Yıldırım, olayların ardından Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişlerince yapılan inceleme sonrası Kayaşehir Hazreti Hüseyin Camisi'ne görevlendirilmesi ve daha sonra da geçici olarak Karaköy'deki Arap Camisi'ne atanmasına ilişkin kararın iptali için 21 Mart 2014'te İstanbul 4. İdare Mahkemesi'ne başvurdu.
Avukatı aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçede Yıldırım, Gezi Parkı olaylarının başladığı 31 Mayıs 2013 akşamından 4 Haziran'a dek camide göstericilerle yaşadıklarını anlattı.
"Polis gaz sıkınca eylemciler gruplar halinde camiye girmeye başladı. Akşam bölgedeki eylemci sayısı 50 bini buldu. Caminin hemen 500 metre ilerisinde eylemciler bir polis otobüsünü yaktı. İtfaiye araçları alana sokulmadı. İnsanlar çıldırmıştı, sanki küçük bir kıyametti. Durum vahimdi. Gün boyu polisten yardım talep ettim" ifadelerini kullanan Yıldırım, camiye giren eylemcilerin çoğunluğunun dışarıda alkol aldığını, sarhoş olduklarını ve ne yapacaklarını bilmez durumda bulunduklarını aktardı.
- "Tek başıma mücadele ettim"
Olaylar sırasında tek başına mücadele ettiğini ve "büyük bir kriz yönettiğini" ifade eden Yıldırım, olayların ardından Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevlendirdiği iki müfettişin yaptığı incelemelerden sonra evinden 90 kilometre uzaklıktaki Kayaşehir Hazreti Hüseyin Camisi'ne görevlendirildiği ve eşinin lösemi hastası olduğunun basına yansıması üzerine geçici olarak Karaköy'deki Arap Camisi'ne atandığı bilgisini de vererek, atanma kararının iptalini talep etti.
- Mahkemenin kararı
Fuat Yıldırım'ın talebini değerlendiren ve geçen yılın kasım ayında duruşma açarak tarafları dinleyen İstanbul 4. İdare Mahkemesi, kararını açıkladı.
Diyanet İşleri Başkanlığı müfettiş raporlarını esas alan mahkeme, başka bir camiye atanması işleminin yerinde olduğunu belirterek, Yıldırım'ın talebini reddetti.
Yıldırım'ın avukatları, mahkemenin bu kararını Danıştay'a başvurarak temyiz etti. Ayrıca yürütmenin durdurulması da istendi.