TİMETÜRK | HABER MERKEZİ
Editör Masası
Dünyanın gündemi son iki gündür Ürdünlü pilot Muaz Kesasibe. Uçağı Rakka üzerinde düştükten sonra fırlatma koltuğuyla atlayan Muaz Kesasibe IŞİD'in eline esir düşmüştü ve Ürdün'de tutuklu bulunan Sacide er Rişavi ile takas edeceği iddia edilen Kesasibe, iki gün önce Rakka'da bir kafesin içerisinde IŞİD üyeleri tarafından yakılarak öldürülmüştü.
Uluslararası basını, konuyu takip eden çevreleri ve özellikle IŞİD ile fiilen yüzleşme ihtimali bulunan bütün ülkeleri ürperten 'infaz' en çok Ürdün'ü sarstı. Ürdün, Suriye ve Irak'ta IŞİD'e karşı savaşmak için kurulduğu deklare edilen ancak ilk saldırılarını Suriyeli diğer muhalif gruplara yapan koalisyonun kırılgan bir parçasıydı ancak artık koalisyonun güçlü bir parçası. Öyle ki Mısır merkezli bir haber kaynağının bildirdiğine göre Ürdün Kralı Abdullah kendi kullandığı bir F - 16 ile IŞİD mevzilerini bombalayacak. Bu bilgilerin ne kadarının propaganda olduğunu bilebilmemizin imkanı yok. Ancak şu kadarı kesin; IŞİD, Ürdünlü pilot Muaz Kesasibe'yi kendisine karşı savaşan güçleri 'korkutabilmek' için yakarak öldürdü ve bütün dünya ayağa kalktı. Olay en küçük detaylarına varıncaya kadar analiz edildi, Cüneyt Özdemir IŞİD'in yayınladığı propaganda videosunu KANAL D'nin kurgu uzmanlarına yorumlattı ve IŞİD'in videosundaki çekim teknikleri bile 'çözüm'lendi.
İstisnasız bütün ana akım medyanın gündemi IŞİD'in ne kadar 'vahşi' olduğu. Tam burada bir virgül koymalı ve bir hatırlatmada bulunmalıyız: Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr ismini ya da bu ismin hikayesini hatırlayan var mı? Şöyle de sorulabilir: Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr'ın nasıl katledildiğini anımsayan kimse var mı?
Hatırlatalım.
Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr, 17 yaşındaydı ve Kudüs'te yaşıyordu. Sabah namazına gitmek için evinden çıktığında Kudüs'teki radikal Yahudiler tarafından kaçırılan Ebu Hudayr'ın cesedi 2 Temmuz 2014'te bulundu. Ebu Hudayr'ın cesedi yanmıştı ve tanınmaz haldeydi. Daha sonra yapılan otopsiden alınan sonuçlara göre Muhammed Ebu Hudayr'a benzin içiren Yahudi yerleşimciler daha sonra Ebu Hudayr'ı canlı canlı yaktılar.
Filistin Adli Tıp Kurumu'nun müdürü Sabir el - Alul, "Otopsi sırasında Hudayr'ın soluk borusunda ve akciğerlerindeki sağ ile sol ana bronşlarda is partikülleri bulundu. Bu da isi soluduğunu yani diri diri yakıldığını gösteriyor." dedi.
Ebu Hudayr'ı yakanlar onu bir kafesin içerisine koymadılar. Ebu Hudayr'ı yakarken video çekip propaganda amacıyla yayınlamadılar. Üstelik Netanyahu da Ebu Hudayr'ın ailesini arayıp başsağlığı diledi. Bütün bunlar Ebu Hudayr'ı yakanları Muaz Kesasibe'yi yakanlardan daha az 'kötü' mü yapıyor? Şöyle de sorabiliriz: Eğer IŞİD mensuplarından birisi Kesasibe'nin ailesine başsağlığı dileseydi bu İsrail'e karşı gösterilen hoşgörünün IŞİD'e karşı gösterilmesine de sebep olabilir miydi? İsrail tarafından dünyanın dört bir tarafından getirilerek Filistin'in işgali için 'değerlendirilen' Yahudi yerleşimcilerin doğurduğu 'terör'le, IŞİD'in doğurduğu 'terör'ü dünyanın birbirinden ayırmasını açıklayabilecek herhangi bir 'insani' gerekçeden söz edebilir miyiz? Yahut IŞİD'e karşı tuhaf bir şekilde hassas olan dünyanın İsrail'e karşı neden bu kadar duyarsız olduğunu açıklayabilecek herhangi bir 'vicdani' izahat duyan oldu mu?
IŞİD'in bir pilotu yakmasını videonun çekim tekniğine kadar analiz eden dünyanın neden geçtiğimiz asrın başından bu yana Filistin'de terör estiren gücü ve bu gücün dayandığı diğer güç kaynaklarını analiz edemediğini öğrenebilecek miyiz bir gün?
Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr, 17 yaşındaydı ve dünyanın 'medeni' kısmındaki kanunlara göre hala bir çocuktu. Herhangi bir savaşın içerisinde değildi, uçağıyla herhangi bir hedefi bombalayan bir pilot da değildi ve sadece sabah namazını kılmak üzere camiye gitmek için evinden çıkmıştı. Ancak Kesasibe'nin öldürülmesini kınayan, onun yakılmasından ötürü 'şoka' uğrayan dünya için Ebu Hudayr'ın cesedi birkaç günlük bir istatistik veri ve haber metinlerindeki bazı detaylardan öte değer taşımadı.
