ve bununla ilgili de pek çok tedbir alındığını kaydetti. Özellikle yabancı savaşçılar konusunun pek çok kez gündeme getirildiğine dikkati çeken Kalın, Türkiye'nin şu ana kadar bin 400 civarında terörist olma ihtimali olan, yabancı savaşçı niteliğindeki kişiyi sınır dışı ettiğini, ülkeye giriş yasağı getirdiğini, sınırlarda güvenlik tedbirlerini artırdığını anlattı.
Özellikle yabancı savaşçılar konusunda mücadeleyi Türkiye'nin tek başına veremeyeceğini söyleyen Kalın, diğer ülkelerin de bu süreçte etkin bir koordinasyon içinde olması gerektiğini vurguladı.
İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
"Bu kadar insan Suriye'ye geçerken, 'acaba bu kadar insan kendi ülkelerinden ayrıldıkları noktada neden durdurulmuyor' sorusunu bizim sormamız gerekir. Bugünlerde de 'Üç İngiliz kızının Suriye'ye gidip DAİŞ'e katılmak üzere Türkiye'den gittiği' şeklinde haberler yer aldı. Biz yine aynı soruyu soruyoruz: Bunların terörist eylemlere katılma ihtimali ile ilgili bilgi varsa bu durdurma eylemini sizin kendi kapılarınızda sınırınızda yapmanız gerekir. Bunu engelleyemiyorsanız, Türkiye ile bu bilgileri paylaşırsınız, Türkiye ile ortaklaşa bunun gereği yapılır. Eşgüdüm ve koordinasyona ihtiyaç var. DAİŞ terörizminin dünyada ne tür barbarlıklara imza attığını izledik, izlemeye de devam ediyoruz. Buna karşı etkin mücadele için Suriye'deki savaşın sona erdirilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor. Zira, Esad rejimi çok açık şekilde, DAİŞ'i hür Suriye ordusunu zayıflatmak ve bölmek için kullanmaktadır. Dolaylı olarak destek vermektedir. Aynı şekilde dünyadaki propaganda savaşını lehine çevirebilmek için de bu örgütün barbarca eylemlerine izin vermektedir."
Kalın, Türkiye'nin DAİŞ terörüne karşı her türlü tedbiri, her zeminde bundan sonra da almaya devam edeceğini vurguladı.
-Türbenin yeni yeri
İbrahim Kalın, "Süleyman Şah Türbesi'nin yeni yeri, PYD güçlerinin kontrolünde. Türbenin yeni yerinde gelecekte bir güvenlik riski ihtimali görüyor musunuz?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Öncelikle PYD bizim için bir terör örgütüdür. Suriye'deki son derece kırılgan güvenlik yapısı içerisinde 'şu grup şu bölgeye, şu grup şu bölgeye hakim' demek bile oldukça zordur. Bunlar her gün değişir, değişebilir. Fakat şu anda bizim Suriye Eşmesi olarak belirlediğimiz, sınırımıza yakın noktadaki yer Türkiye Cumhuriyeti'nin koruması altındadır. Burada biz herhangi bir sorun, herhangi bir çatışma ihtimali görmüyoruz. Şu anda burayla ilgili de zemin, kazı ve etüt çalışmaları yapılıyor. Bu türbe en kısa zamanda tarihi değerine ve kutsiyetine uygun şekilde inşa edilecek ve yine Türk askerleri tarafından korunacak ve Türkiye Bayrağı orada dalgalanmaya devam edecektir."
(Sürecek)